‘Güçsüzlerin Gücü’

Haberin Devamı

“FUTBOL maçında karşı takımın varlığı her şeyi karmaşık hale getirir”. Diyalektik felsefeyi eleştirdiği kitabında yirminci yüzyılın en büyük filozoflarından Jean-Paul Sartre’ın sözü. Ya da Camus’nün “Ben yaşamı futboldan öğrendim” gözlemi. Kitapta futbol böyle anlatılıyor.
Türkan Saylan’a öğrenci iken, “cüzamlılardan uzak durması” salık veriliyor. Saylan cüzamlıların uğradığı haksızlığı insan hakları sorunu yapıyor, bu ayrımcılığın giderilmesi için Birleşmiş Milletler’e başvuruyor. İnsan haklarının çok yönlü ele alındığı kitapta, aynı haklar bir de bu ayrıntı ile aktarılıyor. Bu köhne düzen değişmeli, bunu başaracak olan sosyal demokrat bir parti. Din istismarını önleyecek, emek-sermaye dengesini kuracak, adil gelir bölüşümünü sağlayacak, temel hak ve özgürlükleri iade edecek, yolsuzlukları kesecek, “öfkeli bir çığlıkla” yola çıkacak bir parti. Kitapta sol bir partiye ihtiyaç böyle anlatılıyor.

Haberin Devamı


RIZA TÜRMEN


Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki yargıcı, evrensel hukukun ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden, eski CHP milletvekili, ne yazık ki artık değil, Rıza Türmen denemelerden, çoğu gazetelerde yayınlanmış yazılarından derlediği bir kitap yayınlıyor.
Sovyetler döneminde Çekoslovakya’da otoriter rejime karşı demokrasi mücadelesini anlatan Vaclav Havel’in kitabına atfen, “Güçsüzlerin Gücü” başlığını taşıyan kitap tam bir şölen. Evrensel hukuk ile bizdeki hukuk sefaletini çeşitli boyutlarıyla anlatıyor. Yaşam hakkı, işkence yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, düşünce ve ifade özgürlüğü, özel yaşama saygı, kadın hakları, yargının hali, otoriter rejim örnekler eşliğinde nefis hukuk analizleri ile sergileniyor. Dış politikadaki çıkmaz, yolsuzluk serüvenleri eksik değil.
Günlük hayatımızı dayanılmaz kılan bu sorunları Rıza Türmen bazen alaycı, bazen bilimsel bir üslupla, hoş benzetmelerle anlatıyor.
Kitap son on üç yılın hüsran dolu fotoğrafı. Şu anda bizden çok uzakta bulunan “demokrasi kültürüne” yolculuk.


Basının yine kara günü

Haberin Devamı

1- Altmış yıl öncesi gibi.
1950’lerde iktidardaki Demokrat Parti (DP) basını iki yönden kıskaca alıyor. Bir, gazetelerin kâğıt ihtiyacını devlet karşılıyor. Hangi gazeteye, ne kadar kâğıt verilecek, iktidarın iki dudağı arasında. İki, gazetelere verilen resmi ilanlar Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığı ile dağıtılıyor.
DP bu iki silahı da bol bol kullanıyor, kendisine muhalefet eden gazeteleri yola getirmek için ya kâğıdını kısıyor ya ilanlarını kesiyor. Basın özgürlüğü sizlere ömür.
Altmış yıl sonra bugün o kara günlere dönülüyor. BİK savcı Mehmet Selim Kiraz’ın hayatını kaybettiği rehin alma eylemine ilişkin fotoğrafları yayınlayan 39 gazeteye ilan kesme cezası veriyor. Yuh be, gazeteler hangi haber ve fotoğrafı yayınlayacağını size mi soracak? Dava açarak, para cezası keserek basını terbiye etmek fikrini ağabeyiniz mi veriyor? Aslında BİK bu baskıyı Anadolu basınına çoktan uyguluyor.
2- Tolga Tanış’a dava.
Hürriyet Washington temsilcisi Tolga Tanış nefis araştırmacı gazetecilik örneği veriyor, “POTUS ve Beyefendi” başlığı ile Türk-Amerikan ilişkilerinin son yıllarını anlatan harika bir kitap yazıyor. Polisiye roman gibi soluk soluğa okuduğum bir belgesel. Bu dönemin dış politikasını inceleyecek bilim adamları için kaynak kitap. Başka yerde bu kitaplar ödül alıyor, burada hakkında dava açılıyor. Dava açan malum. Tolga, kitabından dolayı seni kutluyorum.
Basın özgürlüğüne iki çarpı daha.

Yazarın Tüm Yazıları