Futbol, endüstri devriminde

Geçtiğimiz hafta gazetelerde okumuşsunuzdur, futbol oyun kurallarını belirleyen kuruluş IFAB, 130 yıllık tarihinin en radikal değişikliklerini yaptı. Aslında bu değişiklikler için ta 2014’ün sonlarından beri bir ekip çalışıyordu.

Eski Premier Lig hakemi David Elleray’in başkanlığını yaptığı revizyon komitesi, Massimo Busacca, Pierluigi Collina gibi isimlerin de görüşüne başvurdu. Değişiklikler sadece kurallarla ilgili değil, kitabın daha anlaşılır ve sade olmasıyla da ilgili. Kural kitabından 10 binden fazla gereksiz sözcük çıkarıldı, kurallarda 57 irili ufaklı değişiklik var, üçünün adı bile değişti! Değişiklikler içinde video hakem uygulamasının test edilmesi gibi büyük adımlar da var, bir takımın 7 oyuncunun altına düşmesi halinde oyunun tatil edilmesinin tavsiye olmaktan kural olmaya geçişi gibi küçük rötuşlar da...  
 
Şüphesiz ki bu tarihi revizyonun en dikkat çekici parçası, üçlü ceza ile ilgili: Artık ceza alanı içinde bariz gol şansını kesen oyuncu penaltı, direkt kırmızı kart ve sonraki maçtan men ile üç ayrı defa cezalandırılmayacak; yalnızca kasti bir faul, bilinçli hentbol ya da sportmenlik dışı bir hareket varsa ihraç edilecek. Üçlü cezanın ağırlığı konusunda hemen herkes hemfikirdi ama rötuşun kart detayında yapılması enteresan. Hakeme bir büyük yük daha yüklendi, hakem bir kez daha niyet okumak zorunda. Su böylece biraz daha bulanıklaştırıldı. Oysa bariz gol şansını kesip kırmızı kart görüp penaltıya sebebiyet veren oyuncunun sonraki cezası kaldırılabilirdi mesela.
 
12’nci kuraldaki bu değişim futbol dünyasının ekseriyetinin onayını alsa da, revizyonlar içinde gerçekten tartışmalara yol açacaklar da var: Örneğin buz hokeyi ve ragbide kullanılan “sin bin (ceza kabini)” uygulaması. Bir oyuncunun hareketinin ihraç edilecek kadar sert olmaması halinde 5 dakika dışarıda beklemesi konusu. Uzun süredir futbol için de önerilen bu cezanın, 2017’de gençler liginde denenmesi kararı alındı mesela.
 
Uzatmaya giden maçlarda dördüncü bir değişiklik hakkı verilmesi gündemde. Santralarda topun ileriye doğru oynanma şartı artık kaldırıldı. Hakem maç başlamadan kırmızı kart gösterebilecek, kartlık hareketlerde sakatlanan oyuncu saha içinde tedavi edilebilecek. Bunlar futbolu geliştirecek değişiklikler kesinlikle. Ama bence oyunu esas geliştirecek iki değişiklikse şunlar: Birincisi, video hakem uygulamasının Serie A ile birlikte resmi testlere başlayacak olması. Stadın dışında bir yayın aracında konuşlanacak hakemler, gol-kırmızı kart-penaltı benzeri büyük hadiselerde orta hakeme kulaklık yoluyla yardımcı olacaklar artık. Bir başka çok önemli değişiklik de, oyuncuların üzerine performans ölçücü cihazların takılabilirliği konusu. IFAB bunun önünü açtığı anda futbolda da “dördüncü sanayi devrimi” başladı diyebiliriz artık. “Her şeyin interneti” çağına geçiş bu kesinlikle.

DEVRİM NASIL SÜREBİLİR?
Her radikal devrimde olduğu gibi, bunda da arızalar var tabii. Mesela ofsayt kararında topun oyuncunun dokunduğu yere değil, aktif alana geçtiği noktaya konacak olması. Oyunu çok daha fazla karmaşıklaştıracak, hakemi daha da çaresiz bırakacak lüzumsuz bir değişiklik. Hakem dünyasında bu yönde eleştiriler özellikle Elleray’e yönelmiş durumda, çünkü yapılan 57 değişikliğin çoğunun Elleray’in Ocak’ta BBC’ye verdiği röportajda değindiği konular olması tesadüf değil herhalde! Genel kanı, bunların Busacca ya da Collina’nın dahil olduğu bir konsorsiyumun değil, Elleray’in tek başına yaptığı değişiklikler olduğu yönünde...
 
Peki IFAB, gerçekten daha fazla ne yapabilirdi? Ya da bir sonraki toplantıda neler değişebilir başka?
 
1)Oyuncu değişikliği çilesi
Futbolda oyuncu değişiklikleri, daha fazla sporcu kullanılabilecek, ama oyunu daha az durduracak hale getirilemez mi? Her takım her devrede (mecburi kaleci değişikliği hariç) azami birer oyuncu değiştirebilse; devre aralarında ya da uzatma öncesinde istediği kadar değişiklik hakkı kullanabilse nasıl olur?
2) Gözüm üstünüzde
Futbolun en çok yoran sahnelerinden biri de, “gözüm üstünüzde” şovu... Oysa hakem, didişen o iki adamı gözden kaçırmadan atışı yaptırsa; kusurlu hareket devam ediyorsa faul düdüğüyle oynamak isteyeni ödüllendirse daha mantıklı değil mi?
3) Düdüğümü bekle!
Sürekli aynı tiyatroyu izliyoruz: Vakit geçirmek isteyen takım, 7 metreye baraj kuruyor. Hakem düdüğünü havaya kaldırıp 5 saniye bekliyor, sonra barajla didişiyor. Oyun oynamak isteyen takımsa çaresizce bekliyor! Baraj yakınsa, dezavantajlı olan taraf zaten atışı kullanacak olan takım... Onlar bu durumu bile bile oynuyorlarsa hakemin müdahale etmesi anlamsız. 
4) Aut atışı
Aut atışında topun ceza alanını terk etmeden oyunun başlamış sayılmaması da işlerliğini yitirmiş bir kural. Bu kural sayesinde baskı altındaki savunmacı, topa ceza alanı içinde dokunup oyunun tekrar başlaması kurnazlığına başvurabiliyor.
5) Hentbol 
Bir oyuncu, topa vurma niyetiyle ayağını sallar ve bu ayak bilinçsizce rakibine gelirse faul düdüğü çalınıyor. Aynı oyuncu topa vurmak niyetiyle ayağını sallar ve top kendi eline çarparsa, karar “devam”. Oysa o oyuncunun elle oynamasında rakibin herhangi bir kabahati ya da dahli yok. Hentbol, tamamen o oyuncunun beceriksizliğinden kaynaklanmış; aynen ayağını bilinçsizce sallayıp yaptığı faul gibi... Bu kararda da bir dengesizlik olduğunu düşünüyorum. Eğer Iniesta’nın eline çarpan topun nedeni kendi beceriksizliği, ya da arkadaşı Pique’yse karar hentbol olmalı.
Yazarın Tüm Yazıları