Kibir en büyük günahtır

GENÇTİR, başarılıdır, düzenli bir hayatı, ailesi vardır. Bir fırsat çıkar... Taşralı cevval avukatımız, New York’ta iri bir şirkete transfer olur. Bir anda güç, ün, otorite, paraya kavuşur. Ne var ki, onu iktidara taşıyan şirket şeytanındır.

Haberin Devamı

Bunu, yüksek bir bedel ödeyerek anladığında, şeytanla ilişkisini, yani “şeytanın avukatlığını”, gösterişli, cesur bir duruşmayla sonlandırır.
Tam her şey halloldu derken, bir gazeteci keser önünü.
“Sen bir yıldızsın, seni TV’de 60 dakika haber programına çıkartabilirim, benimle mülakat yap” der.
Avukatımız bir an tereddüt eder, sonra kibirli bir gülümsemeyle “Sabah ara beni” karşılığını verir.
* * *
Gazeteci, mağrur sırıtır. Çünkü şeytan bu kez de gazeteci kılığındadır:
Ve seyirciye göz kırparak, o unutulmaz repliğini söyler:
“Kibir... En sevdiğim, en gözde günahımdır.”
* *
Al Pacino’nun başrolü Keanu Reeves ile paylaştığı, Taylor Hackford’ın kült filmi Şeytanın Avukatı (Devil’s Advocate) kibir konusunda epey şey anlatır.
Ki kibir, Hristiyanlıkta “yedi ölümcül günah”ın başında gelir.
Hasetlik, açgözlülük, öfke, aşağılama gibi bir çok “günah”ın masaya kurulduğu ailenin reisidir.
Kibir en büyük günahtır
Kibir ya insanın gözünü kör eder.
Yahut görse de kendisi dışındaki “kul”ları zerre önemsemez.
Çünkü her gün bakıp da, “Söyle bana, en güçlü, en yaman kim bu dünyada?” diyerek şımardığı aynada, sadece kendi görüntüsü vardır.
Ve empati, merhamet, karşısındaki saygı gibi duyguları, o koyu, kalın kadife peleriniyle örter.
Sadece duygularını değil, insanın aklını, muhakeme yetisini de köreltir kibir.
* * *
Güç alır kibrinden.
Otoriteyle kolkola
gezer, her türden iktidarın peşine düşer genelde...
Çünkü kibir her fırsatta ezer, karşısındakini.
Ya da ona çabalar.
Metin Altıok, “yüzlerinde hep düşürmekten korktukları eğreti bir kibir” dizesiyle özetler, onların sıfatını.
* * *
Kibir sadece insanda mı?
Atasözü, deyim, argo dağarcığımız, kibirli, ona buna büyüklenen, bizden farklı olanı aşağılayan nitelemelerle doludur.
Çünkü kibirli değer yargılarımız ve burnu ondan da büyük devlet anlayışımız nedeniyle, içimize işle(n)miştir yıllardır.
Sadece tepedekiler değil, gücü gücüne yetti mi, kibri dudağının kıyısına, o gri bakışına iliştirir bir çok insan.
* * *
Bazı mesleklerde, makamlarda daha sık görülür gibi olsa da, aslında meslek gerekmez kibire.
Bazısı mektepli, bazısı alaylıdır.
Lakin yazımı bitirirken, gazeteci, yazar, akademisyen Alper Görmüş’ün bizim meslekle ilgili uyarısına yer vermezsem olmaz:
“Habercilik mesleği, gazeteciye, sıradan insanların erişemeyeceği kişi ve kurumlarla temas etme, bir arada olma şansını tanır.
Yüz binlerin dokunmaya can attığı bir starla bir araya getirebilir sizi. Birden bire kendinizi sıradışı sanabilirsiniz.
Bu yanılsama, sizde bir tür kibir, kendini büyük görme, önemseme duygusu yaratabilir.
Eğer bu kibir sizin kişisel dünyanızda kalırsa sizin probleminiz olur; ama, gazeteciliğinize yansıtırsanız...
* * *
Kibir, tüm günahların anasıdır.
Hepsini emzirir.


Yazarın Tüm Yazıları