ABD, Kürt devleti mi kurmak istiyor?

SADECE son 2 hafta içinde olanlar bile, bizi bu soruyu sormaya sevkediyor:

Haberin Devamı

 

ABD kuzey Suriye’de bir Kürt devleti kurulmasını mı destekliyor? Hem de ezeli müttefiki Türkiye’yi kaybetmek pahasına? Yoksa tek derdi DEAŞ’la mücadele mi?

 

PYD’YE DESTEK

 

MALUM, ABD zaten yaklaşık iki yıldır Suriye’de IŞİD’e karşı savaşta kara gücü olarak PYD/YPG güçlerini destekliyor. Son zamanlarda bu desteği Türkiye’nin itirazına rağmen iyice ayyuka çıktı. Son 2 haftadır ise aleniyeti tavan yaptı.

 

Geçtiğimiz hafta önce PYD kontrolündeki Tel Abyad’da ABD bayrakları dalgalandı. Sonra yine PYD kontrolündeki bazı kentlerde Amerikan üssü kurulduğu ortaya çıktı. Bu da Türkiye’ye “PYD’yi vurursan karşında beni bulursun” mesajı olarak yorumlandı. Washington’dan üstüste gelen “Rakka operasyonunu YPG ile yapacağız” mesajları da buna eşlik etti. 

 

Haberin Devamı

Dolayısıyla sorulan şu: ABD Suriyeli Kürtleri sadece DEAŞ’la mücadele için, yani kısa vadeli bir taktik olarak mı destekliyor? Yoksa uzun vadeli bir strateji olarak Afrin-Cezire arasında, yani Türkiye’nin 900 km’lik Suriye sınırı boyunca bir devlet kurmalarını mı istiyor? 

 

SYKES-PICOT RUHU

 

OYSAKİ mesele bundan, yani kuzey Suriye’den ibaret değil. Bugün Irak da, Suriye de fiilen üçe bölünmüş durumda. Irak’ta güneyde Şii, ortada Sünni, kuzeyde Kürt olmak üzere birer egemenlik alanı çoktan ortaya çıktı. 2005’te hazırlanan Irak Anayasası da zaten federalizmi resmen kabul etmişti. Aynı şekilde Suriye’de de birer Sünni, Nusayri ve Kürt hakimiyeti “de facto” olarak şekillendi.

 

Dolayısıyla 1. Dünya Savaşı sonrasında 1916’da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması’yla özdeşleşen bölgedeki “Sykes-Picot düzeni”, bugün yeniden hareketleniyor. O dönem sabitlenen fay hatları, yine yerinden oynuyor. Ancak ne var ki, bu sefer rüzgâr tam ters yönden esiyor. 

 

Haberin Devamı

Bugün “Sykes-Picot ruhu” yeniden canlanmış durumda. Şu an, yani 21. yüzyılın başında; bundan yüz yıl önce 20. yüzyılın başında yaşanan kırılmaları ve çatışmaları yeniden yaşıyoruz. Ancak başka şekilde. Bugün oluşan Irak ve Suriye gibi devletler değil. Bu ülkelerin içinde etnik ve dini grupların kendi aralarında kümelendiği, homojen, özerk yönetimler oluşuyor. 

 

Dahası, bu iki ülke arasındaki sınırlar da geçirgen-leşiyor. Özellikle kuzey Irak ve kuzey Suriye arasındaki sınırlar anlamını yitiriyor. Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt nüfusla kuzey Suriye Kürtleri de bu geçirgenlikten azade değil. Kısacası; 20. yüzyıl başında ulus-devletlerin, yani üniter devletin sınırları belirlenip kalın çizgilerle çizilirken…

 

Haberin Devamı

Bugün sınırlar kalınlaşmak yerine, aksine inceliyor. Silikleşiyor. 

 

ÖZERK SİSTEMLER

 

ZATEN bu değişim, kurulan paylaşım masasına da birebir yansıyor. Bugün Cenevre görüşmelerine bu yeni fiili alanların temsilcileri de katılıyor. Yani Suriye’yi temsilen sadece hükümet değil, devlet-dışı aktörler de (Suriyeli muhalifler, PYD/YPG gibi) masada oturuyor. Yine Irak söz konusu olduğunda da bugün sadece merkezi hükümet değil, kuzey Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi de (KBY) masaya oturuyor.

 

Bu fiili bölünmenin ise tüm bölgede tektonik bir hareketlenme yaratacağı, yakın gelecekte bizi de birçok sorunla başbaşa bırakacağı muhakkak. 

 

Sykes-Picot’nun 100’üncü yıldönümünü geçtiğimiz mayısta devirmiştik. Şimdi o dönemin ruhunun tam tersine döndüğü bir döneme giriyoruz. O gün, imparatorluklardan yeni ulus-devletler inşa etme ve kurtuluş mücadelesi verme günüydü. Şimdi ise “ulus-devlet”ten bir sonraki aşamaya geçiyoruz. 

 

Haberin Devamı

Federal sistemlerin baş göstereceği; sınırların -korunmakla birlikte- esneyeceği, silikleşeceği bir dönem bu. Dolayısıyla Suriye’de gittikçe belirginleşen Kürt egemenliğini de bu büyük resim içinde görmek gerekiyor. Bu yeni gerçeklik bağımsız ve üniter devletler değil, ama fiili özerk alanlar yaratıyor. Bu yüzden her senaryoya hazırlıklı olmak gerekiyor.

 

İnsan ister istemez Bülent Ortaçgil’in “Bu Su Hiç Durmaz” şarkısını hatırlıyor. Bu sınırlar hiç durmuyor.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları