Atatürk’ten iktidara ‘ekmek’ çıkar mı?

76’ncı ölüm yıldönümünde, Atatürk üzerine konuşmalar yapılıyor. Herkes kendi ‘meşrebine’ göre bir Atatürk tasavvurunu ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Yeni Cumhurbaşkanı da haklı olarak, Atatürk’ü herkesin kendi çıkarına göre tarif ettiğini, olduğundan farklı tariflerin ‘şahs-ı manevisi’ni zedelediğini ileri sürdü.
Cumhuriyet’in kökü mazide bir tahayyül olduğunu, 1923 Cumhuriyeti’nin, 1071, 1299 ve 1453 tarihlerinin uzantısı ve ‘Kurtuluş Savaşları’nın da Cumhuriyet’in girizgâhı olduğunu iddia etti. 23 Nisan 1920 Meclisi’ni öne çıkardı... Cumhuriyet’in, milli egemenlik üzerine inşa edildiğini, Atatürk’ün, Hâkimiyet-i Milliye konusundaki ısrarını ve Cumhuriyet’in kuvvetinin kaynağının, milletin kendisi olduğuna inandığını hatırlattı.
Atatürk’ün, bir ‘Osmanlı zabiti’ olarak asil duruşuna işaret etti.
Saltanatın kaldırılması, TBMM’nin, 1 Kasım 1922 yılında kabul ettiği Osmanlı İmparatorluğu’nun münkariz olduğuna dair 308 numaralı kararname ile gerçekleşmiştir. Münkariz olmanın sözlük anlamı; bitmek, tükenmek ve zürriyetten kesilmektır. 1 ve 2 Kasım tarihleri aynı gün alınan bir kararla milli bayram ilan edilmiştir.


NUTUK’U OKUYUN


Atatürk, dönemin Osmanlı saltanatı hakkındaki düşüncelerini Nutuk’ta, ”Bütün menfaatlerini mülevves bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta gören... idrakten mahrum, vicdandan mahrum, bir takım insanlar...” Ve benzeri sert ifadeler ile dile getirir. Cumhuriyet’in ilanının da istişare ile değil, radikal bir tavırla kabul ettirildiği artık tartışılmayan bir gerçektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk’ün, “... İdar-i maslahatçılar, esaslı inkılap yapamaz” sözüne atıfta bulunurken, farklı anlamda ama doğru bir ilkeye istinat etmektedir. Cumhurbaşkanı, tıpkı eleştirdiği kişiler gibi, Atatürk’ü kendi perspektifinden tanımlamaya çalışmış olup bu tanımlama Atatürk’e şahsında tecessüm ettirdiği Cumhuriyet idealine tekabül etmemektedir.

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ


-“Aydın, mayına basma tehlikesini bile bile doğru bildiği yolda yürüyen kişidir.”Ahmet Taner Kışlalı

Atatürk, sigara yüzünden küfreden köylüyü bile affetmişti!

Haberin Devamı

-AOÇ’deki ilk ‘Saray’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esenler’de bir kafede sigara içen gence çıkıştığında İBB Başkanı Kadir Topbaş daha olgun davranarak “Muharrem ayı efendim, affedin” dediyse de sakinleşmedi ve “Cumhurbaşkanı söylüyor, hâlâ içmeye devam ediyor. Terbiyesiz herif!” deyip, ardından da kafeye 6 bin TL para cezası kesildi ya...
Benzetmek gibi olmasın ama Çankaya Köşkü’nün ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ün de bir sigara olayı var. Atatürk’ün dava arkadaşı ve yanından bir an olsun ayırmadığı Kılıç Ali Bey hatıralarında anlatıyor:


ATATÜRK’E KÜFRETTİ


“Kanunlara göre, Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler hakkında dava açabilmek için bu makamdan izin almak gerekiyordu. Bir köylüyü Atatürk’e küfrettiği için mahkemeye vereceklerdi, Atatürk’ün iznini istiyorlardı. Atatürk sordu:
“Ne yapmışım ben?”
“Gazete kâğıdına sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş, eli yanmış, “Alsın bunu, içsin bakalım’ demiş, küfretmiş.”
Atatürk
, bunları söyleyen bakana sordu:
“Sen hiç gazete kâğıdına sarılmış sigara içtin mi?”
“Hayır” cevabını alınca dedi ki:


‘KÖYLÜ HAKLIDIR’


“Ben Trablusgarp’ta içtim. Bilirim, pek berbat şeydir. Köylü haklıdır. Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin ediniz!” (Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Derleyen: Hulûsi Turgut, 2. Baskı, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2005, s.601)
Anlayana bu kısa hikâye çok şeyi anlatıyor sanırım.
Atatürk’ün hoşgörüsü ve halk sevgisine ilişkin çok olay anlatılır. Gece kızdığı ve eleştirdiği birini, sabah arayarak affetmesi ve gece tekrar sofrasına davet etmesi, cebindeki paradan ihtiyacı olan ve sıkıntı yaşayan arkadaşlarına dağıtması, kendisini görmeye gelen köylü bir kadını günlerce Köşk’ünde ağırlaması; hatta ona giderken bir çift inek alması unutulmaz. Kimsesizlere sahip çıkması, onları okutup önemli şahsiyetler yapması da ayrı bir yazı konusudur.
Boşuna Türk milleti onu sevmiyor.”
Ercan DOLAPÇI

Haberin Devamı

Mersin’deki vurgunla İstanbul lokantaları 18 liraya biftek alıyor

Narenciye gidiyor Lübnan’dan et geliyor


-MERSİN’den neler neler geliyor, neler gidiyor?
Geçmişte muz da gidiyordu üçüncü ülkelere güya...
Kilis’te kükürtle sarartılıp Türkiye’ye sokuluyordu.
Mazot işi de öyleydi.
Bugün de aynı şeyler oluyor.
Değişen bir şey yok.
Ticaret Bakanı Nurettin Canikli önceki gün ‘rekor’ kırmızı et kaçakçılığını öğrendikten sonra Mersin’e gidiyor.
Yurda sokulan bin 44 ton kaçak kırmızı etin 28 milyon TL değerinde olduğunu açıklıyor.
Bakan bunu yeni öğrendiyse yazık!...
Bunlar bilinmeyen şeyler değil ki...
İstanbul’da hemen bütün lokantalar 18 liradan biftek alıyorlardı kaçakçılardan. Brezilya’da 4 dolar kilosu...
Nereden mi geliyor, Ortadoğu’ya giden narenciye araçlarıyla Lübnan’dan... Girişte kontrol var mı, onu hiç sormayın...
Geçmişteki ‘Hayali ihracat’ vakalarından daha büyük boyutta bir kaçakçılık olayı bu...
Mersin’den yapılan ‘vurgunları’ hükümet geç öğrendiyse, yarın biraz da biz anlatalım.

Haberin Devamı

MESAJ PANOSU


Kafana zeytin kadar beyin düşsün

-“ATATÜRK Orman Çiftliği ABD’de olsaydı ve saray yapılmak istenseydi hâkimlerin cevabı şu olurdu: Bu yeşil alanı ülkeye bağışlayanları getir, ancak o değiştirebilir!”
Orhan ERDİL
-MEMLEKETİN
dört bir yanını köprü, otoyol, santral projeleriyle donatan bu güzide şirket (Kolin İnşaat) sitesini erişime kapatmış. Neden acaba?
Çiğdem TOKER
-KAFANA zeytin kadar beyin düşsün! Kamil MASARACI
-LAİKLİK, laik çözümle korunur. Ali SİRMEN
-TÜRKİYE marka olmadan Gaziantep marka olamaz.
Ali SAYDAM

Yazarın Tüm Yazıları