‘Ahh’, ‘eyy’ demekle olmuyor

BAŞBAKAN meydan konuşmalarında, kendi iktidarından önceki dönemlerinin ne kadar kötü olduğunu anlatırken, konuşma yaptığı yerin vatandaşlarına ‘Ahh... Benim falanca yerli kardeşim’ diye hayıflanma ile başlayan cümleler kuruyor.

Haberin Devamı

Mesela, ‘Ahh.. benim Ordulu kardeşim’ diye başlayıp, ‘Onlar...’ diye devam ederek, ne kadar ‘eski’ varsa yükleniyor. Arkasından da, kime ayar verecek ise ‘Eyy...’ diye başlayan hitaplar ile serzenişlerde bulunuyor. İktidarının 12. yılını doldururken hâlâ mağdur bir eda ile konuşuyor, işin enteresan tarafı kendini ve etrafını da hâlâ mağdur zannediyor. İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı devam ediyor, siviller ve çocuklar vuruluyor, insanlık suçu işleniyor. Başbakan miting meydanlarında nutuk atıyor, binlerce kişilik iftarlarda nefis köreltiyor. Cumhurbaşkanı cuma namazı çıkışında, avludaki güvercinlere yem verir gibi gazetecilere demeçler veriyor, İsrail’i sözde kınıyor, Dışişleri Bakanı ‘Sesimiz gür çıkmaya devam edecek’ diyor, ‘gür çıkıyor’ da ne oluyor!...
Ekmeleddin İhsanoğlu, İsrail’in, Cenevre’de kabul edilmiş 4 No’lu protokolü ihlal ettiği için, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyetinin söz konusu olduğunu ileri sürüyor, somut ve alternatif bir çözüm öneriyor. İktidar tarafı, en hassas olduğu Filistin konusunda, “ses var, görüntü yok” politikası ile kuru gürültü yapıyor.

Haberin Devamı

Günün sözü

-“Başbakan 12 yıldır peşrev çekiyor. Somun pehlivanı gibi ortalarda geziyor. 23 Mart 2013’ten beri her sıkıştığında ‘Gazze’ye gideceğim’ diyen Sayın Başbakan’ın, boynundaki cesaret madalyasıyla hangi yüzle Gazze’ye gideceğini merak etmekteyiz.”
(MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan)

Ekmel’i benden iyi tanıyan olamaz

SAYIN Ekmeleddin İhsanoğlu için kendisini tanıyan veya tanımayan herkesin fikir beyan ettiği bir kaotik ortamda bulunmamız nedeni ile Türkiye’de onu benden daha iyi tanıyabilecek başka hiçbir kişi olmaması, bu yazıyı yazma sorumluluğunu bana hissettirdi.
Kendisine Ekmel olarak hitap ettiğimiz aziz dostumu ilk olarak Türkiye’ye geldiğinde ve benim de doktora çalışmasını yürütmekte olduğum Ankara Üniversitesi Organik Kimya Bölümü’nde tanıdım. Mısır’da aldığı kimya eğitimi ve yüksek lisans tezi üniversitenin ilgili kurullarında denkliği kabul edildikten sonra benim de çalışmalarımı yürüttüğüm laboratuvarda doktora çalışmasına başladı. Senelerce gece-gündüz laboratuvarda birlikte çalıştık, ailecek tatil yaptık. İngiltere’de bile farklı üniversitelerde doktora sonrası çalışması yaparken gene birlikte olduk.
40 seneyi aşan bir birliktelik... Çocuklarımız büyürken, iyi günde, kötü günde hep beraber olduk. Kendisini bu kadar yakın tanıyan bir kişi olarak işte Ekmeleddin İhsanoğlu: Atatürk’e ve Cumhuriyet’e inanmış (ne acı değil mi bu çağda hâlâ bunu sorguluyoruz), pozitif bilime ve düşünceye, tertemiz bir geçmişe sahip, tutucu ve bağnaz olmayan; ama öte yandan politika için değil, inandığı için namaz kılan, laikliğe kesinlikle gönülden inanmış, entelektüel, janti, modern, barışsever bir bilgedir kendisi.
Ne yazıktır ki toplumun % 100’ünün ‘İşte benim Cumhurbaşkanım’ demesi gereken kişi, adaletsiz bir seçim yarışı içinde kendini bulmuştur. Ülkesini seven herkesin oturup bir kere daha düşünmesi gereken bir andır bu an... Ekmel’in seçimi kazanması milletin kazanması, kaybetmesi ise milletin kaybetmesidir. Keşke dost meclislerinde vatan kurtarma sohbetleri yapmayı seven bizler, oturup bir kez daha düşünsek ve sorumluluk bilinciyle hareket etsek. Aksi takdirde hiç sızlanmaya hakkımızın olmadığını bilerek karar vermeliyiz.

Haberin Devamı

Prof. Dr. A. Tarık PEKEL


Biliyor musunuz?


-Prof. Dr. Örsan K. Öymen’in babası, gazeteci-yazar Örsan Öymen’i bugün 11.00’de, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında, ölümünün 27. yılında anılacağını duyurduğunu...
-ATAŞEHİR Belediyesi’nin ramazan etkinliklerini Gazze saldırıları nedeniyle sadece ‘iftar sofraları’ ile sürdürme kararı aldığını...




Yağmurlar yetersiz, kuraklık kapıda


Tasarruf zamanı

‘Ahh’, ‘eyy’ demekle olmuyor

-AŞIRI sıcak hava nedeniyle Türkiye, hatta Kıbrıs genelinde kuraklık alarmı başladı. Edirne’den Ardahan’a, Türkiye’nin her yerinden yerel yayınları temin ederek haber ayrıştırması yapan Ajans Press, son 6 ayda 17 bine yakın kuraklık haberi ile konunun tavan seviyeye ulaştığına dikkat çekti. Ajans Press’in analizine göre, Kıbrıs’ta ve yurt genelinde bir seferberlik söz konusu. Yağan yağmurlar yetersiz. Ulusal ve yerel medya aracılığı ile belediyeler, halka kuraklık uyarıları ile “su tasarrufu” mesajları vermeye çalışıyor.
Su tüketiminin hayati önemi taşıdığı tarım gibi sektörlerde kullanılan sistemlerin ekonomik alternatifleri üretilmeye çalışılırken, ‘Su Yönetimi’ gibi yeni tanımlar hayatımıza giriyor.
Ne diyordu Celal Şengör Hoca, İstanbul Bizans’tan beri kuraktır.
İnanıyorlarsa, İstanbul’u betona gömenler öbür dünyada hesap vereceklerdir!

Haberin Devamı


TZOB yeni uyandı


-TÜRKİYE Ziraat Odaları Birliği kuraklık için daha yeni uyanıyor. Aylar önce söylemesi gereken ‘kuraklığın önlemi su tasarrufu’ sözünü yeni telaffuz ediyor.
Bir eleştiri cümlesi şöyle: “Bu sene yaşanılan kuraklık, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne serdi ve böyle bir ortamda su kaynaklarının önemi daha iyi anlaşıldı.”

Bir de Yavuz Bingöl’ü dinleyelim

AKP İstanbul İl Teşkilatı’nın düzenlediği ve Başbakan Erdoğan’ın katıldığı iftar davetine katıldığı için hedef olan Yavuz Bingöl, twitter hesabından konuya ilişkin kendisine yapılan eleştirilere karşı kendisini şöyle savundu:
“Ülkenin ne kadar kutuplaştığı ortada. Beni hemen astınız. Kılıçdaroğlu Başbakan olsa sağcı bir sanatçının elini sıkamaz mi? Ona ne derdiniz? Ülkede 3 tane cumhurbaşkanı adayı var. 3'ünün de çağırdığı davete giderim. 3'ünün de uzattığı ele el veririm. Sonuçta oy vereceğiz. Bu kadar basit kardeşler. Başka bir aday var da bizim mi haberimiz yok? Konuşup durmayın. Yazmayın da. İpotek altında mi iradem? Bu ülke kutuplaşmalardan çok çekti. Sizin yaşınız yetmez, bizim çektiklerimize. Kutuplaştıran sadece Başbakan değil. Herkes. Anladınız mı? Siz biz onlar bunlar şunlar. Hepimiz. Ne olacak sonu bunun? Bu kadar linçten ve küfürden sonra, tek arayan dostum Ahmet Mümtaz (Taylan) oldu. Dedi ki; ‘Sana küfür edilen tweetleri retweet etme, sil lütfen. Sen 30 yıldır bu ülkede bize bir şeyler anlattın. Sana böyle küfür edenler seni zaten sevmeyenlermiş. İzahat verme kimseye’ dedi. Kimseye cevap yazmayacağım artık, canınız sağolsun kardeşler.”
(Not: Bazı çevrelerde Yavuz Bingöl’ün bu iftardan sonra Show TV’de programa başlayacağı söylentileri ortaya atıldı. Ancak, seyahatte olması nedeniyle Bingöl’ün menejeri bu onudaki sorulara “Evet Yavuz Bingöl, Show TV’de bayramın 2. günü programa başlıyor. Ama TMSF ile bu konudaki anlaşması bir ay önce yapıldı. Bunun iftarla bir ilişkisi yoktur.”dedi.

Haberin Devamı


Balyoz’da HSYK’nın sorunlu gözüken bir kararı...

SEDAT Ergin’in ‘Balyoz’da nasıl bir final gözüküyor’ başlıklı 12 Temmuz 2014 tarihli yazısında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Balyoz hakimleri hakkında soruşturma açılmasını 10’a karşı 11 oyla reddettiğini okudum ve kelimenin tam anlamıyla şoke oldum. Anayasa Mahkemesi’nin madde madde yapılan hukuk ihlâllerini sergilediği bu davada, yapılan ihlâllerin bazı hukuk hatâlarının ötesine geçen kötü niyet ürünü oldukları pek çok yerde yazılıp çizildi. Toplumun çok büyük bir kesimi bu kanıyı paylaşıyor. Benim gibi mahkemeleri izleyenlerin ise bu kanıdan kurtulmaları mümkün değil; aksini iddia etmek insan aklıyla alay etmek gibi geliyor bana. Bu durumda bir soruşturmaya dahî izin verilmemesi duyulan şüpheleri derinleştirmekten, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu töhmet altında bırakmaktan ve toplumun hukuka olan zaten aşınmış olan güvenini iyice kırmaktan başka ne işe yarayabilir, anlamış değilim. Soruşturma suçlama değildir, bir suçun olup olmadığını öğrenmek maksadıyla yapılan bir iştir. Umarım Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun sayın üyeleri bu kararlarının yanlış olduğu kanısına vararak en kısa zamanda onu tashih yoluna giderler.
A. M. Celâl ŞENGÖR


Yazarın Tüm Yazıları