Film o kadar pişmemiş ama...

‘Çok Pişmiş’, dibi gördükten sonra tekrar ayağa kalkmak isteyen ve Michelin rehberindeki statüsünü ‘üç yıldız’a çıkarmak için uğraşan bir şefin mücadelesini klişelerle dolu bir öyküyle anlatıyor.

Haberin Devamı

Bakmayın mutfaktan gelen hoş baharat kokularına, orası aslında bir mücadele, her şeyden önce iktidar alanı... Ya da öyle değil ama kimi filmlerin bize gösterdiği bu. Haftanın yenilerinden ‘Çok Pişmiş’ (‘Burnt’), yemeğe sevgisinden çok hırsını, yükselme azmini, kendini gösterme çabasını, öfkesini ve rekabet ortamında ayakta durma uğraşını katan bir şefin öyküsüne odaklanıyor. Hikâyenin ana kahramanı Adam Jones, yeteneğini daha önceki serüvenlerinde heba etmiş bir şef. Alkolik ve geçinmesi zor bir karakter... Paris’teki işini kaybetmiş ama Londra’da kendisine yeni bir gelecek arıyor ve hem ‘dünyanın en iyi restoranı’nın şefi olmak hem de Michelin rehberindeki ‘iki yıldızlı’ statüsünü ‘üç yıldız’a çıkarmak için çabalıyor. Eski arkadaşı Tony’nin restoranında bütün bu hedeflerine ulaşmak için yola çıkıyor...

Haberin Devamı

Daha çok TV sektörü için çalışan John Wells, iki uzun metrajlı filmi ‘The Company Men’ ve de özellikle ‘August: Osage County’yle dikkat çekmişti. Üçüncü filmi ‘Çok Pişmiş’ ise önceki iki adımdan farklı bir noktada duruyor. Bir kere anlatım çok gösterişli, yer yer klip ve televizyon estetiğine yakın, dertleri (bence) daha yüzeysel ve de en önemlisi hikâye sırtını fazlasıyla klişelere dayıyor. Yani Wells’in önceki yapıtlarını bilenler için söylüyorum, bu kez ne ‘The Company Men’deki kapitalizmi masaya yatırma çabası, ne de ‘Agust: Osage County’deki karakter derinlikleri ve psikolojik çözümlemeler ortada yok. Ama film, görsel açıdan nasıl derler, (mutfaktan örnek vermek gerekirse!) ‘yağ’ gibi akıp gidiyor. Öykünün klişelerine gelince: Şef geliyor, ekibini (ki burada ‘Cazcı Kardeşler’ misali “Beyler, eski ekibi topluyoruz” refleksi var) kuruyor. O ekibe yeni dahil olanlar arasında bir kadın olması lazım ki, aralarında bir ilişki doğsun ve zaman zaman işle aşk birbirine karışsın. Önce nefret, sonra sevgi devreye girsin vs. Yetmedi, şef diğer restoranların şefleriyle de rekabet yaşıyor; burada da ‘Eski dostlar’ın çekişmelerini gözlüyoruz.

COOPER ABARTILI OYNUYOR

Film o kadar pişmemiş ama...

Haberin Devamı

‘Çok Pişmiş’in bir başka sorunu karakterlerin çok yüzeysel ve klişe motiflerle süslenmiş olması. Bu tablo içinde mutfakta gereksiz terör estiren şef Jones’a da pek ısınamıyorsunuz, gerçi ısınmanız gerekmez belki ama onun mücadelesi de sizi içine çeken bir öyküye dönüşemiyor. 

Oyunculuk demişken; Bradley Cooper şef Jones’ta yer yer abartılı bir performans sergiliyor; ekipte yer alan Helene’de Siena Miller ise öyküye güzellik katmak için dahil olmuş gibi duruyor. Mutfak ekibinden Michel’de Omar Sy, Max’te Riccardo Scamarcio takıma ‘uluslararası’ bir kimlik kazandırıyor. Tony’de karşımıza gelen Alman kökenli oyuncu Daniel Brühl ise bence filmin en iyi performansını ortaya koyuyor. Ara rollerde ise Uma Thurman (bir yemek eleştirmeni olarak huzurlarımızda bu kez) ve Emma Thompson’ı izliyoruz. Sonuç? Michelin jürisinden üç yıldız almak için uğraşan bir şefin öyküsünü anlatan ‘Çok Pişmiş’, naçizane benden ‘beş üzerinden iki buçuk’ alıyor...

Yazarın Tüm Yazıları