"Sayın" hitabının gıcık yapma halleri

SON yıllarda dilimize bir şeyler oldu. Kastım Osmanlıca, özüyle yahut eskisiyle Türkçe, “nbr”li sosyal medya lisanı filan değil. Dildeki “sözde incelme/saygı” hali... Mesela şu “Sayın” meselesi.

Haberin Devamı

Hemen her hitapta “Sayın” kelimesi noktalama işaretine dönüştü.
Bilhassa ekrandaki bir kısım tartışma programlarında.
Lakin bu sayınlı-saygılı hitap, “Sayın ...... ahlaksızlık, terbiyesizlik etmeyin” babından haykırmaların, hakaretin kol gezdiği o programları inceltti mi... Tartışılır.
Ama kastım o da değil.

HABER DİLİNDE “SAYIN” OLMAZ

Derdim “Haber dili”.
Haber dilinde
öyle bir hitap biçimi, vurgu bulunmamasına karşın, artık ekranlarda haber kuşağında da “Sayın”dan geçilmiyor.
Öyle ki... Sunucu zaten 6 satır haber okuyor; 2-3 satırı “Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştükten sonra, Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını eleştirdi” faslına gidiyor.

“SAYIN”LARIN, “MUHTEREM”LERİN BAŞKENTİ

Haberin Devamı

Protokol zemininde, seslenme, hitap biçimi olarak “Sayın”ı anlarım.
Hele karikatürde takım elbisesinin düğmesini ilikleyen memurun elinden, argo el işareti anlamı çıkarmayı bile başaran resmi Ankara havasında çok iyi anlarım.
Ankara “Sayın”ların, “Başkanım”ların, “Muhterem”lerin, “Beyefendi”lerin başkentidir.
Hemen her köşesinde bir devlet ricaliyle, küçükten büyüğe ama hepsi yüksek makamlarla karşılaşırsınız.
Ve bu karşılaşma, “Sayın” denilenler ile “Sayın” diyenler/dedirtilenler arasında cereyan eder.

“SEN”LERLE, “SİZ”LERİN ALEMİNDE İLETİŞİM

Çünkü o alem yönetenlerle yönetilenlerin, “Sen”lerle, “Siz””lerin dünyasıdır.
Örneğini uzakta, sokakta aramayın sadece.
Bakın oturma odanızın davetli-davetsiz konuğu ekranlara...
Başına “Sayın” eklenen iktidar yahut muhalefetteki erkan, haz etmediği kul alemine ekranlardan “Sen” diye hitap eder.
Üzerine baba basa, köpürte köpürte; “Sen”...
Sen
istediğin kadar “Siz” de...
Onun o kıvamlı, kibirli, küçümseyen “Sen” tonlamasını alaşağı edemezsin.

“SAYIN”IN KURALLAŞMASININ NAİF TARİHİ

Resmi bir hitap şekli olarak, protokolde, yazışmalarda filan ismin önüne getirilmesinde mahzur yok elbette.
Meclis’te kürsü hitaplarındaki “Sayın” da makul.
Ki tarihi yarım asra uzanır.
TBMM’de “Sayın” hitabını, 1961’deki Kurucu Meclis’in Başkanı Kâzım Orbay bir kural olarak gündeme getirir.
* * *
Bülent Ecevit
ise bu kuralın yerleşmesinde, yaygınlaşmasında büyük rol oynar.
En sert eleştirisinde bile “Sayın” kelimesini eksik etmez.
Ecevit CHP lideri olduğu siyasetin en kavgalı dönemlerinde, Tandoğan mitinginde AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’i eleştirir.
Ama “Sayın Demirel” diyerek.
Bazı partililer de karşı çıkar bu hitabına:
“O size sayın demiyor ki, siz de demeyin...”
Ecevit net yanıt verir:
“Hayır, ben ‘sayın’ diyeceğim, bu benim üslubumdur. Madem ki insandır, öyleyse ‘sayın’dır...”

Haberin Devamı

BAŞBAKANA “SAYIN” DEMEYİN GENELGESİ…

Ancak CHP'nin geçen yıl teşkilata bir genelge göndererek, Başbakana “Sayın” denilmemesini istemesini de es geçmeyelim:
“Yürütmenin başı Recep Tayyip Erdoğan ‘a CHP olarak ‘Sayın’ ve ‘Başbakan’ olarak hitap edilmeyecek, ayrıca, Recep Tayyip Erdoğan’a TBMM’de ‘Başbakan’ hitabı ile soru önergesi verilmeyecektir.”
* * *
Siyasetin de, siyasetçinin de “Sayın”la sayılamadığı güzide ülkemizin, hararetli/hakaretligündeminde bu başka bir tartışmanın konusu.
Ama bütün bu manzara içinde, “haber, röportaj dili”nde metne noktalama işareti gibi serpiştirilen “Sayın”lar bünyemi bozuyor.
Bana, dilin konuşmayla ilgisi kadar, başka işlevlerini de hatırlatıyor çünkü.
Kiminde bir endişe, bir çekingenlik, bir korku hali de siniyor “Sayın” vurgusuna...
Öyle ki, ekranda izlerken gözünü kapasan, kelimelerin tonlamasından, sesin yumuşamasından kulağın da hissediyor o hali.

Haberin Devamı

ANKARA’NIN BEŞİNCİ MEVSİMİ BAŞKADIR

Seçim arifesinde, bazı aday adayları da tüy dikti zaten manzaraya.
Emret komutanım”ın yerine bir güzel yerleşen “Evet efendim-sepet efendim”lerin, telaşla iliklenen ceket düğmelerinin, “rap” diye ayağa fırlamaların, liderlere en abuk güzellemelerin mevsimini yaşıyoruz.
Yani özelikle Ankara’da her defasında mevsim normallerini zorlayan, beşinci mevsimi.
Yani, “sen”lerin “siz”leri seçtiği, seçim mevsimini...

Yazarın Tüm Yazıları