Ekonomiye kriz yönetimi yön verecek

KANLI darbe girişiminin haftası doldu; bu girişimin güvenlik, toplumsal ve siyasal alanlarda yarattığı travma kadar ekonomiye de etkisi olacak. Yapılması gereken bu etkiyi en düşük dalga boyuna indirmek ve ortadan kaldırmak.

Haberin Devamı


Yapılacak işler ekonomi alanından çok, siyasi alanda duruyor. Doğrusu, darbe girişimi sonrasında bu şokun onarılmasında ekonomik tedbirlerin etki alanı sınırlı. Etkili onarım siyasi alanda; demokratik mekanizmaların Meclis’teki partilerin işbirliği ve katılımı ile kapsayıcılıkla yürütülmesinde yatıyor. Bu, ekonomide potansiyel hasarların hızla onarılmasında çapa işlevi görecektir.

 

Tek başına, kamudaki görevlerde artık birincil kriterin liyakat olacağını ilan etmenin bile, derin hasar almış kurumsal yapıların güçlenmesine dair önemli bir çapa olacağını hatırda tutmak gerekiyor.

 

Türkiye’nin büyümesinin ‘yakıtı’ olan sermaye akımlarını sağlayan yabancı yatırımcıları ikna edecek olan da, demokratik süreçler içinde bu onarımın yapılması. Yatırımcıların travma sonrası stresin politik olarak iyi yönetilip yönetilemediğine bakacakları çok açık. Çünkü iyi yönetilemezse kısıtlayıcı bir eşiğe doğru gidilebileceği kaygısı var.

 

Haberin Devamı

Ekonomideki durumu sakinleştirme ve normale çevirme konusunda ilk adımlar Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’ndan gelmişti malum. Her ikisi de doğru ve sakin adımlar olmuştu.

 

Ekonomi yönetiminde yapılması gereken sakin ve sağduyulu yaklaşmaktı. Ancak dün ekonomi ile ilgili kimi kamu otoritelerinden gelen haberler, mali piyasaların bu tedirginliğine yardımcı olacak türden değil; işgüzarlık. BDDK tarafından analist raporlarının izleneceğine dair ‘sopa sallayan’ açıklamalar, SPK tarafından da halka açık şirketlerin kendi hisselerini alabilmesinde yüzde 10’luk limitin kaldırılması gibi gereksiz kararlar, şu soruyu sordurur: ‘Otoriteler neden endişeli? Buna neden ihtiyaç duyuldu?’

 

Darbe gibi ağır bir travmadan görece oldukça küçük bir dalgalanmayla çıkmaya çalışan mali piyasalara verilmesi gereken mesaj; kendi dinamiğinde, herkesin beklentisine göre serbestçe fiyat ve işlem oluşumlarına yol vermektir. Her olağanüstü duruş ya da karar, işleri olduğundan daha kötü yöne sürükler. Fiyatlar düşerse yükselirse sonra yerini bulur. Ellerinde nakit fazlası olan şirketler zaten kendi hisse senetlerini, ödenmiş sermayelerinin yüzde 10’una kadar satın alabiliyorlardı.

 

Haberin Devamı

Geçmişte, 1994 ve 2001 ekonomik krizlerinde, Gezi sürecinde de tanık olduk; daha önce ülkeye para getirerek TL’ye çeviren ve hisse senedi ya da tahvile yatıran yabancı yatırımcılar, gelişmelerden endişeye kapılarak getirdikleri dövizleri geri satın alıp götürdüler. Bu koşullarda normal olan bu tür işlemleri “ülkenin istikrarını bozma niyeti” ile karşılayan, yazdıkları raporları art niyetli bulan sesler yükseldi. Oysa bu paralar gelirken, “Türkiye’nin geleceği parlak” raporlarını da yine o kuruluşlar yazmıştı.

 

Aynı biçimde kredi dereceleme kuruluşlarına bakış da pek gerçekçi değil. Bu kuruluşlar not verdikleri şirket ya da ülkenin çıkarını değil, buralara para yatıracak yatırımcıların çıkarını önde tutar. Bu kuruluşlara ‘hakem’ gözüyle bakılması da doğru değil. Tek açısı vardır; kreditörlerin paralarını geri alıp alamama riskidir. En küçük risk parlamasında, hemen notu indirirler. Bu açıdan bakınca “düşene bir darbe daha vurmak” gibi görülebilir. Bugün şu anda soğukkanlı bakış, notu aşağı çekebilecek unsurları kötüleştirmemek, darbe girişimi sonrasında işlerin iyi yönetilmesini önermektir.

 

Haberin Devamı

Nitekim Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyedeki notunun korunmasının önem arz ettiğini ve kredi derecelendirme kuruluşlarıyla iletişim halinde olunduğunu” söylemesi bu açıdan önemli.

 

İnfial içinde tüm bu duygusal tepkilerin mali piyasaların sağlığına ve yatırımcıların bakışına getireceği bir yarar yok. Tersine yurtiçindeki tasarruf sahibi ve yatırımcıların içine düştüğü belirsizlik ve karmaşıklık algısını güçlendiren söylemler olarak yerini buluyor.

 

Krizler topluma ve ekonomiye büyük travmalar getiriyor. Ancak bunun sonrasında, bir an önce bunun etkilerinin ortadan kaldırılması ve ekonomideki akışların yoluna koyulması için işlerin akılcı biçimde yönetilmesi, işgüzarlıktan kaçınılması gerektiğini geçmiş deneyimlerden fazlasıyla öğrendik.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları