Şarkılardan fal'aka tuttum

İŞKENCE zulmün en insafsız "yaratı"larına fırsat tanıyan bir durumdur her zaman. Normal "insan"ın hayalinden geçmeyen “akıl-fikir”, orada sıradan uygulamalara dönüşür.

Haberin Devamı

Gündelik hayattaki sıradan şeyler, orada işkence aracı/yöntemi haline gelir.
Jimnastikteki insan kulesi, orada kurdurulur misal…
Altı kişilik dairenin üzerine 3-4 kat tutuklular çıkarılır ve gardiyanın “Yıkıl” komutuyla mahkumlar kendilerini öylece yere bırakır.
Sonuç kırıklar, çıkıklar, incinmeler…(1)
* * *
Şarkılar, türküler bile (ve elbet marşlar) işkence malzemesi olur cezaevinde.
Hürriyet Sosyal'de okudum.
CIA’in esirlere işkence etmek için kullandığı şarkıların listesi yayınlanmış.
Hapistekilere gün boyu, özellikle uyku saatlerinde bangır bangır çalınan şarkılar…
Zulmün DJ’nin listesinde, heavy-death-black metal’den rap’e, reklam jingle’larından sinir bozan jeneriklere, hatta Susam Sokağı’nın müziğine kadar…
Ne ararsan var. Yeter ki işkence olsun...
Kimi yinelenen ritmi, volume’la dayanılmaz olan tiz tonlarıyla asap bırakmıyor.
Kimi tutukluların ülkesine, dinine, inancına hakaret eden sözleriyle, doğrudan sinir uçlarına dokunuyor.
* * *
CIA, İzmirli avukatların 12 Eylül darbe kadrolarının ABD ve NATO’da eğitim alıp almadığı sorusuna “Mantıksız soruları araştıramayız” yanıtını vermiş olsa da…
Hemen her türlü işkencenin yanısıra, 12 Eylül'de “müzikal"ini de uyguladılar nitekim.
Hem de sadece tutuklulara en az 50 marşın kelimesi kelimesine, dayakla ezberletildiği cezaevlerinde değil, TV ekranlarında da…
Şarkılardan falaka tuttum

Müşerref (Tezcan) Akay iki top bayrak kumaşından kıyafetiyle “necefli maşrapa(2) misali, durma boy gösteriyordu ekranda.
Dön-dolaş o tek şarkısıyla; “Düşmanlarım mert değil hepsi de namert /Türk’e Türk’ten başka yoktur dost nimet /Türkiyem Türkiyem cennetim…”
O şarkı bangırdarken, prodüktör Cem Yılmaz Metris cehennemindeymiş.
“İşkence Laboratuvarı
” olarak nam salan Metris Cezaevi’nin koridorlarında da gece gündüz aynı şarkı çınlarmış.
Yılmaz hapisten çıkınca Akay’ın “Türkiyem” şarkısının bulunduğu albümün, kalıbının tüm haklarını satın almış.
Ki bir daha asla bu şarkının, kasedi, CD’si filan basılamasın. (3)
* * *
12 Eylül darbesinin “coşku adamı” olarak nitelendirilen Hasan Mutlucan’ı da unutmamak lazım.
Ki, çok didindi, direndi o sıfata karşı…
“Türkülerimi darbeciler için söylemedim”
dedi ama, darbenin sesi evlere, hücrelere “Yine de şahlanıyor aman, davullar çalınsın aman” narasıyla girdi.
Öyle ki, onun sesi duyuldu mu ya darbe vardı, ya çıkartma, savaş…
Ayten Alpman
’ın Memleketim de doğruyu söylüyordu aslında.
Bir başkaydı benim memleketim…
* * *
“Ruhun gıdası” olan müziği, kusturmak için kullanmamız bu örneklerle de sınırlı değil.
Hani teknoloji kullanıma göre zararlı ya da yararlıdır ya… Şarkı da öyleymiş meğer.
Diyarbakır Cezaevi’
nde işkenceler ayyuka çıkarken Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı yapan Orgeneral Kemal Yamak'ın o mahur buluşu mesela...
Kitabında “şarkıların muharip gücü”nü şöyle anlatıyordu:
“1974 Barış Harekâtı’nda ve hemen öncesinde çok faydalı çalışmalar yapılmıştı.
Rum radyo ve televizyonlarının Türklere senelerce dinlettiği ve toplumumuzun hep üzüntülerini dile getirerek şikâyetçi olduğu ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısına karşılık, önce ‘Bir gece ansızın gelebilirim’i, harekâttan hemen sonra da ‘Kendim ettim kendim buldum' şarkısını dinleterek, Rumlara verilen karşılık yerini bulmuştur.”
Gerçi kazın ayağı, şarkıların notası her zaman öyle basmamıştır.
Rivayete göre Sakız Adası’ndan “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum”umu çalıp, tam o nakaratta durduruyorlarmış plağı; “Sevmiyorsanız bize verin…”
* * *
Yaşasaydı, belki Cem Karaca’dan o şarkıyı bağır-bağır yine duyardık :
“Beni siz delirttiniz evet, evet, evet, siz, siz /Siz delirttiniz beni hiç kuşkum yok bundan eminim
Gelin katılın siz de bize, bizde herkese yer var /Dostlarım hep Napolyon, hepsi Sezar
Bol miktarda Hitler de çıkar…”

Haberin Devamı

(1) Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme Araştırma ve Adalet Komisyonu raporundan işkence yöntemleri http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9882487.asp
(2) Necefli Maşrapa: Televizyon kanalının sık arıza yaptığı dönemlerde, TRT’nin arıza süresince ekrana koyduğu tarihi maşrapa görüntüsü. Bu arada cuntanın, Akay'ın bayraklı ilk kıyafetinin göğüs dekoltesini "çok çatallı" bulduğu ve üst perdeden uyarılınca, milli görevini beyaz body giyerek icra ettiği de konuşuluyordu.
(3) Ertuğrul Mavioğlu, Radikal.

Yazarın Tüm Yazıları