Fay kırığı ilerliyor

İçeride ‘düşük faiz’ takıntısı dışarıda küresel çalkantılarla Türkiye’nin döviz rezervleri günden güne eriyor. Merkez Bankası verilerine göre döviz rezervleri 118.7 milyar dolara indi, bu 3 yılın en düşük seviyesi.

Haberin Devamı

TÜRKİYE politik bir krizin içinden geçerken, diğer tarafta farklı hikâyelerden güç alan küresel çalkantılar var.

İçeride bir de bunlara eşlik eden ‘düşük faiz’ takıntısı ile yürüyoruz; bu da ülkenin döviz rezervlerini eritiyor.

Bayram öncesi yayımlanan Merkez Bankası bilanço verilerine göre; döviz rezervleri 118.7 milyar dolara inerek, 30 Kasım 2012’den bu yana en düşük seviyesine geriledi.

Yılbaşından bu yana döviz kuru artışı, Euro ve doların yarı yarıya ağırlıkta olduğu döviz sepetinde yüzde 25 olurken, dolarda yüzde 30’u buldu.

Kur artışı sürüyor; durgun bir patikaya dahi girmiş değil.

Haberin Devamı

Merkez Bankası, 2013’ün ikinci yarısı ve 2014 başındaki döviz kuru artışı sırasında olduğu gibi yüklü döviz satışı yoluna gidemiyor.

Nedeni basit; bankanın mevcut yönetimi, TL faizini düşük tuttuğu sürece yapacağı döviz müdahalelerinin işe yaramayacağını, 2013 ve 2014’de pahalı biçimde öğrendi; kısa sürede yüksek rezerv kaybına neden oldu, sonra da TL faizlerini sert biçimde artırmak zorunda kaldı.

Yegâne silahı olan TL faizlerinde, vitrinde duran politika ve koridor faizlerine dokunmadan likidite ile oynayarak ortalama fonlama faizini yavaşça artırıyor.

Bu da hiç etkili olamıyor. Yine rezerv kaybı var; oradaki düşüş de kademeli.

Mayıs 2013 sonlarında ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke, devasa bir para musluğu işlevi gören tahvil alımlarını azaltacaklarını ve bu parasal genişlemeden çıkış patikasına gireceklerini ilan ettiği konuşmayı yaptığında, bizim Merkez Bankası’nın döviz rezervleri kabaca 130 milyar dolardı.

Haberin Devamı

Yükümlülükler düşüldükten sonra geriye kalan döviz varlıklarını gösteren net döviz pozisyonu da 45 milyar dolar idi.

Bugün 118 milyar dolarlık brüt rezerve karşılık, net döviz pozisyonu da 30 milyar dolar seviyesine inmiş durumda.

BAHÇE DÜZENLENMELİYDİ

Bernanke konuşması aslında, bizim gibi bu parasal genişlemenin ‘kaymağını yiyen’ ve de siyasetçilerinin iç politikada yüksek büyüme havası attıkları gelişen ülkeler için bir ‘işaret fişeği’ idi.

Çünkü ‘ziyafet masası’ ve ekonomiler toparlanmalı, bahçe düzenlemesine geçilmeliydi.

Ancak Türkiye, bu gelişmeye seyirci kaldığı gibi, tersine düşük faiz takıntılı ‘kör gözüm üstüne’ politikalar ve politik krizlerin içine girdi.

Haberin Devamı

2013 Mayıs Bernanke konuşması sonrası süreçte Merkez Bankası brüt rezervlerindeki kayıplar ihracat reeskont kredilerinden gelen döviz alımları ile yeniden yükselse de, gerileme eğilimine geri dönüldü.

Bunda, hem piyasalara yapılan günlük ihale yoluyla döviz satışları, hem de Hazine’nin dış borç ödemelerini yapıyor olması etkili.

Bir de zorunlu karşılıklara yatırılan dövizlerdeki değişim.

2014 Ekim ayından bu yana olan döviz rezervi düşüşü çok belirgin; brüt rezervlerde 15 milyar dolarlık kayıp var.

Net rezervde ise kabaca 10 milyar dolarlık kayıp var.

2015’deki brüt rezerv ve net rezervdeki düşüş eğilimi, geçmişte 2013 ve 2014’deki kısa sürede şok düşüşlerle karşılaştırıldığında kademeli düşüş olarak görünüyor.

Haberin Devamı

Buna koşut olarak, Merkez’in piyasaya verdiği paranın ortalama faizini de kademeli olarak yukarı çektiği görülüyor.

Ancak bunun sinyal etkisi yok.

Ayrıca piyasa faizleri zaten önden ve çoktan yükselmiş durumda.

Merkez Bankası hiçbir sakinleştirici işlev ortaya koyamadığı gibi, ağırdan alarak da kur artışını ve potansiyel olarak döviz rezervlerine olan ihtiyacı kaşıyor.

Küresel koşullara bakılırsa ağırdan almak için oldukça kötü bir zaman.

Ayrıca, net rezervde son 7 yılın en düşük seviyesine gelmesi olumsuz bir tablo çizdiği gibi, brüt rezervi yüksek tutan unsurun da, TL cinsi zorunlu karşılıkların dövizle tutulabilme seçeneğinin sağlanmasıyla gelen ilave 50 milyar dolarlık geçici kaynak olduğu biliniyor.

Haberin Devamı

Bankalar ise bunu yurtdışı kısa vadeli borçlanma ile sağladılar.

Tüm bunların özeti şu; koşullar kırılgan ise kararlı ve itibarlı bir para politikası şart.

‘Piyasaları ve politikacıları idare ediyorum, zamana yayıyorum’ derken, bizatihi bu politikanın kendisi ‘fay kırığını’ daha da ilerletebilir.

Nitekim dolarda 3.70’lik kur tahminlerinin ortalığa dökülmesi o yolda mesafe aldığımızı gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları