İŞTE O KASET!

FETHULLAH Gülen’in tam 17 yıl önce medyaya ilk kaseti düştü.

Haberin Devamı

Bugünlerde daha anlamlı hale gelen bu kaset Gülen’in açık niyetini ortaya koyuyordu. 3 ana hedef gösteriyordu: Mülkiye, adliye ve ‘hayati müessese’ dediği ordu... Bu kaset ATV’de yayınlandı. Olay Türkiye’de şok yarattı. Birçok gazete ve TV, Gülen’in sözlerini büyük haber yaptı. Hürriyet bu haberi tam sayfa olarak ‘Fethullah şoku’ (19 Haziran 1999) başlığıyla verdi. Bu kaset daha sonra, Nisan 2015’te, Ankara merkezli yürütülen KPSS operasyonunda soruşturma dosyasına giren belgeler arasında, örgütün bir numarası olarak suçlanan Fetullah Gülen’e ait kasetlerin arasında yer aldı.

 

Özetle, Gülen yandaşlarına “devleti ele geçirmeleri’ öğüdünde bulunuyordu. Ecevit’in başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın devleti ele geçirmeye çalıştığı ve Cemaat’in ileride laik Cumhuriyet’e karşı bir ‘kalkışmaya’ hazırlandığı iddiasıyla hakkında rapor hazırladığı Fetullah Gülen, kasetteki konuşmalarında yandaşlarına devlet kadrolarını ele geçirmenin önemini vurguluyordu.

 

Haberin Devamı

Konuşmasında, özellikle mülkiye ve adliyedeki kadrolaşmanın genişletilmesi gerektiğini kaydeden Gülen, “Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir” diyordu. Cemaat üyelerine sivri çıkışlarda bulunmamaları tavsiyesinde bulunuyor, aksi takdirde Türkiye’deki hareketlerinin sonunun Cezayir olacağı uyarısında bulunuyordu.

 

Gülen, müritlerine ‘aynı cephede sayılabilecekleri’ DYP ve RP çizgisindeki siyasal örgütlenmelerle ilişki kurulmasını gerektiğini de vurguluyordu. Gülen’in konuşması özetle şöyle:

 

PÜF NOKTALARI KEŞFEDİN

 

Arkadaşlarınızın mevcudiyeti, İslam’ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessese de (Gülen hayati müessese ile TSK’yı kastediyor-Y.B.) bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin. Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım, keşfetmeleri lazım. Aşmaları lazım. Bu da meselenin diğer bir yanıdır.

 

Haberin Devamı

Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız. Teknik-taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dıştan bizi bazıları korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup, hep yolunuza devam ediyorsanız, yine orada o esnekliği gösterecek, o eksantriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz.

 

İster mülkiyede çalışan arkadaşlarımız olsun, ister adliyede çalışan arkadaşlarımız olsun herkes için söz konusudur bu.

 

SİNSİ VE HİLELİ

 

Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere gitme. Mutlaka riayet edilmesi lazım. Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar bu şekilde hizmete devam etmeleri şarttır. Zayiata meydan verilmemeli. Cezayir’i, Suriye’yi, Mısır’ı yaşamayalım. Çok dikkatli ve çok tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var. Birer diplomat gibi hareket etmeli. Kendi planında meseleleri çözdükten sonra, ülkesinde çözmeye çalışmalı.

 

Haberin Devamı

Gülen kasetinde ayrıca, yerlerinin ‘Refah’tan DYP’ye kadar uzanan siyasi yelpaze’de olarak tarif ediyor. “Müslüman durmaz yani. Gerçekten adımlarınızı açarak, iyi bir maratoncu gibi koşacaksın” öğüdünü veriyor ve şöyle devam ediyor: “Medrese, zaviye gibi işleyen ‘şarj evleri’... Bu evler meçhul evlerdir. Meçhul ev, -kelime karakteristik olarak seçilmiştir- belirsiz evlerdir.”

 

Gülen konuşmasının sonunda, söylediklerinin (toplantıdan) çıkınca unutulmasını da istiyor.

 

Görüyorsunuz, her şey hileye ve sinsiliğe dayanıyor.

 

GAZİ’DE FETÖ/PDY GÖLGE OYUNU DEVAM EDİYOR

 

GAZİ Üniversitesi’nde FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 20 Temmuz’da gözaltına alınan Rektör Prof. Dr. Süleyman Büyükberber’in yerine kimin atanacağı belirsizliğini korurken, bazı öğretim üyeleri “FETO Gazi Üniversitesi’ni bırakmamak için elinden geleni yapıyor” dedi.

 

Haberin Devamı

12 Temmuz’da yapılan rektörlük seçimlerinde Süleyman Büyükberber’in rektör yardımcılığını yapan iki isim Prof. Dr. İbrahim Uslan ve Prof. Dr. Mehmet Türker rektör adayı olmuştur. 2.5 yıl rektör yardımcılığı yaptıktan sonra Mehmet Türker ile maddi konularda anlaşmazlığa düşerek ayrılan Prof. Dr. İbrahim Uslan seçimlerde 4. sırayı alırken, Mehmet Türker liste dışı kalmıştı.

 

Bize mektup gönderenler diyor ki: “FETÖ darbe girişiminin ardından Gazi Üniversitesi’nde oynanmak istenilen oyun çok daha açık ortaya çıktı.

 

Büyükberber’in kimleri götürdüğüne, kimleri getirdiğine bakıldığında ‘ne yapılmak istendiği’ açıkça gözler önüne serilmiş oldu. Aslında, darbe girişimi olmasaydı ve rektör gözaltına alınmasaydı bu durumu kimse fark etmeyecekti. Darbe girişimi sonrasında YÖK’ün ne yapmaya çalıştığı da hâlâ anlaşılamadı. Soru şudur; Gazi’deki PDY yapılanması neden çözülmüyor?

 

Haberin Devamı

SAĞLAM BİR ATATÜRKÇÜYDÜ

 

OSMANLI tarihinin dünyadaki bir numaralı ismi Prof. Halil İnalcık bugün İstanbul’da toprağa verilecek. Gazeteci Kerem Çalışkan, bize de gönderdiği Odatv’deki yazısında “Hepimize Osmanlı, bilim ve tarih sevgisi aşılayarak ayakta gitti. Osmanlı’da doğdu Atatürk’le büyüdü. Atatürk’ü Osmanlı’nın modernleşmeye ve Batılılaşmaya dönüşümü içinde yerli yerine oturtan sağlam bir Atatürkçüydü... Hiçbir zaman Osmanlı’yı Atatürk’ün karşısına dikmeye çalışan yüzeysel ve cahil neo-Osmanlı taklitçilerine yüz vermedi. TV söyleşilerinde, eserlerinde Osmanlı’yı canlandırma heveslerine karşı durdu, geçit vermedi. Çok merak edenlere Osmanlı’nın yıkılış nedenlerini anlattı... İnalcık, Osmanlı’nın yıkılış nedenleri arasında padişahın kimseye hesap vermeyen sorumsuz otorite sahibi olmasına öncelikli bir yer veriyordu. Kafesten çıkma, yetersiz, deneyimsiz, iradesiz padişahların böyle sınırsız, sorumsuz bir otoriteye sahip olmasını ve verdikleri yanlış kararları Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinin başında sayıyordu... Bu görüşleri tam da Türk tipi padişahlık özentilerinin tartışıldığı bir dönemde Osmanlı’dan dersler olarak kaleme almıştı.

 

CHP, İKTİDARI UYARIYOR

İzmir İBB davası da çöktü

 

CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, darbe girişimin ardından ağır yara alan hukuk sistemiyle birlikte Askeri Casusluk, Balyoz, Ergenekon gibi çok sayıda davanın bir kez daha çöktüğünü söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun 397 yıl hapis cezası talebiyle yargılandığı 129 sanıklı davanın iddianamesini hazırlayan Savcı Birol Çengil’in tutuklandığını, hakimler Menderes Yılmaz ve Cahit Kargıl’ın FETÖ Terör Örgütü’yle bağlantılı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındığını hatırlatan Atila Sertel, “Türk hukuk sisteminde ve onurlu, yürekli, namuslu çok sayıda inanın yüreğinde onulmaz yaralar açan ‘kumpas’ davaları birer birer çöktü. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun çete lideri olarak yargılandığı dava da çökmüştür” dedi.O dönem Gülen cemaatiyle kol kola yürüyen iktidarın bu davalarla ilgili çılgınlıklarını duymadığını söyleyen Sertel, davanın savcı ve hakimlerinin yanında bilirkişi olarak görev yapan Maliye Bakanlığı uzmanlarının ve Sayıştay Raporlarını hazırlayan denetçilerin de ayrıca irdelenmesi gerektiğini söyledi.


CADI AVI BAŞLADI

FETÖ Operasyonları sonrası görevden alma ve uzaklaştırmaların, ilk açıklanan amacının ötesine geçtiğini ve tüm muhaliflere genişlediğini belirten CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, TBMM’deki konuşmasında şöyle dedi:“Bir haftadır farklı kurumlarda yaşanan görevden alma, uzaklaştırmalar âdeta cadı avına dönüşmüştür. Cumhuriyetçi, sosyal demokrat, Atatürkçü, sendikalı ve haksızlığa her durumda karşı çıkmış birçok kamu görevlisi FETÖ adı altında başlatılan soruşturmada gözaltına alınmış ve görevden uzaklaştırılmıştır. İktidar her muhalif insana, ayrıntısını araştırmadan görevden aldığı her kamu görevlisine karşı daha dikkatli hareket etmelidir. Bunların olmaması için, başta Başbakan ve bakanlar olmak üzere, irticai faaliyetleri olmadığı açıkça ortada olan kamu görevlilerini derhâl görevlerine iade etmelidir. Demokratik, laik hukuk devletinde kamu görevi üstlenmiş dürüst insanların özlük haklarının korunması, güvencelerinin ve çalışma olanaklarının sağlanması, haksızlık ve hukuksuzlukların yaşanmaması için siyasi iktidarın samimi ve titiz davranmaya, başlatılan soruşturmaları yeni bir siyasi kadrolaşmaya dönüştürmemeye çağırıyorum.”


Eğitimcileri iftirayla yıpratmayın!

 

15 Temmuz sonrasında en fazla travmaya uğrayan kurumlardan birinin MEB olduğunu söyleyen CHP’li Ceyhun İrgil, eğitim camiasına vicdan çağrısında bulundu: Fırsat bu fırsat deyip bürokratlara iftira atarak, masum eğitimcileri ispiyonlayarak bir yere varılamaz! Demokrasiye karşı yapılan darbe girişiminde rol alan, destek olan, hatta darbeyi onaylayanlara hukuka uygun soruşturmaların yapılması ve suçu belirlenenlerin mutlaka cezalandırılmasından yana olduğunu belirten CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, “Arada masum insanların olabileceği unutulmamalı” dedi. İrgil, “Böyle zamanlarda gerçek vatanseverler parti ve siyasi görüşlerini bir kenara bırakır ve yaraları onarmaya çalışır. Yaşadığımız travmayı ve yarayı, yeni kanamalara ve yeni acılara meydan vererek onaramayız” diye konuştu.15 Temmuz sonrası süreçte MEB’in en fazla travmaya uğrayan kurumlardan biri olduğuna dikkat çeken İrgil, bu terör örgütüyle geçmişte bizzat ilişkili olanların kendilerini kurtarmak veya kendilerine yer açmak için ahlaksızca bir muhbirlik yarışı ile iftira kampanyasına giriştiklerini söyledi. “Rakiplerini ve sevmedikleri insanları karalamak için 15 Temmuz’u fırsat bilen bir dolu karaktersiz var” diyen TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi İrgil, “Çıkarcı, fırsatçı ve ahlak düşkünü kişilerin kanıta dayanmayan nefretle ve kendilerini kurtarmak için yaptığı ihbarlar işleme konmamalıdır. Asıl incelenmesi gerekenler bu ihbarcılardır”

Yazarın Tüm Yazıları