Akademik liyakat

BAŞBAKAN Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtuluş’un “Esas meselemiz ehliyet, liyakat ve millete sadakat olmalıdır” sözüne katılmamak mümkün değil.

Haberin Devamı

Ancak, esas olan söylem değil eylemdir. Özellikle bugün sayısı 200’e varan üniversitelerimizin yönetiminde bu söyleme taban tabana zıt eylemlerin göstermelik bir denetim altında keyfi ve şeffaflıktan uzak bir şekilde süregeldiği ve bunun kamuoyu vicdanını rahatsız ettiği herkesin malumudur. YÖK Başkanlığı’na, üyeliklerine ve yürütme kuruluna yapılan atamalardan tutun, rektör ve dekanların ve bölüm başkanlarının görevlendirmelerine, akademik unvanların verilmesine kadar ahbap-çavuş ilişkilerinin hüküm sürdüğü bir yükseköğretim sisteminin Türk toplumuna ve yetişmekte olan genç kuşağa ne denli sadakati olabilir ki? Esas olan akademik ehliyet ve liyakatın sözle değil ‘doğru ve adil’ bir biçimde uygulanmasıdır. 

 

Haberin Devamı

Bugün yükseköğretimde tanık olduğumuz bir eğitim uygulaması, yukarıda dile getirdiğimiz çarpıklıkları somut bir şekilde ortaya koyacak niteliktedir.

 

Bilindiği üzere, üniversiteler ‘uluslararası nitelikte eğitim’ verme vaadi altında ‘İngilizceyle eğitim’ uygulamasını yürütüyor. Bu vaadin neticesinde, öğrenciler ve velileri, üniversite tercihlerinde genellikle İngilizceyle eğitim yapan üniversiteleri ‘iyi üniversite’ olarak algılıyor ve tercihlerini bu yönde kullanıyor. Ancak, öğrenciler gördükleri 32-38 haftalık hazırlık eğitimi sonucunda İngilizce diliyle yürütülen lisans programına başlayabiliyorlar. Ne yazık ki, daha henüz yeterli seviyeye erişememişken ve üniversite üst yönetimlerinin de onların artık yabancı dille eğitim görebileceklerini (!), durumun hiç de öyle olmadığını pekâlâ bilmelerine rağmen, varsaymaları (!) üzerine başlayabiliyorlar. Başka bir deyişle, öğrenciler daha henüz ‘yürümeden’, ‘koşmaya’ mecbur bırakılıyor.

 

Sonuç olarak, öğrenciler ne Türkçe ne de İngilizce olan, ne olduğu belirsiz ve anlaşılması güç yapay bir ifade türünü kullanmaya itiliyorlar ve analitik düşünme becerilerini geliştirici nitelikteki metin türü cevapları üretemiyorlar. Daha da kötüsü, öğrenciler, bırakın yabancı dilde yorum yapmayı, kendi anadillerinde üretken ve yaratıcı olmalarını sağlayacak, ‘olmazsa olmaz’ dil kullanım becerilerini edinebilecekleri bir eğitim ortamından dahi yoksun bırakılıyor. 

 

Haberin Devamı

Cumhuriyet’in 100. yılına kısa bir süre kala böylesine hayati bir eğitim sorunun yaşanmakta olması Cumhuriyet’in ruhuna aykırı büyük bir gafletin içinde bulunduğumuzu gösteriyor.

 

Bu sorunun üstesinden gelebilecek ve Türk toplumuna sadakatini kanıtlayabilecek ehliyetli ve liyakatli YÖK üyelerine, rektörlere, dekanlara, bölüm başkanlarına ve öğretim elemanlarına büyük sorumluluk düşmektedir.

 

Prof. Dr. Sinan BAYRAKTAROĞLU

 

GAZETECİLİK DAHA DA ZORLAŞTI

 

MEHMET Mert’in başkanlığındaki İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği’nin (İYGAD) yeni merkez ofisi ve konferans salonu hizmete açıldı. Çok sayıda gazeteci ve siyasetçinin katıldığı toplantıda konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto “gazeteciliğin daha da zorlaştığına dikkat çekerek” şöyle konuştu:
“Türkiye’de gazetecilik her zaman zordu ama günümüzde daha da zor. Günümüzde sahada çalışan arkadaşlarımız potansiyel suçlu olarak değerlendiriliyor. Darbe herkesin katkısı ile savuşturuldu. Ama şu gelinen noktada bugün Türkiye’nin en değerli iki yazarı cezaevindedir. Bunların artacağı endişemiz var” ifadesini kullandı.

 

Haberin Devamı

Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ise “İYGAD önemli. Ama önemli olan Atatürk’ün, ‘Basın milletin müşterek sözüdür’ ” dedikten sonra şunları söyledi:

 

“15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de bir şeyler değişmeye başladı. Ülkemiz çok zor günlerden geçiyor, siyasi söylemlerimizi çok dikkatli seçmemiz lazım ama bu söyleyeceğim şeyler hepimize lazım. Basın özgür olmadığı müddetçe yani yazarımız-çizerimiz beynindekini hür iradesi ile topluma iletemediği müddetçe zor günler geçiririz.” Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “Bu ülkede ‘mış’ gibi yapma dönemi bitmiştir. Kimse kimseyi kandırmasın. Demokrasiyi doğru algılayamaz ve uygulayamazsak 15 Temmuz’lar kapıda bekler.”

 

Haberin Devamı

NATO İLE İLİŞKİLERİ GÖZDEN GEÇİRELİM

 

4 NİSAN 1949 yılında kurulan NATO’da halen 28 üye devlet var. ABD’den sonra en fazla asker Türkiye’de; yani Türkiye’nin NATO’ya katkısı çok fazla. Üye ülkelerin tamamı Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Bu nasıl ortaklık? Her konuda Türk askerini kullanan NATO, vize konusuna gelince ‘Dur’ diyor. Son Suriye olayında gördük ki NATO sadece Türkiye’den yararlanmak istediği zaman var. Türkiye NATO ile ilgili ilişkilerini gözden geçirmek zorundadır.               

Nejat TEKİNER

 

‘TOHUM TAKAS AĞI’ KURULDU

 

BUĞDAY Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, atalık tohumların takas edilebileceği Tohum Takas Ağı sitesi www.tohumtakas.org adresini kullanıma açtı. Tohum Takas Ağı elektronik veritabanı sayesinde, isteyen herkes elindeki atalık tohumları takasa açabilecek ve küçük miktarlarda atalık tohum talep edebilecek.

Haberin Devamı

Derneğin hızla kaybolan atalık tohumlarımızı kurtarmak için başlattığı ‘tohum hareketi’ne internet sitesinden katılım herkese açık ve ücretsiz.

 

BİLİYOR MUSUNUZ?

 

CHP İstanbul milletvekilleri Erdoğan Toprak ve Sezgin Tanrıkulu’nun sadece dini değil, içeriği ne olursa olsun kitaplar, eğitsel ve kültürel tüketime hizmet eden yayınların ‘lüks tüketim’ olmaktan çıkarılarak KDV oranın tümü için içerik ayrımı yapılmaksızın yüzde 1 olarak uygulanması amacıyla KDV Kanunu’nda değişiklik teklifinde bulunduklarını... 

ANTALYA’da, ‘Bölgesel ve Kentsel Spor Alanı’ olarak planlanan 100. Yıl Spor Kompleksi’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Turizm ve Ticaret alanı olarak resen değiştirilmesini tepki gösteren Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara’nın Başbakan’a “Ulaşım, çevre ve esnaf rant uğruna göz ardı ediliyor. Antalya’nın AVM’ye değil nefes almaya ihtiyacı var” dediğini... 

CHP İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, İsmet Yılmaz’a, Maltepe’de yüzlerce boş kontenjana rağmen iki yeni imam hatip okulu açıldığını bildirerek, “İmam hatibe dönüştürülen okullardaki öğrencileri mağdur etmeyin” uyarısında bulunduğunu... 

CAN Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün bu yıl Orhan Koçak’a verildiğini...

 

Binali Yıldırım’a... Güneydoğu nasıl kalkındırılabilir?

 

BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ın Güneydoğu ile ilgili açıkladığı ekonomi kalkınma paketi bölgeye ümit ve heyecan vermiştir. Binali Yıldırm’ın, Güneydoğu’daki ekonomi projesinin, kesintisiz ve hızlı gerçekleşmesi için, bir takım sosyal ve güvenlik projelerini de ortaya koymalıdır. Güvenlik olmadan, yatırım ve kalkınmanın olmayacağı bilinen bir gerçektir. 1983’ten 2002’ye kadar olan süreçte Güneydoğu için tam otuz beş ekonomi paketi hazırlanmıştı. Ancak bölgede yeterli güvenlik ortamı oluşturulamayınca, kalkınma paketlerinin bir karşılığı olmamıştır.Başbakan Binali Yıldırım, sözünü ettiğimiz geçmişteki girişimlerin sosyal ve siyasal sonuçlarını da göz önünde bulundurduğunu düşünmekteyiz.
PKK, Güneydoğu’daki sosyal,siyasal ve coğrafi eksikliklere göre strateji oluşturarak hareket etmektedir. Öncelikle PKK’nın uyguladığı stratejileri ortadan kaldırmak gerekir. Yani, güvenlik güçlerinin, zorlu coğrafyada hemen sonuç alamamalarının nedeni, arazi yapısının çok dağlık olmasından kaynaklanmaktadır. Coğrafi şartların zorluğu PKK’ya sıcak çatışmalarda avantaj sağlamış, PKK kolayca takipten kurtulmuştur.


BÖLGE HALKI YATIRIM BEKLİYOR


PKK’nın, asıl hedefi Fırat’ı geçerek Akdeniz’den Bir koridor Açmak: PKK, günümüzdeki ulusal ve uluslararası şartlara göre hareket ederek; terör olaylarının merkezini Diyarbakır olarak seçmiştir. Öcalan, Diyarbakır’ı ‘Özgürlük mücadelesi ateşinin yakıldığı yer olarak’ niteleyerek, Diyarbakır’ı ve Gaziantep’i, Akdenize geçiş güzergahı olarak belirlemiştir. PKK’nın asıl hedeflerinden birisi de Akdeniz’e ulaşarak, deniz yolundan bir koridor açmayı planlamaktadır. Uluslararası boyut kazanan PKK saldırılarının böyle devam edeceğini unutmamak gerekir. İlköğretim okulunun bir bölümünü Gaziantep’in Nizip ilçesinde okuyan Öcalan için de Gaziantep stratejik değeri olan bir şehirdir. Patlamaların ve örgütlenmenin olduğu semtler daha çok gecekondu mekanlarıdır. Ticaret ve sanayi şehri olan Gaziantep’te patlamaların olması, Türkmen şehri olan Gaziantep için bir kırılma noktasıdır. ‘Dünyada Türkiye, Türkiye’de Gaziantep’ düşüncesini kendilerine hedef alan Gaziantepliler, sürekli milli birlik ve bütünlük içinde hareket etmişlerdir.
PKK’nın manevra alanı olan dar geçitlerde önlemler alınmalı: PKK’nın güçlenmesinde ve eylemlerini artırmasındaki en büyük etken, bölgede bulunan dar geçitleri PKK, geçiş güzergahı olarak kullanması örgüte bir kolaylık sağlamıştır. Fırat ve Dicle nehirlerinin kolları tarafından oluşturulan bu dar geçitlerden bazıları şunlardır: Haruna Geçidi (Şemdinli), Dargeçit (Mardin), Kelavek Boğazı (Diyarbakır-Dicle), Süvari Halil Geçidi (Çukurca), Ali Boğazı (Tunceli). PKK, bu geçitlerde saklanmış, bu geçitlerde lojistik desteği temin ederek barınma imkanı bulmuş ve askerimize sürekli bu alanlardan saldırmıştır. Başbakan Binali Yıldırım, yıldırım hızı ile hareket ederek, bölgeyi sosyal, kültürel yönden kalkındırmasını bütün bölge halkı olarak ümit ile bekliyoruz.
Yrd.Doç.Dr. Ramazan TOPDEMİR

Yazarın Tüm Yazıları