İslam dünyası Allah ile aldatılarak mahvedildi

PROF. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, son çıkardığı ‘Allah ile Aldatmak’ kitabı ile yeniden gündeme oturdu ve TV’lerdeki söyleşilerinde çarpıcı açıklamalar yaptı.

Haberin Devamı

Öztürk’e sorduk:

“Türk halkına altmış küsur eserle aydınlık getirmiş bir bilim ve düşünce adamısınız. Ama son yazdığınız ve 20 gün gibi kısa bir sürede 15 baskı yapan ’Allah ile Aldatmak’ (Yeni Boyut) adlı kitabınız Türkiye’yi adeta salladı. Adı bile sarsıcı... Bu adı Kuran’ın bir uyarısından alarak kullanıyorsunuz. Bugüne kadar bunu bize neden söylemediler? Bu Kuran’sal uyarıyı neden sakladılar? Kuran, bu muhteşem ve sarsıcı uyarıyla neye dikkat çekmek istiyor?”

Öztürk yanıtladı:

“Kuran, insanlığın en büyük ıstıraplarının kaynağı olarak gördüğü bir aldatma ve tahribe dikkat çekiyor. Çünkü Allah ile aldatılan kitlelerin aldatıldıklarını anlamaları bile asırlar sürer. Kuran bu büyük zulme yakamızı kaptırmamıza engel olmak istiyor. Ne yazık ki, Kuran’ın bu uyarısı dini çıkar ve saltanat aracı yapan zümreler tarafından halktan saklandı, üstü örtüldü. Kuran zaten bu şikâyetini de gündeme getirmektedir. Kuran’a göre, Hz. Muhammed’in, kendi ümmetinden bir tek şikâyeti olacaktır ve o da Müslüman kitlelerin Kuran’ın fizik varlığını koruyup başüstü ettikleri halde onun buyruklarını ve aydınlık mesajını hayatın dışına itmeleridir. Din hayatında, aklın ve Kuran’ın buyruklarının yerini tarikat ve mezhep dayatmaları almış bulunuyor. İşte, İslam dünyasının felaket sebebi budur. Çünkü Kuran, şunu açıkça söylemektedir: “Allah, aklını işletmeyenler üzerine pislik indirir.” (Yunus suresi, 100) 

Haberin Devamı


Kuran’ın bu temel buyrukları, dinci saltanatların İslam’a musallat olmasından sonra, halktan gizlendi ve bu gerçekler Müslümanlar tarafından fark edilip değerlendirilemedi. Bunun sonucu olarak İslam dünyası asırlarca Allah ile aldatılarak mahvedildi. Türkiye de bu mahvedilen ülkeler arasına sokulmuştur. Bu mahvoluşa engel olacak tek değer Mustafa Kemal Atatürk mirasıdır. Allah ile aldatan dinci ve emperyalist güçler işte bunun için son yıllarda içten ve dıştan hep Atatürk mirasını yıkmaya odaklandılar. Ben bu eserimle, bir büyük ihanet ve zulmün maskesini düşürüp milletimizi uyandırdım. Bu bakımdan “Allah ile Aldatmak” kitabımın Cumhuriyet’in aydınlanma sürecini tamamlayan bir manifesto kitap olduğunu düşünüyorum. Umarım, Türk aydınları ve Türk siyaseti bu kitabı gereğince değerlendirip milletimize aydınlık bir ufuk açmada üstlerine düşeni yaparlar.


İNSANLIK SUÇU

Haberin Devamı


- Dinci basın bu kadar sarsıntı yaratan bu eseri görmezden gelir gibi. Neden?
- Eser, dindarlar tarafından fark edilmiştir ve yoğun biçimde okunmaktadır. Dincilere gelince, onlar Allah ile aldatanların ta kendileridir. Bu kitap onlar için bir tür İsrafil Suru oldu. Onu görmek, anmak, öne çıkarmak isterler mi? Ben, onların yüreklerine de bir aydınlık ulaşsın istiyorum, ümitle bekliyorum. Allah ile aldatmanın ne büyük bir insanlık suçu olduğunu fark edip bu suçu işleme sürecini kapatmalarını niyaz ediyorum. Aksi halde daha ciddi uyarılar yapan, daha ciddi vuruşlar getiren yeni eserler yayınlayacağız.


- Kitabınızda, halifeliğin bize geçmesi çöküşümüzün de başlangıcı oldu diyorsunuz. Bu ne demektir?
- Halifelik, esası bakımından devlet başkanlığı ve yönetimin diğer adıdır. Bu kurum, Hz. Peygamber tarafından kutsal adına yürütüldü. Çünkü o, ‘Tanrı’nın Elçisi’ sıfatını taşıyordu. Hz. Muhammed son peygamber olduğu için ondan sonraki yönetimler Kuran’a göre, seçimle olacak ve kutsal adına değil, kitle adına yürütülecektir. Peygamberimizden sonraki Dört Halife bu ilkeye uygun olarak seçimle geldi. Hz. Peygamber, kendisinden 30 sene sonra halifelik kurumunun ‘azgın-kudurgan sultanların eline geçeceğini’ söylemiştir ve aynen dediği gibi olmuştur.

Çünkü Dört Halife’den sonra seçim kaldırılmış, saltanat usulü oturmuştur. Buna karşı çıkılmasın diye halifeliğin bir din kurumu, bir Tanrı emri olduğu yalanı uydurulmuştur. Bu yalanın İslam tarihinde maskesini ilk düşüren ve gereğini yapan lider Atatürk oldu. Halifelik bizim tarihimizde yıkılış ve çöküşün başlangıcı olduğu gibi, İslam’ı saltanat ve Allah ile aldatma aracı yapmanın da kurumudur. Atatürk bunu tarihe gömerken, Hz. Peygamber’in bir buyruğunun gereğini yapmış oluyordu.


YENİ UYANIŞ KİTAPLARI

Haberin Devamı


- ‘Allah ile Aldatmak’ kitabınızın büyük bir çalışma havuzunun ilk ürünü olduğunu söylediniz. Bu havuzun öteki önemli ürünleri neler olacaktır?
- Bu havuz, bugün itibariyle altı bin sayfanın üstünde bir havuzdur. Çalışma 15 yıldır devam ediyor. ‘Allah ile Aldatmak’ kitabından sonraki önemli eser, benim hayatımın eserlerinden biri olacaktır ve adı şudur: ‘Türk Bağımsızlık ve Aydınlanma Savaşı’nın Kurani Boyutları.’ Üçüncü önemli ürün, çok büyük sarsıntı yaratacağına inandığım şu eser olacaktır: ‘Yakın Tarihimizde Molla-Papaz İşbirliği.’ Havuzun ana eseri ise muhtemelen şu adla yayınlanacak ve üç cilt olacaktır: ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İslam ve İslam Dünyası.’

Bu ana eserin, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada ama özellikle Müslüman dünyada çok büyük sarsıntılara, uyanışlara vesile olacağına inanıyorum.


MATÜRİDİ’NİN FİKİRLERİ

Haberin Devamı


- Akılcı bir Türk din bilgini olduğunu söylediğiniz Matüridi hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
- Ebu Mansur Matüridi (ölm. 944) ile ilgili temel birkaç cümle... Semerkand’da doğmuş bir Özbek Türk’üdür. Temel düşünceleri açısından kendisinden 160 küsur yıl önce ölmüş olan ve yine bir Türk olan İmam-ı Âzam ekolüne mensup bir tefsir, kelam ve fıkıh bilginidir. Tıpkı İmam-ı Âzam gibi akılcıdır; dini anlamada aklın gereğini ilk sıraya koyar. Vahiy ikinci sırada gelmektedir. İlham ve rüyaları, kerametleri, kişisel fantezi olarak görür ve bunlara din hayatında asla yer vermez. Bu akılcı tutumu yüzünden 20’ye yakın eserinin üstü örtülmüş ve çağdaşı olan nakilci Eşari’nin gerisinde bırakılmıştır. Bugün, Müslümanların muhtaç oldukları yeniden yapılanmada bu büyük Türk bilgininin eserleri çok hayati bir rol oynayabilir. Biz Türkler onu inançta mezhep imamımız saymamıza rağmen fikirlerini ne yazık ki hayata geçirmedik. (19 Mayıs 2008’de köşemizde yayınlanan söyleşidir.)


'HASTANELERİNİN BORCU HARCINI GEÇTİ'

Haberin Devamı


CHP Sağlık Sistemi Hastaneler ile Hasta ve Engelli Haklarını İzleme ve İnceleme Komisyonu var. Başkan Prof. Dr. Nurettin Demir, üyeleri Dr. Niyazi Nefi Kara, Dr. Ali Şeker, Dr. Ceyhun İrgil, Dr. Çetin Arık, Dr. Murat Emir ve Eczacı Erkan Aydın borçları ile kamuoyunda gündem olan üniversite hastanelerini mercek altına aldı.Yapılan açıklamada, AKP’nin üniversite hastanelerine kurduğu ‘kumpas’ için şöyle deniliyor:Sağlık politikaları sağlık sistemini tam bir kaos haline getirmiştir. Üniversite hastaneleri de bu kaos içerisinde bilim yuvası olmaktan uzaklaştırılmış, bilerek, isteyerek ve tasarlayarak zora sokulmuştur.  Daha doğrusu hükümet eliyle üniversite hastanelerine darbe yapılmıştır.  (Dr. Ali Şeker) Üniversite hastanelerinin çekmiş olduğu bu ızdırabı 10 Şubat 2016 tarihinde Bütçe görüşmelerinde eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na sordum. “Üniversiteleri geziyoruz, rektörlerin nasıl acılar çektiğini görüyoruz. Sağlık Bakanı ne yapıyor?”Bakan dedi ki; “üniversite hastanelerinin yöneticileri beceriksiz!” Bu rektörleri, bu yöneticileri siz atamadınız mı?”Açıklamada, borç sarmalı gün geçtikçe katlanarak büyüyen üniversite hastaneleri çok kötü durumda… CHP Sağlık Komisyonu olarak YÖK, Maliye ve Sağlık Bakanlığına sorular sorduk. Soruları geçiştirerek yanıt vermekten kaçındılar. 26 şubatta, 65 üniversite hastanesinin borcu son 5 yılda 2,7 kat artışla 1.4 milyardan 3.8 milyara çıktı. Bu açıklamanın üzerinden 4 ay geçti. Muhtemelen bu rakam daha da artmıştır.- Bizim çalışmamızda gördük ki, bu rakam fazlasıyla iyimser. 41 üniversite hastanesine piyasaya borçlarının ne kadar olduğunu sorduk. Sadece 29 tanesi yanıt verdi. 3 tanesi araştırma, inceleme ve analiz neticesinde oluşturulacak bir bilgi, Biri de ticari sır diyerek yanıt vermekten kaçındı.  Bu veriler üzerinden 29 üniversite hastanesinin tek başına 2015 yılı borcuna bakıldığında 3 milyar 130 milyon gibi bir rakam ortaya çıkıyor.  YÖK Başkanı gerçekleri gizliyor. - AKP iktidarı Üniversite hastanelerini 8 yıl önceki fiyat tarifesine mahkûm bıraktı: Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) günün ekonomik şartlarına, enflasyon rakamlarına ve piyasa maliyetlerine göre güncellenmeyen fiyatlar üzerinden yaptığı ödemeler hastanelerin zarar etmesine yol açtı.

 


SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKER


-AKP iktidarı, tedavi maliyeti yüksek olan hastaların geldiği üniversite hastanelerimize, daha az problemli hastalarla aynı ödeneği veriyor. Örneğin; Tıbbi malzeme olarak 140 Lira tedavi maliyeti olan bir hasta için Sosyal Güvenlik Kurumu hastaneye 120 Lira ödüyor. Bu da hastanenin zarar etmesine yol açtı.Ayrıca 1 damar hastasına aynı para 4 damar hastasına aynı para olunca, 1 damarlar özel 4 damarlar üniversite hastanelerine kalıyor.-Yeterli sağlık ve teknik personel alınmadı, alınanların maaşları da döner sermayeye ödettirildi. Borçlar zamanında ödenmeyince tedarik maliyetleri arttı. AKP şehir merkezinde kalan bu hastaneleri şehir dışına taşıyıp, değerli arazileri yandaşlara peşkeş çekmenin hesaplarını yapıyor. AKP 14 yıllık iktidarı süresince uyguladığı “sağlıkta dönüşüm” projeleri ile üniversite hastanelerini borç batağı içerisine saplamıştır.Üniversite hastaneleri içine düşürüldükleri borç sarmalından kurtarılmazsa, sağlık sistemi tamamen çökecektir. Bu çöküntüyü de AKP iktidarı algı operasyonlarıyla halktan gizleyemez. Çünkü sistemdeki bu olumsuzlukların faturasını halk sağlığını kaybederek ödeyecektir. “


GÜNÜN SÖZÜ: 

“Yaşar Hoca, din simsarlığı yapanlara karşı içtenlikle mücadele yürüttü. O derdi ki; ‘Bizim, tarih ve Tanrı önünde bir görevimiz, bir sorumluluğumuz var. Erdoğan ve benzerleri gelip giderler ama bizim tarih önündeki misyonumuz devam eder.” (HKP’nin, Öztürk’ün ölümünün ardından yayınladığı bildiriden)

Yazarın Tüm Yazıları