Bosna Savaşı eşikte mi

*Saraybosna

Haberin Devamı

Saraybosna tam bir Osmanlı şehri. Her tarafında karşınıza çıkan Osmanlı’dan kalma camileri, çarşıları, çeşmeleri ve Türkçe konuşan insanlarla. Bursa ya da İznik gibi eski bir Osmanlı başkentinden farksız.
Ancak elbette onlardan önemli bir farkla ayrılıyor: Hüznüyle. Bosna Savaşı’nda şarapnellerin ve mermilerin delik deşik ettiği binalar, olduğu gibi duruyor. Şehri çepeçevre saran yemyeşil dağlar bile, bu hüznü gölgeleyemiyor.


Gizlenen Nüfus Sayımı


Ne yazık ki savaşın izleri sadece fiziksel değil. Bosna Savaşı 95’te bittiğinden beri tam 20 yıl geçti. Ancak buna rağmen savaşı oluşturan unsurlar hâlâ sapasağlam ayakta.
Bunların en başında, ülkenin karmaşık etnik yapısı geliyor. Malûm, ülkede Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatlar yaşıyor. En son resmi nüfus sayımı ise 91’de yapılmış. Yani savaştan hemen önce.
Ancak geçen yıl yapılan bir sayımın sonuçları, medyaya “sızdırılmış”. Buna göre Boşnaklar yüzde 50’nin üzerine çıkmış. Sırplar %35, Hırvatlar ise %15 civarında.
Bu gizliliğin sebebi ise, ülkedeki kırılganlığı tetiklemesinden duyulan korku. Ancak Müslümanlar çoğunlukta olduğu için bunu Sırpların, hatta Batı’nın gizlediğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.

Haberin Devamı

Dayton’un Getirdikleri


Ülkedeki diğer karmaşıklık ise, siyasi yapı. Bosna-Hersek, yönetim açısından iki devletçiğe bölünmüş durumda. Biri Bosna-Hersek Federasyonu. Ülke topraklarının %51'ine sahip; Hırvat ve Boşnaklardan oluşuyor.

Diğeri ise Sırp Cumhuriyeti. Sırplardan ve toprakların %49'undan oluşuyor.

Bitmedi. Bu bölünmüşlük yeterince karmaşık değilmiş gibi, bir de üstüne ülke üç başlı bir sistemle yönetiliyor.

Bunu, Bosna Savaşı’nı bitiren Dayton Barış Anlaşması belirliyor. Zira Dayton, aynı zamanda ülkenin anayasası. Ve tarihteki ilk ve tek anayasa olan barış anlaşması.

Buna göre ülkenin tüm siyasi mekanizmalarının üzerinde, Avrupa Birliği’nin atadığı bir Yüksek Temsilci bulunuyor. Ve bu temsilci, cumhurbaşkanını görevden alabilecek kadar yetki sahibi.


*

Haberin Devamı


Bununla birlikte, ülkeyi üçlü bir Cumhurbaşkanlığı Konseyi yönetiyor. Tüm üst düzey görevleri, üç etnik grup dönüşümlü olarak yürütüyor.

Dahası, bir göreve gelen Boşnak, Sırp ya da Hırvat, alt kademelere de kendisinden olanları getiriyor. Böylelikle her görev değişiminde, tüm yapı komple değişiyor.

Sırpların Yükselişi


Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisine eşlik etmek üzere bulunduğum Saraybosna’da, Bosnalı gazeteci-yazar Mirnes Kovac’la buluşuyorum. Kovac, Balkanlar konusundaki yazıları ve kitaplarıyla dünyaca tanınan bir uzman.
Savaşın bitiminden bugüne kadarki dönemi ikiye ayırıyor.
95’ten sonraki 10 yılın umut verici ve istikrarlı olduğunu söylüyor. “2006’ya kadar uluslararası toplumun Bosna’daki varlığı ve etkisi hem askeri, hem siyasi olarak çok güçlüydü. Daha iyiye gidiyorduk, gelişme vardı. Hatta Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde Hırvatistan’a çok yakındık” diyor.
Ancak 2006’dan sonra uluslararası toplumun tutumunu değiştirdiğini anlatıyor. “AB’nin atadığı yüksek temsilcilerin profili gittikçe zayıfladı. Çünkü Bosnalıların geleceklerini kendilerinin inşa etmelerini istediler. Ne var ki bu geçiş için çok erkendi” diyor.
Kovac’a göre Sırplar bu durumdan yararlandılar. Hem güçlerini arttırdılar. Hem de bağımsızlık taleplerini. “Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, artık açıkça ayrılmaktan bahsediyor. Ancak uluslararası toplum ve büyük güçler bağımsızlığını asla tanımaz” diyor.

Haberin Devamı


Dayton Değişmezse Savaş


Sırp tarafının Bosna-Hersek’i özellikle istikrarsız bir durumda tutup, sonunda kendi devletlerini kurmak istediklerini söylüyor. “Bu ise yeniden savaş başlatır. Çünkü Boşnaklar kazanımlarından asla ödün vermezler” diyor.
Ve ekliyor: “Dayton-2 dönemine bir an önce geçmek zorundayız. Yoksa yeni bir savaş kaçınılmaz.”
Ancak Sırplar, mevcut durumun değişmesine karşı çıkıyor. Kovac, “çünkü ellerindeki gücü kaybetmekten korkuyorlar” diyor.


*


Kaybedilen yüz binden fazla can, çekilen onca mezalimin üzerinden tam 20 yıl geçtikten sonra Saraybosna’ya gelince, insan sadece şunu soruyor:

Değer miydi?

Not: Salı günü, Türkiye’nin Bosna politikası ve Balkanlarla devam edeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları