Yerli ‘Biricik Jones’ evleniyor!

‘Kocan Kadar Konuş’un finalinde her şey halledilmiş gibiydi.

Haberin Devamı

İkinci film ‘Diriliş’, işlerin o kadar da kolay olmadığını gösteriyor. Filme Ezgi Mola’yla birlikte Hümeyra ve Nevra Serezli de damga vuruyor.

 

Yerli ‘Biricik Jones’ evleniyor


Aynı suda iki kez yıkanmak zor olsa da ilk film gişede 1.930.677 kişi tarafından izlenince ve hazır elde sinemaya uyarlanacak bir kitap daha olunca, ‘Kocan Kadar Konuş: Diriliş’in çekilmesi kaçınılmazdı. Nihayetinde devam filmi vizyonda... Malum, öykü Efsun adlı hafif düzene boyun eğmez, entelektüel eğilimlere sahip, evliliğe pek kafa yormayan, bırakın evliliği bazen ilişkiyi bile yük olarak gören, aklı başında bir kızın, okul arkadaşı
(ve de aşkı) Sinan’la yıllar sonra karşılaşması ve bu kez yollarının daha bir kesişmesi üzerine kuruluydu.
‘Kocan Kadar Konuş’a ilişkin şunları karalamıştım: “Sinemamızın son dönemdeki en büyük problemi, çoğu çeşme akarken küpü doldurmaya çalışan ve komedi formatında önümüze atılan boş ve kalitesiz yapımlardır. ‘Kocan Kadar Konuş’ ise akıcı diyalogları ve özellikle Ezgi Mola’nın performansıyla bu toplamın içinden kolayca ayrılan, kayda değer bir çalışma olmuş. Eski Yeşilçam’a yaptığı gönderme de güzeldi. Evlilik konusunda daha anarşist bir çizgiye sahip olmasını isterdim ama bence bu haliyle de sınıfı geçiyor.”

 

Haberin Devamı

‘Kaynanalar’ gibi...

 

Söz konusu filmi bıraktığımız yerde sanki her şey halledilmiş, iş sadece basit bir düğün törenine kalmış gibi görünüyordu. Meğer mesele bu kadar basit değilmiş, arada Sinan’ın kendi çapında bir canavar olan babaannesi Cavidan varmış ve mutluluğa gidilecek yolda
aşılması gereken asıl viraj oymuş.
‘Kocan Kadar Konuş: Diriliş’, kız ve erkek tarafının ilişkideki ‘gereksiz’ ağırlıkları, bitmek tükenmez istekleri ve hırsları yüzünden odak kaymasını anlatıyor. Amma velakin basit bir evlilik öyküsünden iki film çıkarmak, bence her şeyi biraz uzatmış. İlk film yer yer yaratıcı ara numaralara, zekice çıkışlara, eğlendirici duraklara sahipti. Bu kez ‘Kaynanalar’ dizisinin hafif modernize halini (ya da ‘Meet the Parents’ın yerli versiyonunu) ve zorlama bir öyküyü uzatmanın çabalarını izliyoruz gibi geldi bana. Ama yine de filmin kendi kulvarı içinde eli yüzü düzgün bir örnek olduğu aşikâr. Ve yine Ezgi Mola, bir kez daha yeteneklerini konuşturuyor. Üstelik bu kez güçlü bir desteği de var; Nevra Serezli ve Hümeyra gibi iki büyük oyuncu varlığı ve filme kattıkları. Son olarak Efsun, bizim Bridget
(‘Biricik’ de olur) Jones’umuz olarak tarihteki yerini alacak sanırım...

 

Haberin Devamı

KOCAN KADAR KONUŞ: DİRİLİŞ

Yönetmen: Kıvanç Baruönü

Oyuncular: Ezgi Mola, Murat Yıldırım, Nevra Serezli, Hümeyra, Gülenay Kalkan Ünlüoğlu, İsmail İncekara, Nilgün Kasapbaşoğlu, Hakan Salınmış / Türkiye yapımı

 

 

‘Şiddetli’ bir mülteci hikâyesi

 

Yerli ‘Biricik Jones’ evleniyor

 

‘Mülteci konusu’ malum, her dem taze... Kendilerine uymayan hayat koşulları, baskıcı siyasal sistemler, daha güzel bir gelecek arayışı, sınıf atlama düşüncesi vs. derken gerekçe ne olursa olsun insanlar, çok zor koşullarda doğup büyüdükleri topraklardan, alışkın oldukları çevrelerden ve kültürlerden kopup bambaşka dünyalara doğru yelken açıyor. Ülke olarak bu sorunun can alıcı ve yakıcı bir biçimde hissedildiği dönemlerden geçiyoruz. Batı ise bu tür deneyimleri daha önce yaşadı. Aslında bütün bu yaşananların asıl muhatabının gözü doymak bilmeyen kapitalizmin ve sömürgecilik ruhunun olduğu öyle aşikâr ki; ki bu suçluluk duygusuyla egemenler, zaman zaman kimi tedbirlerle günü kurtarmaya çabalıyor. Lakin ne gün kurtarılıyor ne geçmiş ne gelecek...
Durum saptamasını bazen (vicdanlı) medya, bazen de sanat yapıyor. Bu haftanın yenilerinden ‘Dheepan’, sinema yoluyla işin sanat kısmında yer alan temsilcilerden. ‘Düşen Adamlara Bak’, ‘Pas ve Kemik’, ‘Bir Peygamber’ gibi filmleriyle tanıdığımız Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın imzasını taşıyan yapımda Sri Lanka’daki içsavaş sonrası ülkeden kaçabilmek için tanımadığı bir kadın ve küçük bir kızla bir aileymiş gibi davranan ve Fransa’ya giden Dheepan’ın yaşadıkları anlatılıyor. Dheepan, farklı bir ülkede ve kültürde bir yandan tutunmanın yollarını ararken öte yandan kader birliği yaptığı kadın ve küçük kızla zoraki olarak oluşturduğu aile portresine, farkında olmadan kendisini iyiden iyiye kaptırıyor.

Haberin Devamı


‘Altın Palmiye’ almıştı


Audiard klasik bir mülteci öyküsü anlatmak ve tek bir karakter üzerinden ilerlemek yerine bir sacayağını tercih etmiş ve her birinin farklı dertlerine yoğunlaşmış. Son Cannes Film Festivali’nde ‘Altın Palmiye’ye uzanan ‘Dheepan’, ayrıca belli bir noktadan sonra ‘şiddetli’ bir hal alıyor ve farklı kapıları aralıyor (ve bir anlamda şiddetten kaçarken şiddete tutulanlar öyküsüne dönüşüyor). Başarılı oyunculuk performanslarının da dikkat çektiği yapım, belki çok çarpıcı değil ama kendisini izletmeyi başarıyor ve karakterlerinin ruh durumlarını içtenlikle yansıtıyor.  


DHEEPAN

Yönetmen: Jacques Audiard

Oyuncular: Antonythasan Jesuthasan, Kalieaswari Srinivasan, Claudine Vinasithamby,
Vincent Rottiers Fransa yapımı

 

Haberin Devamı


‘Moby Dick’in aziz hatırasına...

 

Yerli ‘Biricik Jones’ evleniyor


‘Denizin Ortasında’, edebiyat tarihinin en güçlü romanlarından sayılan
‘Moby Dick’in nasıl yazıldığının öyküsünü anlatıyor. Ron Howard imzalı film, daha çok görsel yanıyla dikkat çekiyor.

 


Denizden gelen korku, salonlara en çok 70’lerde uğradı. ‘Jaws’, ‘Orca’, ‘Piranha’ bu dönemin öne çıkan yapımlarıydı. Ama sinemanın bu alandaki ilk hamleleri aslında çok eski bir romana dayanıyordu: Amerikan edebiyatının en önemli eserlerinden biri sayılan ‘Moby Dick’e yani... John Huston’ın 1956 tarihli filmi, aynı romanı gibi klasikleşti ve uzun süre çeşitli kuşakları etkilemeyi başardı.
Hollywood’un emektar yönetmenlerinden Ron Howard, bu haftadan itibaren bizde de gösterilen son çalışması ‘Denizin Ortasında’da (‘In the Heart of the Sea’), şimdiki zamanın seyircisini okyanus derinliklerinden gelen tehlikeyle buluştururken bir yandan da ‘Moby Dick’in nasıl yazıldığını gösteren bir öykü anlatıyor. Nathaniel Philbrick’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan filmin öyküsü kısaca şöyle: Genç yazar Herman Melville, Tom Nickerson’ın kapısını çalar ve belli bir ücret karşılığı geçmişte, bir deniz macerasında yaşadıklarını anlatmasını ister. Eski bir denizci olan Nickerson, anılarını paylaşmaktan yana değildir ama ekonomik durumu kötüdür ve karısı, paraya ihtiyacı olduklarını söyleyerek kocasından yaşadıklarını Melville’e aktarmasını ister. O da aktarır: 1820’de, ekonomisi balina avcılığı üzerinde biçimlenen Massachusetts’e bağlı Nuntucket’tan ‘The Essex’ adlı gemi denize açılır. Zengin aile şirketinin gücüyle kaptan olan George Pollard ve işinin ehli ikinci kaptan Owen Chase yönetimindeki seferde amaç, av sonunda 2000 varillik balina yağını elde etmektir. Lakin bu hiç de kolay olmayacaktır.
Paralel bir anlatımla ilerleyen ‘Denizin Ortasında’da öyküyü, vakti zamanında ‘The Essex’te çaylak bir denizci olan Nickerson’ın Melville’e, dolayısıyla bize anlattıkları eşliğinde izliyoruz. Yönetmen Howard, bir önceki filmi ‘Rush’ta ‘Formula 1 tarihi’nin en unutulmaz rekabetlerinden birinin kahramanları James Hunt ve Niki Lauda arasındaki mücadeleyi beyazperdeye taşımıştı. ‘Denizin Ortasında’ genel yapısı itibariyle birçok filmi çağrıştırıyor; bu çağrışımlardan biri de Pollard’la yardımcısı Chase arasındaki çekişmeden dolayı ‘Rush’. Öte yandan öykü asıl olarak elbette ‘Moby Dick’ ekseninde ilerliyor ama hatırlattıkları arasında ‘Mutiny on the Bounty’, ‘Jaws’, ‘The Perfect Storm’, ‘Unbroken’, ‘Alive’, ‘Master and Commander’, ‘Life of Pi’ ve de ‘Godzilla’ gibi yapımları sayabiliriz.

 

Haberin Devamı

‘Balina yağı’nın önemi 

 

Kendisi de zaman zaman denizlere açılan ve balina avcılığına bizatihi tanıklık eden Melville, kitabını klasik bir serüven formatında kaleme almayı düşünüyordu. Yakın dostu Nathaniel Hawthorne’un (ki onun da en ünlü eseri Salem’deki cadı avcılığını anlatan ‘The Scarlet Letter’dır) tavsiyeleriyle ‘Moby Dick’teki ‘Beyaz Balina’yla Kaptan Ahab’ın mücadelesini metaforik bir düzleme oturttu. Roman, zamanında hiç ilgi görmedi, Melville’in ölümünden yıllar sonra ancak 20. yüzyılda değeri teslim edildi ve bu tür okumalar eşliğinde değerlendirildi. ‘Denizin Ortasında’da ise benzer şekilde deşifre edilmeye değer simgesel anlamlar ve göndermeler pek yok. Sadece o dönem ekonomik çarkların döndürülmesinde ‘Balina yağı’nın önemine vurgu yapılıyor. Zaten denizcilik şirketi de sistemin yürümesi için ‘Beyaz balina’ korkusunun kayıtlara işlenmemesi yönünde çaba gösteriyor. Ben bir de balina yağıyla geleceğin yakıtı petrol arasındaki yer değiştirmeye yapılan vurguyu beğendim.
Howard’ın ‘Rush’ta da birlikte çalıştığı Chris Hemsworth’un (namıdiğer ‘Thor’) bu kez ikinci kaptan Chase rolünü üstlendiği filminde kaptan Pollard’ı Benjamin Walker, Melville’i Ben Whishaw, denizci Nickenson’ın yaşlılığını Brendan Gleeson, gençliğini yeni ‘Örümcek Adam’ Tom Holland, geminin üst takım mürettebatından Matthew Joy’u da Cillian Murphy canlandırıyor. Dramatik unsurları ve sosyolojik göndermeleri açısından ‘Moby Dick’le pek de aşık atamayacak konumdaki ‘Denizin Ortasında’, oyunculuk performansları ve görsel açıdan etkileyici sahneleriyle (bu bölümlerden zevk almanız için ‘3D’ izlemenizi öneririm) dikkat çekiyor. Ayrıca ‘Ertuğrul 1890’dan sonra bizi tekrar dev dalgalı sulara çeken film, fırtınalı sahnelerin de hakkını veriyor. Ama bence ‘Denizin Ortasında’nın asıl işlevi ‘Moby Dick’i hem bir kitap hem de (Huston’ın filmi üzerinden konuşuyorum) bir sinema klasiği olarak yeniden hatırlatmak olmuş. Bana kalırsa bu
bile önemli bir çaba.   

 

 

DENİZİN ORTASINDA

Yönetmen: Ron Howard

 

Oyuncular: Chris Hemsworth, Benjamin Walker, Cillian Murphy, Brendan Gleeson, Ben Whishaw, Michelle Fairley,
Tom Holland, Paul Anderson, Frank Dillane, Joseph Mawle ABD yapımı

 

 

Diğer seçenekler


BASKIN: KARABASAN

Beş polis ve bir ihbar üzerine gittikleri eski Osmanlı karakolunda yaşadıkları... Can Evrenol imzalı film, son derece ‘kanlı’ bir öyküye sahip.

 

AlvIn ve sincaplar: YOL MACERASI


Alvin’le arkadaşları Simon ve Theodore, bu kez Dave’i evlenme kararından vazgeçirmek için
çabalıyor. Filmin yönetmeni Walt Becker.

Yazarın Tüm Yazıları