Siyasi maliyet ve ‘Medine Sözleşmesi’

MEDİNE’de kabileler arasındaki ihtilaflara son vermek amacıyla yapılan, ‘Medine Sözleşmesi’ adı verilen ve Hz. Peygamber’in talimatı ile gerçekleşen anlaşma, İslam tarihinde önemli bir belgeyi oluşturur.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı ile siyasete hicret etmek isteyen eski MİT Başkanı arasında da Medine’de gerçekleştirilen sulh anlaşması, bu dönem siyasetinin akıbeti bakımından önem kazanıyor.
Müzakere süreci adı verilen ve içinde çok yönlü riskler barındıran önümüzdeki süreçte, Cumhurbaşkanı, MİT’İ emanet edecek kimse bulamadı gibi görünüyor.
Bir başka ifade ile, meri kanunlara rağmen gizli olarak başlatılan görüşme trafiğinin mimarı olan MİT Başkanı’nın devreden çıkması, zaten sık sık yanan ‘devreleri’ büsbütün bozma tehlikesi taşıyor.
Cumhurbaşkanı, bu tehlikeyi gördü ve ağırlığını koyarak, eski başkanı MİT’in başına ‘tekraren ve cebren’ oturttu.
Tam da bu günlerde, Jonathan Powell, MİT Başkanı’nı göklere çıkardı!
Jonathan Powell, Tony Blair’e danışmalık yaparak, IRA sürecini, müzakerelere katılarak yönetmiş kişi... Şimdilerde, Inter Mediate adlı arabulucu kuruluşun başında, silahlı çatışma yaşanan ülkelerde profesyonel arabuluculuk hizmeti veriyor. Anlaşıldığı kadarı ile MİT bu kuruluştan da danışmanlık hizmeti alıyor.
Cemil Bayık, Oslo görüşmelerinde Öcalan’ın serbest kalması sözü verildiği, bu konuda yol alınmadan, silah bırakmanın söz konusu olmadığını açıkladı. Paris cinayetlerinin, MİT içinden ‘parelel’ bir yapının icraatı olduğu ve Oslo görüşmelerinin yine MİT içinden sızdırıldığını söylüyor.
Kandil, MİT ile yapılan görüşmelerin çetelesini, konjonktüre göre kamuoyuna aktarıyor ve kendi hamlelerini yapıyor. Bir devletin bekasını ilgilendiren bu icraatların yasal bir maliyeti var. Kandil ve İmralı için fark etmiyor. ‘Gündüz külahlı, gece silahlı’ siyasi uzantılar için de sorun yok. Ama devlet yönetimindeki zaafların sonuçlarını hesaplamak zor.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı, çağıldamaya başlayan dereyi geçerken sır küpünden vazgeçemedi.

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ne oldu

HÜRRİYET’te dün 30 akademisyen imzasıyla yayınlanan bildiri yankı uyandırdı. Saygın hocalar “Kişiye özgü başkanlık olmaz” diyorlardı. Bildiride en fazla imza Marmara ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerine aitti. Her iki üniversiteden beşer imza verildi. Boğaziçi, Ankara, Yeditepe ve Koç üniversiteleri ikişer; Sabancı, Galatasaray, Kocaeli, Atılım, Yakındoğu, İstanbul, Özyeğin, Uluslararası Kıbrıs ve İstanbul Ticaret üniversiteleri de birer imza ile bildiride yer aldılar.
İstanbul Üniversitesi’nden bir tek imza Prof. Dr. Nuray Mert’e aitti. İstanbul Üniversitesi, bütün üniversitelerin ‘anası’dır. Ancak insan listeyi görünce “Ey gidi İstanbul Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi ne olmuş” diye düşünüyor. 27 Mayıs Anayasası’nı yapan Sıddık Sami Onar, Hüseyin Naili Kubalı, Vakur Versan, Alp Selek, Tarık Zafer Tunaya, İsmet Giritli, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi hocalar yok artık. 12 Mart’ta, rejime sahip çıkma uğruna bildiriler yayınlayan, 12 Eylül Anayasası değişikliklerini yapan (Orhan Aldıkaçtı, Şener Akyol), her zaman geriliciliğe karşı tavır alan, TC Anayasası’na sahip çıkan İÜ
Hukuk Fakültesi bitti mi? Bu konuda Dekan Prof. Adem Sözüer’den niye hiç sesi çıkmıyor? Prof. Yunus Söylet de vekillik için çekip gitti.

Haberin Devamı

HGS’nin adı YGS olsun!

BOĞAZ köprülerinde önce Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) vardı. Sonradan nedense, bu sistemden vazgeçileceği belirtilerek HGS devreye sokuldu.
Bizler de araçlarımız için OGS’den vazgeçip HGS’ye döndük. Ne var ki aradan geçen uzun zamana karşın OGS devam ediyor, hatta kaldırılmak şöyle dursun, daha da gelişmiş durumda. Örneğin Boğaziçi Köprüsü’nün Beylerbeyi çıkışında 3 HGS geçiş noktasına karşılık, 5 OGS geçişi var. O nedenle de HGS çıkışlarında uzun kuyruklar ve tıkanmalar olurken OGS’lerden rahatça geçilebiliyor.
Hani OGS kaldırılacaktı? Niçin kaldırılmadı? Niçin hem OGS hem HGS var? Birilerinin çıkarı için biz her akşam bu sıkıntıya katlanmak zorunda mıyız?
Kendimi kandırılmış hissediyorum ve öneriyorum: HGS’den hızlı geçilemediğine göre hiç değilse gerçek duruma uygun olarak adı değiştirilsin: ‘YGS’, yani Yavaş Geçiş Sistemi olsun.
Doğan HASOL

Haberin Devamı

Yaşar Kemal’e yürüyoruz

EVRENSEL yazarımız Yaşar Kemal’in aramızdan ayrıldığı şu günlerde içimizi acıtan bir gerçeği sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Yenikapı sahil şeridinde 1994 yılının başında (Kültür Bakanı Fikri Sağlar, İBB Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen ve Yaşar Kemal), heykeltıraş Metin Yurdanur’un yaptığı “Anadolu’yu seyreden Yaşar Kemal” heykeli, inşaat sahasının ortasında, iş makineleri egemenliği altında, çer-çöp ve moloz yığınları arasında yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu vandallığa son vermek ve heykelin geleceğini belirlemek üzere gerçekleştireceğimiz buluşmaya çağrımızdır. Bugün 11.00’de Yenikapı Deniz Otobüsleri İskelesi önünde buluşup Yaşar Kemal’e yürüyeceğiz.
ÇAĞIRICILAR: Besam, Heykeltıraşlar Derneği, PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği.

Haberin Devamı

BİLİYOR MUSUNUZ?

- AKP’nin ilk dönem Erzurum milletvekili, Bahçeşehir Üniversitesi’nde Ulaşım Fakültesi’nin kurucusu, İstanbul Büyükşehir’in ulaşım projelerinin danışmanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı’nın (Acun Ilıcalı’nın amcası) “İstanbul’daki Erzurumluların ve ulaşım sektörünün baskısı karşısında İstanbul 2. bölgeden aday olduğunu...

- HÜRRİYET’te uzun yıllar fenomen olan, gerçek hayat hikâyelerine dayanan resimli romanların yazar ve çizeri Faruk Geç’in oğlu, işadamı, mağazacı, sanatçı ve sporcu Ömer Emre Geç’in İstanbul 2. bölgeden adaylığa soyunduğunu..

MESAJ PANOSU

O gün birileri ‘Ergenekon’ davalarına inanmıştı, bugün de ‘Paralel’ davalarına inananlar var. Hiçbirine inanmayan birkaç kişi kaldık. İ.G.
ERDOĞAN sık sık kaçak saraya davet ettiği üç dönemlik milletvekillerine odaları gösterip “Sıkıntı yapmayın. Burada hepinize yer var” diyormuş. Ahmet TAKAN
APO gelmezse silahı bırakmayın. Cemil BAYIK
ÖCALAN Nevruz’da görüntülü mü seslenecek? Güler KÖMÜRCÜ

Yazarın Tüm Yazıları