Baharı beklerken

KAÇ yıl oldu hatırlamıyorum. Ama 2-3 yıl öncesi hatırımda... Yaza baharsız geçiyor artık Ankara. Soğuğuyla akşamları hafif ısıran serinlik, biraz yağmur, sonra koşaradım ilkyaz.

Haberin Devamı

Bir kaç gün içinde paltodan pardesüye geçiyor mevsim de... Pardesü iki günde gardrobuna dönüyor.
Ertesi gün kısa kollu yaz kreasyonları... Atlet, şort, şıpın işi sandalet.
Yani "Bu tarz benim" demek isteyenlerin, elini bayağı çabuk tutması gerekiyor.
Yoksa demode, tarzsız, hatta mevsimsiz kalmak işten değil.
* * *
Bir mevsimin kıvamınca, adabınca geçmemesi sevimsiz bir olay.
Şu yalancı bahara bakıyorum da...
Mevsimlerden baharı, sonbaharla birlikte tek geçerken...
Üstüne üstlük sıcakla asla geçinemeyen biri olarak, belki yanlış şehirde, belki yanlış ülkedeyim artık.
Heyhat.
Ah o mevsimsiz sevdiklerim, ah o -ismi/cismi değiştirilen- sokaklarım, her köşeden selam veren anılarım olmasa...
Baharı beklerken
Eskiden “temmuzu yorgun şehir” derdim Ankara’ya...
Geçen yıl önce hazirana çektim, şimdi de neredeyse mayısa çekiyorum o ayarı.
Her yıl mevsim normalleri, o normallerin ortalamaları sürekli değişiyor ya...
Hepsinin köküne kibrit suyu.
Çünkü o yarı cıbıl klipli pop şarkı hep kulağımda:
Sıcak, çok sıcak... Sıcak daha da sıcak olacak...”
Küresel ısınmanın etkilerini anlatmak için, "kamu spotu" yapsak.
Gayet yerindedir.
* * *
Arabaya biniyorum, ön konsoldaki dijital derece 33 gösteriyor sıcaklığı...
Yanından geçtiğim yola dikilmiş dijital tabelada ise -yok mu arttıran- sıcaklık 35.
Aradaki farka bakıp, “Demek tabela benden daha yakın güneşe” diyorum. Yanıtım da terletiyor.
O sırada radyodan o mahut meteorolojik uyarı geliyor:
Yarın Ankara gölgede 30 derece olacak...”
Gölgede...
Ama betonların arasından yürürken ardına düşen gölgen dışında, “gölgelik”i ara ki bulasın.
* * *
Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) bile...
Bir yanında Gazi Orduevi’nin girilmez alanı...
Karşı yanı boydan boya Saray’ın demir parmaklarıyla, “Yassak” mıntıkası...
Bir gidin bakın; piknikte maç yaparken topun kaçsa oraya... Keserler.
* * *
Ve sıcağı sıcağına radyoda bir haber:
“AOÇ’den Saray’a 8 dönüm daha verildi...”
Ardından her gün artan meteorolojik anons:
“Yarın Ankara gölgede 33 derece olacak...
Sıcak, daha da sıcak olacak.
* * *
Sadece sıcak mı?
Bir süre sonra sunucu kışın her ayazda ve yazın her sıcakta “kullanışlı” o şablon metni ekleyecek:
“Yaşlılar, kalp ve tansiyon hastaları ve dahi hamileler mecbur olmadıkça sokağa çıkmasın...”
* * *
Öyle emin, öyle vurgulu bir ses tonu var ki...
Hani, saydığı grubun sadece iki baharda (ilk ve son) sokağa çıkmasını kabulleneceğim neredeyse de...
Bahar da iki-üç gün bu şehirde zaten.
* * *
Dijital derecelere, meteoroloji bültenlerine göre 30 ile 40 derece arasında seyreden sıcaklıkta, ben kendi termostatıma göre 50 derece bunalıyorum, muhtemelen.
Ve en cehennem yerlere mahsus bültenleri getiriyorum aklıma, yüreğime su serpmek için:
“Şanlıurfa gölgede 45, İzmir 42 derece...”
Ama o da su serpmiyor içime.
Yok olan bahara hayıflanıyorum.
Tavşan bahara küsmüş... Baharın da çok umurunda.
* * *
Bir süre, havadan-sudan devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları