Washington ve yeni Erdoğan

ACABA hikâyeyi yanlış mı ele alıyoruz? Mesele “yeni Türkiye” değil de aslında “yeni Erdoğan” meselesi mi?

Haberin Devamı

Nerede koptu iş diye geriye dönüp bakınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Obama arasındaki en son temas 19 Ekim 2014’teydi. Amerikalılar IŞİD kuşatmasındaki Kobani’de Kürt kuvvetlerine havadan silah yardımı yapmaya karar vermişti. Obama, operasyonu haber vermek için Erdoğan’ı aradı. Ve Cumhurbaşkanı bu fikre karşı çıksa da ertesi gün silah balyaları uçaklardan bırakıldı.
İki ülke arasında sonraki en üst düzey temas 21 Kasım’da başlayan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın İstanbul ziyaretiydi gerçi. Ama şimdiye kadar herhangi bir somut sonucu ortaya çıkmamış o gezinin de neden yapıldığı halen anlaşılmadı. Dolayısıyla Obama-Erdoğan hattı kapandı. 2009’dan beri iki tarafın da üzerine titrediği iki lider arasındaki ilişki dondu. Dahası, Kobani öyküsünden sonra Erdoğan’ın belirlediği yeni çizgiyle, uzun süre Türk-Amerikan ilişkilerinin de taşıyıcısı görevi üstlenen bu bağ, bir kopuşa dönüşmeye başladı.

*

PEKİ niye “yeni Erdoğan”? Birincisi “yeni Erdoğan” çünkü Cumhurbaşkanı, bu haftaki Meksika ziyaretinde de görüldüğü gibi başbakanlığı döneminde hiçbir zaman rastlanmamış bir biçimde artık hemen her olayda Obama’yı ağır sözlerle doğrudan hedef alır oldu. Daha öncekileri bir kenara bırakıyorum. North Carolina’da salı günü üç Müslüman gencin komşuları tarafından katledilmesi olayını, 2 Şubat’ta 88 Amerikalı Kongre Üyesi’nin (hepsi milletvekili senatör yok) Dışişleri Bakanı John Kerry’ye yolladığı, Türkiye’de Gülen’le bağlantılı gazetecilere yönelik gözaltılara ilişkin mektupla ilişkilendirdiği konuşmayı okudunuz mu? Matias Romero Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada aynen şöyle dedi Erdoğan: “Sayın Obama niye susuyorsun, Biden niye susuyorsun, Kerry niye susuyorsun? Ama Türkiye ile ilgili sana 80 tane kiralık kişi buluyorlar, bir mektup gönderiyorlar, Türkiye’nin aleyhine kalkıp orada kampanya yürütüyorsunuz.”

*

İŞTE “yeni” dememin sebebi, yarın, Obama ve Erdoğan arasında tarihteki ilk telefon konuşmasının gerçekleştiğ 16 Şubat 2009’un üzerinden tam altı yıl geçmiş olacak. Ve bu sözler de, bu altı yıllık dönemin tartışmasız en keskin, en can acıtıcı konuşması olarak tarihteki yerini alacak. Washington’daki herkeste şok etkisi yarattı bu yorum. Hem North Carolina Olayı’nda Yönetimin başından beri dikkat ettiği, meseleyi kışkırtıcı bir boyuttan uzak tutma çabasını göz ardı ettiği ve açıkça Amerikan iç politikasına müdahale niteliği taşıdığı için. Düşünsenize, Obama sırf aynı türden bir handikapla karşı karşıya kalmamak için her türlü eleştiriyi göze alarak Paris’teki Charlie Hebdo yürüyüşüne katılmadı. Ve şimdi de içeride Müslümanları provoke edecek, silah edinmenin serbest olduğu ülkede aşırılıkların oluşmasının önüne geçecek bir tutum belirlemeye çalışırken Erdoğan’ın bu sözlerine muhatap oldu. Hem de, Amerikan milletvekillerine “kiralık” diye hakaret edilmesini dinlemek zorunda kaldı. Hem de yanı başındaki Meksika’da.

*

PEKİ, Obama’ya karşı kendini artık iyice belli eden bu “yeni Erdoğan”ın, hepimizin dillerimize pelesenk ettiğimiz “yeni Türkiye” tanımlamasından niye daha belirleyici olduğuna gelince. Niye? Birincisi, Amerika’yla ilişkiler, Türk dış politikasının tartışmasız en ağırlıklı konusu olduğundan. İkincisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç kuşkuya yer bırakmayacak biçimde bu ilişkiyi tek başına domine ettiğinden. Çünkü unutmayın, Türk Dışişleri Bakanlığı’nda yazılan kriptoların yaklaşık yüzde 80’inin cc’lendiği yerdir Washington Büyükelçiliği. Ve Türk-Amerikan ilişkileri de Türk diplomasisinin politika üzerindeki en etkin unsurudur. Ve “yeni Türkiye” diye ortada dolaşan soyut bir kavramın, Washington’la ilişkilerden içerideki Merkez Bankası tartışmasına kadar istisnasız her olayda kendini belli eden, elle tutulur, gözle görülür tek somut yüzü de Erdoğan’dır.

*

SADECE kendi yönlendirmek istiyor Cumhurbaşkanı. Ve ağustostan beri Başbakan Ahmet Davutoğlu ile tek bir telefon görüşmesi bile yapmamış Başkan Obama için de başka çare kalmıyor. Halbuki Obama’yla ilişkisinin baştakinden farklı olduğunu ilk kez kendi de itiraf etmiş. Ve Meksika dönüşü uçaktaki gazetecilere “Obama’yla ilk göreve geldiği dönemde aram çok iyiydi” demiş. “Sonra baktık mesele anlayamadığım şekilde farklı gelişmeye başladı.”
Öyle olunca da... Örneğin geçen hafta AB Bakanı Volkan Bozkır Washington’daydı. Yönetim’den tek bir kişi ile buluşamadan döndü. Bu hafta İçişleri Bakanı Efkan Ala Yönetimin organize ettiği, perşembe günü yapılacak şiddet içeren aşırılıkla mücadele zirvesine katılmak üzere salı günü kente geliyor. Bakalım zirve dışında onun herhangi bir ikili teması olacak mı?
Washington-Ankara ilişkilerinden onun Türkiye için doğurduğu daha geniş çaplı bölgesel sonuçlara, hepsinin altında yatan sebep aynı. Yeni Türkiye diye bir şey yok belki de. Yeni Erdoğan bu.

Yazarın Tüm Yazıları