Köy Enstitülerine köylüler neden sahip çıkmadılar?

BUGÜN (17 Nisan 1940), Köy Enstitülerinin kuruluş günüdür. Aradan 75 yıl geçmesine rağmen Köy Enstitüleri unutulmuyor.

Haberin Devamı

Eğitimciler ve halkçı örgütler tarafından yurdun birçok yerinde bilgi şölenleriyle, konferanslarla, sergilerle anılıyor.
Köy Enstitüleri eğitim ve toplumsal mücadeleler tarihimizde iki özelliği ile iz bıraktı:
1- Yalnız köylerden yatılı öğrenci aldığı için o zamana kadar eğitimden yoksun köy çocuklarına okuma olanağını artırdı. Bu okullar sayesinde 16 bin kadar köy çocuğu öğretmen, sağlık memuru gibi mesleklerin sahibi oldu. Mezun ettiği öğretmenler nedeniyle de yeni açılan köy okullarını öğretmene kavuşturmuş oldu.
2- Batı’dan aktarılma, bilgi yüklemeye dayanan eğitim yöntemleri yerine yüzde 80’i köylerde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan Türkiye’nin koşullarına göre bir eğitim sistemi getirdi. Enstitü mezunlarından istenen, hem diğer okullarda verilen ideolojik eğitimi almaları hem de köylüyü iktisaden kalkındıracak üretim bilgileri ile donanmaları idi.

Haberin Devamı


TONGUÇ VE YÜCEL


Batı’dan kopya edilen eğitim usullerinin Türkiye’nin koşullarına uymadığını, bununla yeni bir toplum yaratılamayacağını bilen aydınlar, II. Meşrutiyet’ten beri vardılar. Kastamonu Mebusu İsmail Mahir Efendi, daha 1914’te Meclis-i Mebusan’da bu konudaki düşüncelerini dile getirmişti. Ancak bu konuda 1936’ya kadar girişilen denemeler sınırlı kaldı. Bu tarihte okuma-yazma bilen köylülerden 6 aylık bir kursla üç yıllık köy okulu için eğitmen yetiştirme denemesine, 1937’de Köy Öğretmen Okulları uygulamasına geçildi. Bu denemeler 1940’ta Köy Enstitülerinin açılmasıyla sonuçlandı.
Enstitüler düşüncesinin mimarı 1935’te İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne getirilen İş Bilgisi öğretmeni İsmail Hakkı Tonguç’tur. 1939’da Maarif Vekili olan Hasan Ali Yücel, projenin siyasi sorumluluğunu üstlenmiştir.
Enstitülerdeki eğitim, ilk yıllarında o zamana kadarki eğitim anlayışına aykırı görülerek bir kısım aydınlar tarafından yadırganırken, bir kısmı tarafından hayranlıkla karşılandı. Gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın röportajlarından oluşan ‘Yarının Türkiye’sine Seyahat’ (1943) kitabı bu kesimin düşüncelerini ifade eder.


KİM AÇTI, KİM KAPATTI?

Haberin Devamı

Bugünün aydınlarında Köy Enstitülerinin neden açıldığı, neden ve kimler tarafından kapatıldığı konusundaki görüşler bulanıktır. Bu bulanıklık siyasi tarihimize bakıştaki yanılgılarından kaynaklanıyor. İddia odur ki, zamanın iktidarı, devrimci bir iktidardır. Enstitüleri açarak köylüleri sömürü ve baskıdan kurtarmak istemiştir. Onu kapatan ise 1946’dan sonra iktidarda güçlenen toprak ağalarıdır.
Yanlışlık, 1940’lı yıllarda devrimci bir iktidara sahip olduğumuz görüşüyle başlıyor. Bu yıllar, Türk siyasi hayatının en baskıcı yıllarıdır ve bu baskı doğrudan doğruya halk kitlelerinedir. Toprak ağaları, bürokratik burjuvazi ile birlikte iktidardadır. 1945’te çok partili hayata geçildiğinde toprak ağalarının DP’ye geçtiği ileri sürüldüğüne göre CHP kendi içindeki ağalardan kurtulmuş olması gerekmez mi? Enstitüler, 1945’ten başlayarak yöneticileri değiştirerek, programları üzerinde oynanarak klasik öğretmen okullarına çevrilmiş ve 1954’te de başka bir değişiklik yapılmayarak İlköğretmen Okulları’na çevrilmiştir. Enstitülerin kapatılmasında CHP’yi sorumlu saymamak veya çeşitli gerekçelerle mazur göstermek, doğru değildir. O günkü iktidar patisiyle bugünkü muhalefet partisi CHP elbette farklıdır.
Tekrarlamak zorundayım: Enstitüler, öğrencileri okul binalarını kendi yaptıkları, sebze ve meyve yetiştirdikleri, mezunları köy kalkınmasına yardım ettiği için değil, İkinci Dünya Savaşı yılları içinde bu okullarda baş gösteren sosyalizm düşüncelerinin filiz vermeye başlaması nedeniyle gözden düşmüştür. 1945’te Tan Matbaasını tahrip eden, Dil Tarih’te solcu hocaları görevden alan, Nazım Hikmet’i hapse atan ve Sabahattin Ali’yi katleden anlayışla Enstitüleri kapatan iktidar aynıdır. Zamanın iktidarı İsmail Hakkı Tonguç’un önderlik ettiği bu örnek uygulamayı feda ederek DP’nin yolunu da temizlemiş olmaktaydı. Eski CHP’ye özlem duyanlar, bu gerçekleri de göz önünde bulundurmalıdırlar.

Haberin Devamı


KÖYLÜLER NİÇİN SAVUNAMADI?


Gerçekte Enstitüler kapatılmadı. Programları değiştirildi ve sonunda adları değiştirildi. Bu süreçte köylülerin nasıl bir tutum aldığı, enstitüleri ve enstitü mezunlarını savunup savunmadığı üzerinde fazla durulmamıştır. Savundukları yolunda kanıtlar da yoktur. Bunun nedeni, enstitülerin kapısına kilit vurulmaması ve köy çocukları için yaratılan okuma imkânının devam etmesi idi.
Düşünmek gerekir ki, Köy Öğretmen Okulu’ndan dönüşmüş bir enstitüden en erken 1942’de mezun olan bir öğretmen, dört-beş yıl içinde köyünü cennete çevirme imkanına sahip değildi. O ne ağa topraklarının topraksız köylülere dağıtılmasını, ne karaborsanın önlenmesini, ne yol vergisinden vazgeçilmesini sağlayabilirdi. En yeteneklisinin yapabileceği şey, öğrencilerine türkçe, matematik, yurt bilgisi gibi dersleri iyi öğretmek ve okulun yanında kendisine devlet tarafından ayrılan bir kısım toprakta ürün yetiştirmekti. Bunlar güzel şeylerdir ama ne köyün iktisadi ve kültürel yapısını değiştirmeye yeterdi ne de zaten bu konuda zaman yeterliydi. 1940’lı yıllarda köylüler askerlik yapmak, vergi vermek, yolda çalışmak gibi yükümlülüklerine karşılık hiç bir siyasi hakka sahip değillerdi. Onlardan devletin uygulamalarına karşılık yürüyüş yapmaları gibi eylemler beklenemezdi.
Köydeki büyük değişim, 1950’den sonra tarıma makineleşmenin girmesiyle başlamıştır. Köy öğretmeninin böyle bir imkana sahip olması mümkün değildi.
Kısacası, devlet, Köy Enstitüleri’ni ‘komünist yetiştirdiği’ gerekçesiyle ‘ıslah ettiğini’ açıkça belirtmiştir. Enstitüden yetişme yazarların kitaplarında, özellikle Fakir Baykurt’un ‘Köy Enstitülü Delikanlı’ kitabında bu gerçek anlatılmıştır. Komünist sözcüğünün çok uzun yıllar yasaklı olmasından ve bugün de toplumda yaygın antipatik anlamından ötürü, enstitülerinin ‘kapatılması’na başka gerekçeler aramak doğru değildir. Birer kalkınmacı olarak köye hizmet ruhuyla yetişmelerine karşılık enstitülerin komünist yetiştirdiği büyük bir abartma ve bahanedir. Fakat buralarda üç-beş öğrencinin sınıfsız bir toplum düşüncesinden etkilenmiş olması bile devleti fena halde ürkütmüş bulunuyordu.
Zeki SARIHAN

Haberin Devamı

Atatürk’ün isimleri okullardan silinemez


KONYA’daki okul dönüşümleri ile ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyet devrimcilerinin adlarını okullardan silinmek istenmesi tepki uyandırdı. Eğitim-İş Sendikası, MEB ve Konya Valiliği’nden yanlışlığın derhal düzeltilmesini istedi.
Mareşal Mustafa Kemal Ortaokulu, Hamidiye İmam Hatip Ortaokulu; Mustafa Necati Ortaokulu Cemil Meriç Ortaokulu; İsmail Hakkı Tonguç İmam Hatip Ortaokulu, Erdem Beyazıt İmam Hatip Ortaokulu; 23 Nisan Egemenlik Ortaokulu, Karatay Belediyesi İmam Hatip Ortaokulu oldu.Eğitim-İş, ilgili yönetmeliğe aykırı bir uygulama ile “ülkemizin kurtuluşuna ve Cumhuriyetimizin kuruluşuna önderlik etmiş, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapılanmasında ve eğitim sisteminde ciddi yenilikler yapmış kişilerin, ulusal egemenlik ve bağımsızlığımızı temsil eden isimlerin kaldırılmasının tek bir açıklaması olabilir: Bu büyük bir art niyetin eseridir ve Cumhuriyet değerlerine ihanettir. Toplumsal yapımızla ve ülkemizin değerleri ile bu derece oynanması devlet yöneticiliği ve ciddiyetiyle asla bağdaşmamaktadır.”

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

ESKİ Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Hasan Subaşı’nın bağımsız milletvekili adayı olarak yoğun bir tempo ile çalıştığını...
VP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in dün Koç Üniversitesi Ekopolitik Topluluğu’nun düzenlediği konferansa katılarak öğrencilerin siyasi gündeme ilişkin gelişmeleri değerlendirdiğini...
‘Tanrı’dan başka insanüstü tanımayan inanç: Deizm’ (Yeni Boyut) adlı yeni kitabı çıkan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “CHP ve MHP’nin durumundan pek hoşnut olmadığını, AKP’ye bakışının ise zaten belli olduğunu, Vatan Partisi’nin attığı adımları ve adaylarını beğendiğini ifade ederek, oyunu bu partiye vereceğini” söylediğini...


Trakya’da ‘gizli’ bir el


EDİRNE’de çiftçi arkadaşlarla konuşuyoruz, dertli mi dertliler. ‘Gizli bir el’ çiftçiden tarlalarını yüksek bedellerle satın alıyormuş. Çiftçi arkadaşların dediğine göre bu gizli el önce devletin arazilerini satın almış, sonra da çiftçiye yönelmiş. Yani bundan devlet haberdarmış! Denildiğine göre bu gizli el çok büyük devasa satın almalar yapıyormuş. Çiftçi endişe içinde merak ediyor, bütün tarlaları toplayan bu gizli el kim? Amaçları ne? Halil UÇAR


Bahçeşehirliler Başakşehir’e karşı


BAHÇEŞEHİR’den bir grup okurumuz “Gölet Park’ın büyütülmesi ve güzelleştirilmesine yönelik finansman sağlanması gerekçesiyle, satılmasının kamu yararına olmadığını ve satışa karşı olduklarını” söylüyorlar. “Gölet kamusal bir alandır; AKP’li Başakşehir Belediyesi de kamu için vardır; kamunun dinlenme, nefes alanlarını korumakla görevlidir. Bu nedenle park, rekreasyon gibi (her ne kadar % 0.05 emsali olsa da) alanları koşulsuz korumak ve bakmak zorundadır. İmar planlarında revizyona giden Belediye Başkanı Mevlut Uysal, memleketi Alanya’da böyle bir şeye cüret edebilir mi?


MESAJ PANOSU


BÜYÜKÇEKMECE köpek döküm merkezi değildir! Hasan AKGÜN
(Belediye Başkanı)
ÇORLU’nun Tekirdağ girişindeki tabelada nüfusunun 225.540, İstanbul girişindeki tabelada ise 236.000 yazması Çorlu’nun ne kadar sahipsiz olduğunu göstermiyor mu? Cevdet ÖZCAN
CUMHURBAŞKANI mağdur, Başbakanı mağdur, bakanı mağdur, muhalefeti mağdur, patronu mağdur! Halka, mağdur olacak mağduriyet bırakmadılar arkadaş!
Ertuğrul ALBAYRAK

Almanya’daki tarihi kilisede Ermeni töreni

ALMANYA’nın Frankfurt kentinde gidenler bilirler. Şehrin tam merkezinde Römer adı verilen tarihi belediye sarayının hemen arkasında Alman tarihi çok önemli bir kilise var. Adı Paulskirche veya Aziz Paul Kilisesi.
1786 yılında yapımına başlanmış, tam 40 yılda tamamlanabilmiş. Main nehrinden alınan kırmızı toprakla yapıldığı için kızıl bir renktedir…
II.Dünya Savaşı’ndaki ağır bombardımanda yıkıldığı için tekrar yapıldığı 18 Mayıs 1948’de tekrar açıldığı tarihten itibaren artık ulusal bir anıt olarak kullanılıyor. Çünkü 1848/49 yıllarında ilk Alman Ulusal Meclisi burada toplanmış. İlk Alman anayasasının burada yapmışlar. Alman demokrasinin beşiği olarak niteleniyor. Çok önemli toplantılar, törenler, anmalar burada yapılıyor…
Türkler için de önemi var bu kilisenin... 1997 yılında Yaşar Kemal, 2006 yılında da Orhan Pamuk, Alman Yayıncılar Birliği’nin ‘Barış Ödülü’nü bu kilisede yapılan törenlerle almışlardı. Yaşar Kemal’in övgü konuşmasını geçtiğimiz günlerde ölen Almanya’nın savaş sonrası en büyük edebiyatçılarından Günther Grass yapmıştı... Orhan Pamuk bir İsviçre gazetesine verdiği röportajda, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkler’in 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt’ü öldürdüğünü söylemesi, Türkiye’de tepkilere neden olmuştu.
24 Nisan’da şimdi bu tarihi kilisede Berlin’deki Ermenistan Büyükelçiliği ile Soykırım 1915–Alman Girişimi adlı grup ortaklaşa bir tören yapacak. Akşam saat 18:00’de başlayacak törende Almanya Ermeni Cemaati Başkanı ile Ermenistan Hükümeti adına bir kişi ile Almanya Konstanz Üniversitesi’nden bir profesör konuşacak.

Maltepe Belediyesi heyeti Çin’de ne yapıyor?

MALTEPE Belediyesi’nden yapılan açıklamada, ‘belediyenin çalışma, proje ve ilişkileriyle dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Çin Halk Cumhuriyeti’nin Koç Yılı kutlamalarına ev sahipliği yapan Maltepe Belediyesi, özel davet üzerine Çin’i ziyaret etti” deniliyor.
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, “göreve başladığı günden itibaren Maltepe’yi dünya devleriyle tanıştırmaya ve Türkiye’nin yıldızını parlatmaya devam ettiği” belirtiliyor.
Ali Kılıç, Çin’e giderken yerine AKP’li bir meclis üyesini ‘vekil’ olarak bıraktı. AKP ve CHP’li 7 meclis üyesinden oluşan Maltepe Belediye Heyeti, Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelen davet üzerine Çin’e çıkarma yaptı. Heyet Tiananmen Meydanı ve Yasak Şehir’de incelemelerde bulundu. Heyet Pekin’de, Çin Halk Cumhuriyeti Yayın Dağıtım Kurulu Başkanı Li Zhanjun ve Jiangsu Bölgesi Dış İlişkiler Direktörü Yu Hao Hui tarafından ağırlandı. Anqing Belediye Başkanı Wei Xiao Ming, Ali Kılıç hakkında; “Kendisi insiyatif sahibi ve ufku geniş bir siyasetçi. Halkı ve belediyesi için elinden geleni yapıyor. Kendisiyle arkadaş olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum” dedi.
Anqing Belediyesi yetkilileriyle bir araya gelen Başkan Kılıç, Maltepe’de yapılması düşünülen Uluslararası Fuar, Kongre ve Yaşam Merkezi M’Expo projesini anlatırken, “Dost bir kentte bulunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ülkelerimiz birbirine uzak olabilir ama yüreklerimiz yakın ve sımsıcak” ifadelerini kullandı. Başkan Kılıç, Çin kültürünün Maltepe’de tanıtılması adına, Beşçeşmeler semtinde ‘Çin Haftası’ etkinliği düzenleyeceklerini de belirtti. Daha sonra ise sağlık, bilim-teknoloji, turizm, sanayileşme ve kültür alanlarında işbirliği yapılmasını sağlayacak protokol imzalandı.
Maltepe Belediyesi heyeti, geleneksel Çin tıbbını Türkiye’ye getirecek bir işbirliği protokolüne de imza attı.

Yazarın Tüm Yazıları