Müzeyyen Abla

“KUR masayı Madam Despina /Kirli beyaz muşamba örtüleri ser /Çek sediri asmanın altına /Yanında bir ince Müzeyyen Abla /Amanın, yine mi güzeliz yine mi çiçek /Hamdolsun /Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun...”

Haberin Devamı

Önce “Akşamcıların kraliçesi” Madam Despina gitti.
Vasiyeti üzerine, “Despinanın Meyhanesi”nin saz heyeti sevdiği şarkıları çaldı toprağa verilirken.
“Şimdi Uzaklardasın” ve Sâdettin Kaynak’ın bestesi “Yalan”:
“Bir hakikat anladım dünyada ben, her şey yalan...”
* * *
Sonra bizi her dinlediğimizde “yine güzel, yine çiçek yapan” o şarkının sözlerini yazan Meral Okay gitti, 53'ünde.
Vasiyeti farklıydı onun da:
“Ölünce yakılmak istiyorum. Çünkü ben toprak sevmem, su severim.
Toprağa değil küllerimle suya, Gökova’ya karışmak istiyorum...” (¹)
Ama olmadı...
* * *
Şimdi de Despina, Okay gibi dobra, stili, duruşuyla da farklı Müzeyyen Abla ayrıldı dünyadan.
Çınardı, o da...
Erkeklere mahsus bu nitelemeyi, anı-şanıyla kazanan asırlık bir çınardı.
* * *
Bursalıydı... 12 yaşında Mekteb-i Fakir’e gönderilmekle başlar, İstanbul macerası.
Onu 5 yaşında tutuklayan, 10 yıl sonra kendiliğinden geçen kekemeliği sürmektedir.
Ama sadece konuşurken... Şarkı söylerken kelimeleri çağlar.
Bir hocasının keşfiyle, kaydını Üsküdar (Anadolu) Musiki Cemiyeti’ne yaptırırlar.
Müzeyyen Abla
17-18 yaşlarında Dolmabahçe Sarayı’nda, Bursa Çelik Palas Oteli’nde, Merinos Kumaş Fabrikası’nın açılış balosunda, Ege Vapuru’nda ve Savarona’da Atatürk’e şarkılar söyler.
İlk kocası Ali Senar’la birlikte çıkarlar, Atatürk’ün huzuruna...
Ama eve dönünce kocasının onu kıskandığını, dövdüğünü ve boşandıklarını anlatır Ayşe Arman’la yaptığı röportajda.
* * *
Dokuz yıl önce aynı röportajı sırasında, sorulara yanıt vermeden önce buzlu rakısını yudumlar. 88 yaşındadır:
“Bir yerde dostluk varsa, orada rakı da vardır...”
Konserleri sırasında tek eliyle rakı kadehini hızla çevirip, bir zerresini dökmeden içmesi, eline aldığı elmayı çat diye ortadan bölmesi, sahici efsanelerinin sadece bir kaçıdır.
Ve sizin, ve de onun yaşı kaç olursa olsun...
O hep, Müzeyyen Abla’dır.
* * *
Senar, 13 yıl önce Hürriyet Pazar’da yayınlanan haberde cenazesinde Ninni’nin çalınmasını istemişti:
“Uyu yavrum ninni diyeyim sana /Uyu ey gönlümün nazlı meralı /Susun garip kuşlar ötmeyin susun /Yetimler güzeli yavrum uyusun...”
Yarın toprağa verilirken, unutulmaz dilerim.
* * *
Kurtuluş’taki Madam Despina’nın meyhanesinde hâlâ muşamba örtüler vardır masaların üzerinde...
Öyle vasiyet etmiştir.
Muşamba örtülerin bir özelliği, mevsimine göre kendiliğinden nemlenmesi, kırağılanmasıdır aynı zamanda.
* * *
Can Yücel bu durumu bir şiirine alır.
Cahit Irgat’la Ankara Yenişehir’de eski GİMA’nın oradaki Buket Meyhanesi’ne otururlar.
Bahçedeki fıskiyenin gözle görülmeyen serpintisiyle nemlidir muşamba örtü.
“Zaten Cahit’in gözleri her daim yaşlı
‘Şunu siliver!’ derdi garsona /’Şu muşambayı siliver, mirim!’
Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye...”
* * *
Eski meyhanelerin muşamba örtülüleri nemlidir hep.
Yine mi güzel, yine mi çiçektir... Bilemiyorum.
Ve bilemiyorum, sadece örtü mü nemlidir...
Yoksa müdaviminin gözü de nemli olduğu için mi, size öyle gelir?

Haberin Devamı

Müzeyyen Abla

Haberin Devamı


(¹) YAKILMAK ve kül deyince, Nâzım Hikmet’i anmamak olmaz:
“Ben senden önce ölmek isterim. /İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun /içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun /ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun: vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan /senin yanında kalabilmek için.
Sonra, sen de ölünce /kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız /külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin /yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...”

Yazarın Tüm Yazıları