‘Magna Carta’nın 800’üncü yıldönümüne nasıl giriyoruz?

Haberin Devamı

TESADÜF bu ya; Türkiye’de genel seçimleri izleyen hafta 15 Haziran gününün, ülkemizde bugün yaşadıklarımızla ilgili bir bağı var; tam 800 yıl önce Britanya’da vergi toplama yetkisinin kraldan genel meclislere geçmesini sağlayan bir berat olan ‘Magna Carta’ dönemin kralı John tarafından kabul edildi. Kralın vergi toplama yetkilerini kısıtlayan bu ferman, bugün ‘Bütçe hakkı’ olarak bilinen; halkın seçtiği meclislerin ne kadar vergi toplanacağına, ne için ne kadar harcanacağına dair demokratik hakkın ilk tescilidir. Unutmayalım; sadece vergi toplama değil harcamalara da bir sınır demekti.


‘Magna Carta’nın 800’üncü yıldönümüne nasıl giriyoruz


800 yıl önce Britanya kralının kendini yasaların üzerinde görerek halkın üzerine vergi salma yetkisi kuşa çevrilmişti. Bu, kralın istediği gibi vergi salamadığı gibi istediği gibi halkın parasını harcayamayacağı anlamına da geliyordu. Bu başlangıçla, bütçe hakkı süreç içinde halkın seçtiği meclislere geçiyordu; ne için harcanacak, kim harcayacak, kaynağı nereden gelecek, uygun harcanmış mı?
Monarşik siyasal sistemden demokrasiye geçişin de ilk adımıdır Magna Carta.

Haberin Devamı


BUGÜNLE İLİŞKİSİ NE


Malum, seçimlerde yasa gereği verilen Hazine yardımı dışında, kamu parası ve olanakları ile propaganda yapılması yasak. Bu bir düzenleyici hukuk kuralı. Ama ne yazık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu ihlal ediyor. Anayasa gereği tarafsız olması gereken, yurttaşlara Anayasa ve yasalara bağlı kalma konusunda yemin etmiş olan, seçim sürecinde siyasi etik gereği de tarafsız bir duruş göstermesi gereken Cumhurbaşkanı, kamu bütçesi ile illerde mitingler düzenliyor ve muhalefet partilerine yükleniyor, muhaliflerin bağlı olduğunu iddia ettiği inançları aşağılıyor.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin Meclis’ten geçmesi, yani tahsisi tek başına bütçe hakkının sadece belli bir parçası. Bütçe hakkının bir parçası da yerinde harcanması ve hesap verilmesidir. Herhangi bir kamu kuruluşu, bakanlık bütçede tahsis edilmiş bir ödeneği keyfine göre kullanamaz. Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığına tahsis edilen ödeneklerin yerinde ve Anayasaya, yasalara uygun harcanması gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Devletin parasıyla (meydanlara) çıkıyorum, bu benim en doğal hakkım. Yüzde 52 oy aldım” diyerek açıklaması bütçe hakkına uygun düşmüyor.
Devletin parası olmaz, halkın yurttaşların vergisi olur. Yurttaşların vergilerinin de çoğunluğu sağlayanın keyfine göre harcanacağı anlamına gelmiyor. Hele ki Anayasayı ve seçim yasaklarını yerle bir ederek harcanması anlamına hiç gelmiyor.

Haberin Devamı


Özetle, hem yasadışı hem de meşru bir tasarruf değil. Meclis, tek başına çoğunluk sandalyelerini temsil etmiyor; Meclis, tüm yurttaşların oylarını yani milli iradeyi temsil ediyor. Dolayısıyla ‘çoğunluğu alan Hazineyi istediği gibi kullanır’ mottosu sadece otokratik rejimlerde olabiliyor. Demokratik rejimlerde değil.
Demokrasiye, yasaların da üzerinde olduğu iddiasında bulunan kralın vergi toplama ve dolayısıyla harcama yetkilerinin çerçevesi sınırlanarak, çizilerek geçildi.
Demokratik ülkeler, 15 haziran günü en başta Britanya; demokrasinin ilk çivisinin çakıldığı Magna Carta’nın 800. yıldönümünü kutlarken, Türkiye güçler ayrılığının yerle bir olduğu, hukukun üstülüğü ve Anayasanın felç olmasının hüznüyle başı öne eğik karşılıyor olacak.

Yazarın Tüm Yazıları