‘Atatürk ve komünizm’

YARIN Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat edişinin 76. yıldönümü...

Haberin Devamı

Onu bir başka yöntemle, ilginç bir kitapla anmak istedik... Türkiye’nin yaşayan en büyük komünisti Rasih Nuri İleri’nin ünlü eseri ‘Atatürk ve Komünizm-Kurtuluş Savaşı Stratejisi’nin uzun bir hikâyesi var. Scala Yayınları tarafından bu yılın başında yeniden basılmış. Keyifle okunuyor bu anılar. Kitabın ilk baskısı 1969’da yapılmış; “1969’da hemen herkes Atatürkçü idi, bayrağı dimdik tutuluyordu” diyor. Her yeni baskıya yeni sunuşlar yazmış; aradan 25 yıl geçtikten sonra 1994’teki yeni baskısında, “Atatürk düşmanlığı gemi azıya aldı” diyor. Şöyle bir yorum da yapıyor:
1- Bay Kenan Evren, Atatürk diye diye, Atatürk’ün eserlerini birer birer yaktı, partisini kapattı, mirasını gasp etti, bölücülüğe neden oldu.
2- İslamcı, şeriatçı kesim Atatürk düşmanlığı bayrağını kaldırdı.
3- Kürt milliyetçiliği onu baş düşman ilan etti.
4- Pazar ekonomisi bayraktarları, liberal kapitalizm, özelleştirme temsilcileri ona ve eserine tümden karşı.
5- Sosyalist sol da bu koroya katıldı. Lenin’in, Troçki’nin, Stalin’in, Mao’nun Kemalizm hakkındaki olumlu değerlendirmelerini unuttu.

Haberin Devamı


UNUTULAN NEYDİ


Ve hepsi unuttular ki, Atatürk olmasaydı 1917 Ekim devrimi olmasaydı, Türk-Sovyet dayanışması olmasaydı, bugün Anadolumuzda ne Türk, ne de Kürt olurdu. Ege, Trakya, Batı Anadolu ve belki de Karadeniz ‘Büyük Yunanistan’, Trabzon, Siirt ve Adana’nın oluşturduğu üçgen ‘Büyük Ermenistan’, Antalya bölgesi ise İtalya mandası olurdu. Hepimiz Balkan Müslümanları gibi ya ezilmiş ya bir azınlık olur veya asimile edilirdik. Bugün Türk kapitalizmi de söz konusu olamazdı, Türkiye işçi sınıfı da. Sevr bu demekti!
(İleri şu notu da ekliyor: Türkiye’yi taksim planları Sevr’den bile eskidir. 1916 yılında İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes Picot Anlaşması, Türkiye topraklarının nasıl paylaşılacağını düzenliyordu. Müttefikler arasındaki anlaşma s. 164 ve 165’teki haritalar ile belirtilmiştir.)
Rasih Nuri İleri, şunları da yazıyor:
“Atatürk ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demiştir. Türk olana dememiştir. Çünkü çağdaş devlet modeli, feodalizmi burjuva devrimleri ile aşmış olan ulus-devlettir ve bu etnik devlet anlamına gelmez. 100 yıllık bir gecikme ile Türkiye bu bağlamda bir ulus-devlet halinde oluşmuştur. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘Türk’ demek, Türk, Kürt, Tatar, Laz, Zaza, Çerkez, Boşnak, Abaza, Arnavut, Ermeni, Sünni, Alevi, Musevi, Hıristiyan, dinsiz bir kişi hangi etnik kökenden hangi inanıştan olursa olsun bu vatanın vatandaşı, öz sahibi demektir.
Türk ulusculuğu bu karışımın ismi, sembolüdür.
Türk kültürü ile Urartu, Sümer, Med, Hitit, Pers, Makedon, Likya, Prif, Elen, Roma (Rum), Ermeni, Bizans, Selçuk, Türk, Kürt, Hıristiyan, İslam, Alevi, Bektaşi, Süryani, Yezidi, Mevlevi, Ahi, Şeyh Bedrettin komünizmi, Nakşibendi kültürlerinin ve Anadolu’da yeşermiş daha nice kültürlerin sentezinden başka bir şey değildir, bunların tümünü içermektedir.
Bu bakımdan, Milli Kurtuluş Savaşımızın sosyal ve sınıfsal niteliğini diyalektiğini çelişkileri ile yansıyan bu kitap güncelliğini hâlâ koruyor.

Haberin Devamı



AŞİRET-ULUS DEVLET ÇATIŞMASI


1994-1996 baskılarından beri çok şey değişti. ‘Atatürk ve Komünizm’ daha da güncelleşti. Bu baskıda antiemperyalizme vurgu yaparak Türkiye’deki Kürt sorununun etnik olmaktan çok ‘aşiret’ sosyal rejiminin ‘ulus-devlet’ ile çatışmasından meydana geldiğine, tek bilimsel yaklaşımın sınıfsal yaklaşım olduğuna, ‘aşiret’ ile ‘demokrasi’nin uzlaşmazlığını ek notlarla anlatmış Rasih Nuri İleri...
“Bugünkü ortamda kitaba ilgi henüz yok olmuş değil” diye bitirmiş, Mart 2014’teki son önsözünü.


İki soru, iki yanıt


-Atatürk komünist miydi?
Kesin olarak hayır. Kurtuluş Savaşımızın büyük lideri hiçbir dönemde ne komünist, ne de sosyalist olmuştur.
-Atatürk bir Sovyet rejimi kurmak istedi mi?
Kemal Paşa zorunluluk duysaydı, bu rejimi de kurardı, ancak kendisi kurardı. Paşa, Lenin’in öngördüğü proletarya devrimini hiçbir zaman kabul edemezdi. Devrim olacaksa, onu yukarıdan kendi kadrosu ile gerçekleştirecekti. (...) 1913 yılında Türkiye sanayi işçisi sayısı 16 bin civarındaydı. Kaldı ki işçilerin çoğunluğu işgal altındaki birkaç sahil şehrinde toplanmıştır.

Haberin Devamı

Liderlik dediğin...

BEN diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim.
Mustafa Kemal ATATÜRK


MESAJ PANOSU

-BELEDİYE başkanlarımız çok istiyor. Ali BABACAN
-(Babacan’ın açıklamaları üzerine) SEN şuna kısaca paramız bitti, fellik fellik halkı yolacak çözümler arıyoruz. Şimdilik bulduğumuz en yaratıcı çözüm bu desene! B. CAN
-İŞ saatinde sokakta dolaşan bunca insan işsizliğin kanıtı değilse ne? Cengiz AKTAR
-TÜRKİYE’de en temel sorun hukuk tanımaz bir yönetimdir.
Dr. Aytun ÇIRAY
-DANONE Lüleburgaz fabrikasında çalışan işçilerin 143’ü DİSK Gıda-İş’e, 6’sı da Türk-İş Tek Gıda-İş’e üye. Toplantılarda, düşüncelerini ve beklentilerini özgürce ifade ettiler. Gözlemlerime göre, işverenin görüşmelerle ilgili daha samimi ve sağduyulu davranması gerekiyor. Asıl yetki ve güç örgütlülüktedir. Sorunun (toplusözleşme) daha fazla büyümeden bitmesini temenni ediyoruz. Hakan DEDEOĞLU
-YÖNETİMİN kendisi için ihraç talebinde bulunmasına şaşırdım. Tebligat ulaştıktan sonra YDK’ya savunma vereceğim. Ben kimseye hakaret etmiş miyim? Kötü yönetildiğini, yanlış yapıldığını söylemişim. Bundan dolayı bir milletvekilinin (bu şekilde) ihraç kararını hatırlamıyorum. (Süheyl Batum’un Al Jazeera’ya demecinden)

Yazarın Tüm Yazıları