Bank Asya’da ne değişti

Haberin Devamı

BDDK, imtiyazlı paya sahip bazı ortakların kurucularda aranan nitelikleri taşıdıklarını gösterir bilgi ve belgelerin kuruma intikal ettirilmediği, dolayısıyla, söz konusu pay sahipleri açısından kurumun etkin denetimini sağlayacak şeffaf ve açık bir ortaklık yapısının banka tarafından sunulmadığı gerekçesiyle, mezkûr ortakların ortaklık haklarının TMSF tarafından kullanılmasına karar verdi. Gece vakti yönetim değişikliği yapılarak banka devralındı.
İlgili belgelerin ve bilginin kuruma ibrazı halinde yeniden değerlendirme yapılacağı bildirildi.
Sonuç olarak ve özetle, yönetimi oluşturan payların sahipliği hakkında gerekli şeffaflığı sağlanamadığı ileri sürüldü. Haberle birlikte, bankanın açılışında, kurdele kesen zamanın Başbakanı Tansu Çiller, zamanın belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı Abdullah Gül ve Fetullah Gülen’in mutluluk pozları yayınlandı. Yeni bir bankanın, üstelik İslami hassasiyetleri gözeten sermaye yapısı ile sisteme katılmış olması herkesi olduğu gibi dönemin muktedirlerini de heyecanlandırmıştı.
Yeni yönetim, bankanın eskisinden daha güçlü yapısıyla faaliyetlerine devam edeceğini açıkladı.
Bankaya sermaye yapısının yeterli olmayışı veya finansal rasyolarındaki bozulma nedenleriyle el konulmadığı anlaşılıyor.

Haberin Devamı

TARTIŞMALI DURUM

Pay sahipliğinin şeffaf olmadığına dair iddianın inandırıcılığı tartışmalı görünüyor.
Pay sahipliği ne zamandan bu yana şeffaflığını kaybetmiştir; banka yönetiminde zaman içinde, belirsiz sahiplikleri temsilen hangi değişiklikler yapılmıştır?
Konuyu bilenler, 2002 yılında zamanın koalisyon iktidarı tarafından yapılan mevzuat değişiklikleri ile bağımsız ve tarafsız bir kurum olarak yapılandırılan BDDK’nın, bankaların denetimi konusunda her türlü imkâna sahip olduğunu ve periyodik raporlama zorunluluğu ile anında müdahale imkânının mevcut olduğunu söylüyorlar.

NASIL GÖZ YUMULDU

Haberin Devamı

Bu şartlarda, ortaklık yapısının şeffaf olmadığı gerçeğinin ne zaman ortaya çıkmış olduğu sorusu önem kazanmaktadır. Senelerdir faaliyet gösteren bir bankanın yönetimi, nasıl olmuş da başlangıcından bu yana var olan şeffaflığını aniden kaybetmiştir. Veya başından bu yana şeffaf olmayan bir sahipliğin, bankayı yönetmesine nasıl göz yumulmuştur.
Derin yapı, paralel yapı yaftalarının dışında bu teknik soruların cevabı el koyma gerekçesinde yeterli açıklıkta ortaya konmamıştır. BDDK kararlarına karşı açılacak idari davalar, Danıştay’da, ilk derece mahkemesi olarak ve acele işlerden sayılarak görülüyor. Bakalım, yargı sisteminde yapılan bunca reformdan (!) sonra yargı, işi acele olanların yolunu açacak mı? ‘El koyma’dan da önemli olan sorun budur.
(Bu yazı bankacı ve hukukçu bir okur tarafından yazılmıştır.)

Haberin Devamı

Taksim 1 Mayıs alanıdır, yasaklanamaz

Fermanı yırtmaya gidiyoruz

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve dönemin TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan hakkında, 2014 1 Mayıs’ı ile ilgili olarak “halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma” suçlamasıyla, İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı. İşte bu davanın yarın 13.30’da yapılacak duruşma öncesinde TTB, DİSK, KESK ve TMMOB yöneticileri 12.30’da ortak açıklama yapacaklar.
Dün dediler ki: “1 Mayıs iktidarı rahatsız ediyor. 2013’teki kutlama iktidarı rahatsız ettiğinden 1 Mayıs’ı yasaklayarak suç işlemiştir. İşçileri, emekçileri
1 Mayıs’ta Taksim’e çağırmak değil, bunu engellemek suçtur. İşte bu nedenle fermanın çağırdığı zamanda, çağırdığı yerde olacağız. 6 Şubat 2014 Cuma günü saat 09.00’da Çağlayan Adliyesi’nde hazır bulunacağız. Bu fermana karşı bizler kendimizi değil davamızı savunmak için orada olacağız. Bu fermana karşı savunma yapmaya değil milyonlarca işçi ve emekçi adına bu fermanı yargılamaya gidiyoruz. 1 Mayıs’ta omuz omuza yürüdüğümüz tüm dostlarımızı Taksim’e bu fermanı yırtmaya çağırıyoruz.”
Bu dava 1.5 yıl önce açıldı.
Geçen yılki 1 Mayıs mitingine karşı dava nedense tertip komitesi üyelerine değil de, emek ve meslek odalarının başkanlarına açıldı. Daha önce bu tür davalar tertip komitesine açılıyordu.
Belli ki iktidarın endişesi var. Zaten oda ve birlikler iktidarın hedefi altında.
Ama başkanlar haykırıyor:
“Taksim 1 Mayıs alanıdır, yasaklanamaz.”

Haberin Devamı

Esas küçük yatırımcı eziliyor

‘ELEKTRİK piyasasında büyük bir yanlışlık’ başlıklı enerji uzmanı Muzaffer Yosmaoğlu’nun yazısı elektrik piyasasında faaliyet gösteren biz küçük yatırımcıları üzmüştür. Bu yazı, Türkiye’de enerji sektörünün büyük yatırımcıların tekelinde olması için yazılmış, ülkemizde küçük yatırımcıların elektrik üretmesi piyasaya girememesini eleştirmeyi amaçlayan bir yazıdır. Bu ülkenin kim olursa olsun üretilecek her bir kw elektriğe ihtiyacı vardır ve üretilen her elektrik bizim dışarıya bağımlılığımızı azaltır. Elektrik tüketimi olmadan bu ülke için faydalı elektrik üretmenin kime ne zararı vardır? Neymiş, ticaretini yapıyormuş! Yapar tabii, bu iş için binlerce lira para harcıyor, ticaretini de yapacak. Bu ülkede sadece büyük yatırımcılar mı ticaret yapacak!? Neymiş, adaletsizlik oluyormuş; büyük üretim yapmak isteyen, gider lisans alır, kendi çapında yatırım yapmak isteyen lisanssız yapar, adaletsizlik bunun neresinde, anlamadım.
Cem ATALAY

Haberin Devamı

Digitürk yasa tanımıyor

2012 yılında Karamehmet Grubu’ndan TMSF’ye geçen Digitürk, uzun zamandır yaptığımız girişimlere karşın Ulusal Kanal’ı yayın platformuna almıyor. RTÜK kararına rağmen bu tutumunu değiştirmiyor. (RTÜK), 8 Temmuz 2014 tarih ve 2014/38 sayılı kararıyla Ulusal Kanal’ın yayın platformuna alınması “gerektiğini” Digitürk’e bildirdi.
Türkiye’de özel olsun kamu ait olsun, radyo-TV yayıncılığı ile platform işletmeciliği 6112 Sayılı “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu”na tabidir. Ama bir süredir Kamu’nun elindeki bir kurum olan Digitürk, RTÜK Yasası’na uymuyor ve RTÜK’ün kararını uygulamıyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu’nun 29. maddesinde aynen “Platform işletmecileri medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara tarafsızlık ve hakkâniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek zorundadır” hükmü yer almaktadır.
RTÜK Uydu Yayın Yönetmenliği’nde ise “Televizyon yayıncılığının kamusal bir hizmet olduğu”, “Yayın kuruluşları arasında ayrım gözetilmemesi”, “Rekabet ortamı ve çoğulculuğun güvence altına alınması”, “Adil ve şeffaf olunması” gibi bağlayıcı hükümler bulunmaktadır.
Digitürk bütün bu kanun ve yönetmelik hükümlerini hiçe sayıyor.
Dahası Digitürk, bahse konu RTÜK kararı hakkında, yürütmenin durdurulması talebiyle, Ankara 13. İdare Mahkemesi’ne açtığı davayı da kaybetti. Mahkeme Digitürk’ün talebini reddetti.
Digitürk bu yasa tanımaz tutumunu daha da ileri noktalara taşıdı. Ulusal Kanal’ı “teknik kapasite yetersizliği” bahanesiyle almayan Digitürk, geçtiğimiz aylarda Baby TV ile Moviemax Action adlı kanalları yayına dahil etti. Kamunun (TMSF) yönetimindeki bir kurumun asılsız gerekçe üretmesi bu güne kadar rastlanmış bir durum değildir.
Ulusal Kanal’a yapılan bu açık hukuksuzlukla birlikte Devlet de zarara uğratılmaktadır. Bir özel gruba ait iken kamu yararı gerekçesi ile el konulan ve TMSF’ye devredilen Digitürk, yıllık 600 bin Dolar gibi bir kullanım bedeline sırtını dönmektedir.
RTÜK’ün bütün yayın lisanslarına sahibiz ve 15 yıldır yayındayız. Bir tek Digitürk’te yokuz. Ulusal Kanal olarak bu konuda da idari, hukuki vb. her alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. TMSF Başkanı Sn. Şakir Ercan Gül ve ilgili Başbakan Yardımcısı Sn. Yalçın Akdoğan’ı göreve çağırıyoruz. Bu kanun tanımazlığa ve haksızlığa son veriniz. Kamuoyuna, basın-yayın kuruluşlarımıza ve duyarlı tüm yurttaşlarımıza saygı ile duyurulur.
Turhan ÖZLÜ- Ulusal Kanal Genel Müdürü

Yazarın Tüm Yazıları