CHP’nin geleceğine İzmir damgası

İZMİR, AKP’nin 2003 yılından beri yapılan seçimlerde tüm çabasına rağmen bir türlü başarılı olamadığı bir şehir...

Haberin Devamı

Ahmet Piriştina’nın DSP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığı 1999 tarihinden bugüne kadar yapılan 4 yerel seçimde de sol partilerin adayı kazanıyor. Piriştina, 2004 yılında CHP’ye katıldı ve o yıl yapılan yerel seçimlerde yine başkan seçildi.

Piriştina’nın ani vefatından sonra belediye meclisi içinde yapılan seçimle göreve gelen Aziz Kocaoğlu 2009’da yüzde 56’lık oy oranıyla seçildi. 2014 seçimlerinde de karşısında AKP’nin güçlü adayı Binali Yıldırım olmasına rağmen yine yüzde 49.5 gibi önemli bir oyla seçilmeyi başardı.
İzmir’de bir Aziz Kocaoğlu realitesi oluştu. Çünkü İzmir’in 30 ilçesinin tamamında Kocaoğlu, CHP’li ilçe belediye başkanlarından daha fazla oy almayı başardı. Bu da siyaseten Kocaoğlu’nu çok güçlü bir konuma getirdi. Geçen ay yapılan CHP İzmir İl Kongresi’nde Alaatin Yüksel’i destekleyen, seçtirmeyi başaran Kocaoğlu bu gücünü daha da pekiştirdi. CHP İzmir milletvekilleri Tuncay Özkan, Atila Sertel, Kamil Okyay Sındır ve Aytun Çıray karşısında başarıya ulaşan Kocaoğlu önemli bir siyasi güç elde etti.
Ama CHP İzmir’deki bu siyaset yapısı partinin Türkiye çapındaki dengelerini değiştirecek bir gelişmeye yol açtı. Kocaoğlu’nun bu büyük siyasi gücünü dengelemek isteyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarihi bir hamle yaptı.
2014 yerel seçimlerinde Aziz Kocaoğlu’nun muhalefeti nedeniyle Bornova belediye başkanı adayı yapılmayan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ı önce PM’deki anahtar listesine aldı. Önceki gün CHP’nin MYK’sı da açıklandı. Sındır, CHP’de Genel Sekreterlik görevine getirildi. Böylece İzmir’de Aziz Kocaoğlu’nun gücünden rahatsız olanlar için bir denge sağlanmış oldu.
Öyle görünüyor ki, İzmir’deki siyasi gelişmeler CHP’nin Türkiye kadrolarındaki yapılanmayı ve gelecekteki yol haritasını da belirleyecek.

 

Haberin Devamı


BORNOVA’DA SİYASET

 


Ancak burada önemli bir siyasi aktörü de zikretmek gerekiyor: Şu an CHP Bornova ilçe başkanı olan işadamı Nevzat Kavalar, 2004’te ilçe başkanı iken Kocaoğlu’nu önce ilçe sonra büyükşehir başkanlığına taşıyan isimlerin başında geliyor. O dönem Kocaoğlu, Kavalar’ın ilçe yönetim kurulu üyesi idi. İlginçtir ki yeni yapılan il kongresinde Alaaddin Yüksel’in karşısına aday çıkan Kavalar’ın az farkla seçimi kaybetmesinde büyükşehirin baskısı olduğu biliniyor. Aziz Kocaoğlu “Bir oyum var, o da Kavalar’a” dese de Yüksel’in seçilmesi için belediye imkânlarını kullanıyor. Kavalar herkes tarafından çok seviliyor, barışçıl bir kişi, 40 yıllık CHP’li ve siyasette etkisi giderek artıyor. Kocaoğlu muhalifleri ile beraber yeni Genel Sekreter Sındır’ın da il seçiminde Kavalar’ı desteklediği biliniyor.
Kavalar, “Seçimler bitti, artık hepimiz beraber ülkemiz ve partimiz için çalışacağız” diyor; yapıcı bir isim yani. Sındır ve Kavalar’ın gelecek vizyonları ve yapıcı tavırları genç başkan Olgun Atila’nın da önünü açmışa benziyor.
Geçen pazar günü Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 23. yılında Erbil Tuşalp ile birlikte Bornovalılara Uğur Mumcu ile olan anılarımızı anlattık. Bornova Belediyesi’nin, sosyal belediyecilik uygulamalarına yepyeni bir boyut getirdiği “Dost Market’in üçüncüsü açılmış... İhtiyaç sahipleri gelir durumlarına göre kartlarına yüklenen bakiyelerle giyimden temizlik malzemelerine tüm gereksinimlerini bu marketten karşılayabiliyor. Dost Market sayesinde, yoksul 3 bin 485 aileye ulaşılmış. Belediyenin Spor etkinliklerini de bir başka yazımızda gündeme getireceğiz.

 

Haberin Devamı


Günün sözü

 

“ÜLKEDE yalnız mutfaklar yanmıyor. Yalnız ilçeler, konutlar yanmıyor. Türk devrimi ve Atatürk ilkeleri yanıyor. Orman yangınından da önemli, asıl yangın işte bu.”
(Yekta Güngör ÖZDEN)

 

 

Düzensiz göç nelere mal oluyor

 

 

GÜNÜMÜZDE tüm dünyanın en önemli sorunlarından biri olan uluslararası göç ile düzensiz göç insanlık tarihi ile başlamıştır.
Düzensiz göç artık enerji darboğazı, küresel ısınma ve terör gibi uluslararası güvenlik tehdidi ve aynı zamanda bir insanlık trajedisi olarak algılanmaktadır. Çünkü düzensiz göçe maruz kalan ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı bozulmaktadır.
Dünyada en az 40 ülke vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamakta ve bu ülkelerde etnik, dini ya da siyasi ayrışmalar da göçü tetiklemektedir.
Son 15-20 yıldır dünyada insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, serbest piyasa ekonomisi ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar çok moda olmuşken kapitalist sistemde hiç bir şey değişmemiştir. Sömürü acımasızca devam etmektedir.
Sömürgeci ülkeler menfaatlerinin yoğunlaştığı bölgelerde önce kaos yaratıp sonra kaosu engelliyormuş oyununu oynamaktadır. Bu oyuna ‘Boz-yap oyunu’ diyebiliriz.
‘Boz-Yap’ oyununun yarattığı siyasi istikrarsızlık, iç savaşlar, etnik çatışmalar, ekonomik sıkıntılar ve can güvenliğinin tehlikeye düşmesi sonucu insanlar canlarını hiçe sayarak insanca yaşayabilecekleri ülkelere yönelmektedirler.
Türkiye, coğrafi konum olarak dünyanın en güzel ancak çok sorunlu bölgesinde yer almaktadır. Stratejik konumu kendisine önemli avantajlar sağlarken bölgesel çatışma ve krizlerin merkezindedir. Dış politikasını barış temeline oturtan ve bölgede istikrarın sembolü ve koruyucusu olan Türkiye’nin, Suriye’den kaynaklı düzensiz göçe maruz kalmasının ana nedeni Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ve ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ politikasından uzaklaşıp din ve mezhep odaklı bir politika izleyerek Suriye’nin iç çatışmalarına taraf olmasıdır.
Türkiye, çevre ülkelere göre gelişmişliği nedeniyle düzensiz göçmenler için sadece geçiş ülkesi değil aynı zamanda hedef ülke durumuna gelmiştir. Xsights isimli Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün yaptığı ve özeti aşağıda sunulan son araştırmada; Türkiye’deki Suriyelilerin % 26‘sının kendilerini Türkiye’ye entegre etmeyi %21‘inin ise Türkiye’de yerleşmeyi planladıklarını ifade etmeleri bu tespiti güçlendirmektedir.
Suriye’de sistematik bir şekilde özellikle sivillerin olduğu bölgelerin ağır bombardıman altında kalması büyük can kayıplarına ve kitlesel yerinden edilmelere neden olmuştur.

 

Haberin Devamı


KAÇ BİN İNSAN ÖLDÜ

 


Suriye’de çatışmanın başladığı Mart 2011’den bu yana;
-Türkiye-Suriye sınırı çatışma alanı haline gelmiştir.
-200.000’e yakın insan hayatını kaybetmiştir.
-4 milyon Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.
-Toplamda 4 milyon Suriyeli diğer ülkelerde sığınmacı olma mecburiyetinde kalmıştır.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) rakamlarına göre şu anda Türkiye’de 2.291.900 Suriyeli bulunmaktadır.  Türkiye’deki sığınmacı/mülteciler içerisinde her 5 kişiden birini Suriyeliler oluşturmaktadır.

 

AÇIK KAPI POLİTİKASI

 


Türkiye’de resmi olarak her ne kadar Suriye’den gelen sığınmacılara ‘açık kapı politikası’ uygulansa da, sınır geçişleri sadece pasaportu olan ya da acil tıbbi ve insani ihtiyaçları olanlara açıktır. Bu durum birçok kişiyi düzensiz bir şekilde sınırı geçme yollarını denemek zorunda bırakmaktadır. Özellikle son yıllarda kara sınırlarında alınan önlemler neticesinde, yasadışı göç deniz yoluna (Ege ve Akdeniz) kaymıştır. Bu kapsamda Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2015 yılı başında “Akdeniz’de Güven” ve “Ege’de Umut” isimli harekat başlatılmıştır. Tuzla’daki RMK Marine Tersanemizde inşa edilen ve isimlerini bizzat verdiğim Dost, Güven, Umut ve Yaşam isimli Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemilerimizin hizmete girmesiyle açık denizlerde de düzensiz göçle mücadelede etkinliğimiz artmıştır.
Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından Tablo-1’de görüleceği üzere 2015 yılı içerisinde 91.612 düzensiz göçmen denizden toplanırken , 279 düzensiz göçmen hayatını kaybetmiştir. Denizde hayatını kaybeden göçmen sayısının kurtarılan göçmen sayısına oranı ise sadece binde birdir.

 

Haberin Devamı

CHP’nin geleceğine İzmir damgası

 

CHP’nin geleceğine İzmir damgası

 

CHP’nin geleceğine İzmir damgası

Kaynak:  https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=848 , (Erişim tarihi : 31.12.2015) 

 

BİLİYOR MUSUNUZ?

 


CHP Parti Meclisi üyesi Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sokak toplayıcılarına getirilen atık toplama yasağı nedeniyle yarım milyonu aşkın yurttaşın işsiz kalacağını belirterek “Bu uygulama geçimini katı atık toplayarak sağlayan vatandaşlarımızın devlet eliyle suça itilmesi anlamına gelmektedir” dediğini.

 

 

PTT’de Sansür Kurulu mu var?

 


TÜRK Solu gazetesinin 500. özel sayısı çıktı. 175 sayfalık özel sayı oldukça kapsamlı. Yayın hayatına 2002 yılında başlayan ve yazar kadrosunda arasında Yekta Gündör Özden, Gökçe Fırat, Şener Üşümezsoy, Türkkaya Ataöv, Anıl Çeçen, Ergün Konuksever gibi aydınları bulunduran gazete, 15 bin abonesi sayesinde 13 yıldır bağımsız ve muhalif bir yayın politikası izliyor. Ancak PTT 2013 yılından itibaren hiçbir gerekçe göstermeden gazeteyi abonelerine gönderemiyor. Geçen dönemin CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün konuyu soru önergesi olarak Meclis’e taşımasına rağmen bu durum değişmediği gibi ağırlaşmış. Çünkü Posta Hizmetleri Kanunu’na göre artık süreli yayınların abonelere ulaştırılması hizmeti için özel kurye şirketleri BTK’dan (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) izin almak zorunda. O da pek mümkün değil.

 

Haberin Devamı


Can yeleklerine dikkat!

 


EGE Denizi’nde her gün yenisi eklenen boğulma olaylarına, ucuz olsun diye içine çeşitli atık doldurulmuş, ıslandıktan bir süre sonra yüzdürme yerine batıran can yeleklerinin etkisi üzerinde durulmadığı kanaatindeyim. Olay sadece İzmir’de yakalanan bir merdivenaltı imalatçısı ile geçiştirildi. 1985’te teslim edilen bir gemide dikkatli ve titiz personelin can yeleklerini test etmesi sonucu branda üst kat altında şerit halinde plastik olduğu, brandanın ıslanıp içeri su geçirmesi nedeniyle bir süre sonra can yeleklerinin battığını görmüştük. Bence yayım yapılarak sivil ve askeri gemilerdeki tüm can yeleklerinin test edilmesinin sağlanması, piyasada satılan can yeleklerinin benzer şekilde standart testlerden geçirilmesi şarttır. Aksi halde bir deniz kazasında can yeleklerini giyen yolcularda boğulma sonucu büyük çaplı bir kayıp yaşanacağı kesindir.
Mahmut YURTERİ- Mak. Y. Müh.

Yazarın Tüm Yazıları