Türkler tepeden gelen her şeye boyun eğer...

DOĞAN Kuban’ın ‘Cumhuriyet Bilim Teknik’te ‘Kaos devletten başlar’ yazısında “Özgür düşüncenin kısıtlanması zorba idarenin başta gelen özelliklerinden biridir” dedikten sonra Avrupa’da hiçbir devrimin Osmanlı’da olmadığını vurguluyor.

Haberin Devamı

Ve diyor ki:
“Türk toplumu tepeden gelen çoğu şeye boyun eğmiş, iyi ya da kötü diye genellikle direnmemiştir. Avrupa’daki hiçbir devrim Osmanlı tarihinde olmadı. Savaşlarda ölen halk, Kurtuluş Savaşı’nı yapan halk, Cumhuriyet devrimlerine katılan halk, bunlarla beslenen halk, bunlara sahip çıktığına ilişkin hiçbir işaret vermeden 1950’de iktidarı Bayar-Menderes ikilisine oy vermiştir. Kulluktan daha yeni kurtulmuş olan halkın kendi tarihinin bilincinde olmadığının bundan daha açık kanıtı olamaz. Kore’ye asker olarak gönderilmesi de doğru yorumlanması gereken garip bir olgudur. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki bu gelişmelerin sadece bir iç karar sonucu olduğunu kabul etmek olanaksızdır.
1950 sonrasındaki 50 yıllık toplumsal gelişme bugünkü durumu yaratmıştır. Bu gelişmeler analizi zor ekonomik, politik ve kentleşmeye bağlı sayısız kültürel komplikasyon içeren olgulardır. Ve bunlarda Ortadoğu politikasını uygulamaya koyan ABD etkisi kesindir.”
Yani, zorbalık tepeden başlar!

Haberin Devamı


‘Büyük’ hukuk adamları neler söylüyorlar!


Haydi bismillah...

ESKİ müftü ve milletvekili Gani Aşık ‘siyasetçilere’ yine dersler veriyor:
“AKP’nin çıkardığı “Daha önce cumhurbaşkanlığı yapanlar, ikinci kez cumhurbaşkanı olamaz” hükmünde bir yasayı, AYM iptal ettiğinde Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ, ne kadar parlak bir ‘hukukçu’ olduğunu gösteren bir demeç vermiş ve “AYM’nin bu kararı, Anayasa’ya aykırıdır”(!) demişti ve zamanın başbakanından tumturaklı bir ‘aferin’i hak etmişti. Aynı Bekir Bozdağ, YSK’nın ‘Haydi Bismillah’ kararını da tanımayacaklarını büyük bir hukuk adamı olarak(!) Yozgat’ta açıklarken, “CHP besmelesiz ve içinde Allah lafzı olmayan bir seçim kampanyası yürütebilir” dedikten sonra, “Halkın her işe besmele ile başladığını” söyleyerek, “Halk ve biz (AKP) Müslümanız, CHP değil”
demeye getirdi. CHP’nin genç yeteneklerinden grup başkanvekili Özgür Özel de, memleketi Manisa’da “Her CHP’li sabah ayakkabısını giyerken besmele çeker” açıklamasında bulunarak, “CHP’lilerin de Müslüman olduğunu” savunma ihtiyacı duydu.
Politikada dini kullanma konusunda İsmet Paşa’nın ne düşündüğü, günümüzde çok daha anlamlı hale gelmedi mi? “1957 seçimlerine giderken yapılan kurultayda, muhafazakârlığı ile ünlü bir ilimizin CHP il başkanı ve yöneticileri, İnönü’ye Paşam, seçimi alacağımız kesin ama sizden bir ricamız var, ‘Laiklik dinsizlik değildir’ derseniz, bu bize yeter” dileğinde bulundular. Paşa: “Laiklik dinsizlik değildir dememi mi istiyorsunuz, zaten değildir, alakası yok. Ama biz onun adını koyduk mu, bu irticaa verilmiş bir tavizdir. Siz sanıyor musunuz ki, irtica bunu alıp midesine atacak, ondan sonra doymuş olacak. Doymaz! Bu öyle bir yarıştır ki, hiç birincisi olmaz. Siz bir adım atarsanız, karşınızdaki iki adım atar. Sonuna kadar birincisi olmayan yarış devam eder. Ortada ne ülke, ne rejim ve ne de demokrasi kalır.” (Tanıdıkların Anıları ile İsmet İnönü, Sayfa 152, Necip Mirkelamoğlu)
CHP, Cumhuriyet ve demokrasi Müslümanlarına güvenmelidir. Onların bu taraklarda bezi yok ve bu kesim, genel seçmenin % 90’ıdır. Kuruluş felsefesine, çağdaş hedeflerine ve Cumhuriyet’in ilkelerine sadakat temeli üzerinde halkın aş, iş ve gelecek kaygısını karşılayabildiği ölçüde CHP yücelip yükselecektir.”
Ne demek lazım: Yeter ki ‘kıble’ şaşkınlığı ve ‘omurga’ eğriliği yaşamasın.

Haberin Devamı

BİLİYOR MUSUNUZ ?

KOCAELİ CHP milletvekili listesinin 8. sırasında eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in oğlu Utkan Güneş’in yer aldığını...
TEKİRDAĞ’ın merkez Süleymanpaşa ilçe başkanı Murat Uysal’ın ‘çalışmadığı’ gerekçesiyle Genel Merkez tarafından görevden alınarak yerine Cenk Boduç’un getirildiğini...
UŞAK CHP listesinde 2. sıra adayı İsmet Akın’ın yerinin bir basamak kaydırılarak yerine Ali Erdoğan’ın getirildiğini, ancak Akın’ın bu karar üzerine adaylıktan çekildiğini...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın TBMM’ye infaz koruma memurlarının yıpranma payı, fazla mesai, sendikal örgütlenme gibi özlük haklarının iyileştirilmesini öngören bir kanun teklifi verdiğini...

Haberin Devamı


CEVAHİR VE İNCİ’NİN YAKINLARI



CEVAHİR (76) ve İnci’nin (75) Fatih Camisindeki cenazelerine çok sayıda cemaat katıldı. Çeşitli kurumlara ‘bağış’ yapan ve çiçek gönderen de çok kişi vardı. Bazı siyasetçiler de cenazede bizzat bulundular. Bazılarının da Cumhurbaşkanı’nın geleceğinin öğrenilmesi üzerine Fatih’e geldikleri dikkat çekti.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla cenazelere katılan bazı isimler şöyle:
(Cevahir’in Of’tan Çakıroğlu, Nuhoğlu, Cevahiroğlu ve Sarıalioğlu aileleri akrabaları oluyor.)
- Siyasetçiler: Kemal Kılıçdaroğlu, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Özel Çiller, Mustafa Sarıgül, Kadir Topbaş, Ali Babacan, Muammer Güler (eski İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı), Egemen Bağış (Eski Avrupa Bakanı), Sebahattin Öztürk (Eski İçişleri Bakanı), Aykurt Nuhoğlu, Dr. Hasan Akgün, Ateş Ünal Erzen, Vecdet Öz (AP Genel Başkanı), Ali Rıza Dizdar, Hayri İnönü, Sevinç İnönü, Özden Toker, Ali Topuz, Vahit Ersöz Suiçmez, Oğuz Kaan Salıcı, Murat Hazinedar, Süleyman Soylu, Yavuz Tellioğlu, Bedrettin Dalan, Hurşit Güneş, Mehmet Haberal, Lütfullah Kayalar, Ali Özcan,
Kurumlar: İstanbul Barosu, Trabzonspor, Sipahi Binicilik, Arçelik, İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Yapı Kredi Bankası Genel Müdür H. Faik Açıkalın, Yıldız Teknik.
- İŞ DÜNYASI: Mustafa Koç ile Ali Koç ve eşleri... Doğan Holding, Hüsnü Özyeğin, Şarık Tara, Ferit Şahenk, İbrahim Polat, Adnan Polat, Nail Keçili, Ali Kibar, Rıfat Hisarcıklıoğlu, Şaban Dişli, Yaşar Aşçıoğlu, Ethem Sancak, Orhan ve Metin Keçeli, Ali H. Üstay, Kemal Bektaş, Saruhanlar, Güven Aydoğmuş, Sunay, İbrahim Cansız, Mehmet Ali Yılmaz, Erman Yerdelen, Murat Varfı, Fatoş K. Hayatlı, Kopuz, Ulusoy, Ersin Arıoğlu, Hüseyin Bayraktar, STFA Holding, Erdoğan Demirören, Naci Erdem, Yüksel İnşaat, Kayalar Grubu, Eser Tümen, Serdar Adalı, Ali Kopuz, Serdal Adalı, Mustafa Ekşi, Çetin Nuhoğlu, Yaşar Aksoy, Mehmet Köymen, Kaptanoğlu, Fermani Altun, Fikret Orman, Zeynel Abidin Erdem, Balta ailesi, Oğuz Çarmıklı, Kemal Zorlu, İsmet Acar, Raif ve Ali Dinçkök, Makedonya Cumhurbaşkanı, Üsküp Büyükelçiliği,
Şenol Güneş, Cengiz Kurtoğlu, Orhan Gencabay, Sinan Özer... Karadenizli dostları: Alaettin Çakıcı, Galip Öztürk, Yaşar Aktürk, İsmail Onur Özbizerdik, (Oflu İsmail) Hacı Süleymanoğlu,



İbrahim Cevahir, AKP’deki tek CHP’liydi...

HEMŞEHRİSİ İdris Akyüz, Yurt gazetesinde İbrahim Cevahir’i anlatan ilginç yazısı şöyle:
Tarih 25 Ocak 1992... Yer, Ankara Kent Otel’in lobisi... SHP’nin 7. olağanüstü kurultayının ilk gününün değerlendirmesini yapıyoruz... Ertesi gün, merhum Erdal İnönü ile Deniz Baykal, genel başkanlık yarışında ikinci kez karşı karşıya gelip yarışacaklar...
1983’te, Erdal İnönü’nün siyasete atılması ve SODEP’in genel başkanı olmasında önemli bir rol oynayan işadamı İbrahim Cevahir, kendine has uslubuyla dedi ki; “Bana bak İdris! Görünen o ki Erdal Bey ile bu işi yürümüyor. Deniz Baykal ile hiç olmaz! Gelin, Murat Bey’e (Karayalçın) destek verin de O’nu genel başkan yapalım!”
Şaşırmıştım...
Ne diyorsun İbrahim Abi, (Hemşehrim ve çok sevdiğim biriydi. Diyaloğumuz, abi-kardeş biçimindeydi) nasıl olur, Erdal Bey’e nasıl anlatırsın bunu sonra, dedim...
O da; “Sen o tarafını bana bırak!” dedi...
Tabi olmadı... O, yılın (1992) 9 Eylül’ünde 12 Eylül darbe yönetiminin kapattığı CHP, yeniden açıldı ve Deniz Baykal ile arkadaşları SHP’den ayrılıp CHP’ye geçtiler... Ardından, Erdal İnönü, “aktif siyaset”ten çekildi ve SHP Genel Başkanlığı’na Murat Karayalçın seçildi.
İbrahim Cevahir, 1995’e kadar SHP’de kaldı... SHP, CHP çatısı altına girince, istifa etti ve ANAP’a geçti... 1995 seçimlerinde milletvekili adayı oldu... Mesut Yılmaz, O’nu sıralamada seçilecek yere koymayınca parlamentoya giremedi. Buna rağmen ANAP’ta kalmayı sündürdü. Elinden gelen gayreti gösterdi, yardım etti koşturdu ama hiç bir zaman “Anaplı” olmadı, olamadı. Aklı fikri hep CHP’deydi... En azından ben böyle biliyorum... Zira her görüşmemizde, sözü dönüp dolaştırıp CHP’ye getirirdi...
Aradan yıllar geçti... 2002 seçimlerinde, ANAP’la diğer ortakları baraj altında kalınca, AKP’de siyasete devam etti. Zamanın Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile eskiye dayanan çok iyi bir diyaloğu ve ilişkisi vardı. Erdoğan, kendisine “ Abi” diye hitap ederdi.
İbrahim Cevahir, 2008 yılındaki bir sohbet sırasında, Tayyip Erdoğan için, bir latife olarak “Başbakan demokrat değil” deyince, ortalık karıştı. Erdoğan, İbrahim Abi’nin bu sözüne kırıldı. O günlerde, Swiss Otel’deki bir toplantıya girerken karşılaştığı Cevahir’e; “İbrahim Abi, senin aile içerisinde yaptıklarını demokrasiyle açıklayabilir misin? Esas demokrat olmayan sensin!” diye takıldı...
Kim olursa olsun, doğru bildiğini açık açık söyleyen İbrahim Cevahir’in yanıtı daha çarpıcı oldu:
“Sayın Başbakan, benim aile içerisindeki davranış biçimim demokratik olmayabilir. Ama siz Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakansınız! Siz demokrat olmak zorundasınız!”
Gülüşüp geçtiler...
Çok renkli bir kişilikti, İbrahim Cevahir... Sadece iş ve siyaset dünyasında değil... Sporda, çevrecilikte. (Karadeniz Çevre Vakfı’nin kurucu başkanıydı) yardım severlikte... Ve İbrahim Cevahir için edeceğim son cümle;
O, AKP’deki tek CHP’liydi... Ve eminim, bugün Fatih Camiindeki cenaze namazına, CHP’lisi, AKP’lisi, başta olmak üzere, tüm siyasi parti mensupları bir arada olacaklar!

Yazarın Tüm Yazıları