Gezi’nin yıldönümünde ABD’nin ikiyüzlülüğü

OBAMA, çarşamba yeni terörle mücadele konseptini açıkladı.

Haberin Devamı

Suriye için Türkiye gibi komşulara sağlayacağı destekle oluşturacağı çok taraflı politikayı. Ertesi gün Pentagon’da üst düzey bir yetkiliden Türkiye’nin oynayacağı rolü öğrenmeye çalışıyorum. Ankara’nın Suriye’deki radikal unsurlara yaklaşımından Washington’da en çok Amerikan Savunma Bakanlığı rahatsızdı. “Bu konuda Türkiye ile işbirliği nasıl” dedim. “Harika bir işbirliği halindeyiz” dedi. “Farklılıklar vardı” dedim. “Son birkaç aydır iletişimimiz olağanüstü” dedi. “Ne değişti” dedim. Türkiye’nin Suriye’ye giden yabancı savaşçıları daha sıkı takip ettiğini anlattı. Ve tek bir olumsuz laf etmedi.

*

BU sefer bir paneldeyim. Düşünce kuruluşu CSIS’te Suriye’deki yabancı savaşçılar konuşuluyor. FBI terörle mücadele direktörü Andrew McCabe, yabancı savaşçıların hepsinin Suriye’ye Türkiye’den geçtiğini söyledi. Bu durumu konunun birinci derece sorumlusu bir Amerikalı yetkiliye sorduğumda ise aynen şöyle dedi: “Suriye krizinin Türkiye’yi nasıl zor durumda bıraktığını biliyoruz. El Nusra gibi bizim terörist saydığımız örgütlerle ilişki de bu açıdan çok karmaşık. Türkiye’yi anlıyoruz. Uzaktan eleştiri getirmeyeceğiz.” Halbuki bundan bir yıl önce Başbakan Washington’a geldiğinde konuşulanları hatırlıyorum. Nasıl sert eleştirdiklerini...

*

BİTMEDİ. Türkiye’de Yahudi düşmanlığının zirveye ulaştığı bir dönem, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın antisemitizmle mücadele özel temsilcisi Ira Forman geçen hafta Türkiye’deydi. Ve Türk Hükümeti’nden yetkililerle konuşacaktı. Ankara Forman’a randevu vermemiş. Ofisiyle konuştum. “Programlar uyuşmadı” dediler. “Üç gün Türkiye’de olduğu halde mi” dedim. “İnanın, burada bir haber yok” diye bir de beni ikna etmeye çalıştılar. Ve sonra da Türkiye hakkında olumsuz bir görüş çıkmaması için konuşmayı reddettiler.

*

SADECE o da değil. Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için Washington’ın ne kadar angaje olduğunu biliyoruz. Ama her şey tam rayına giriyor gibiyken Türkiye’de bir mahkeme Mavi Marmara baskını yüzünden dört İsrailli komutan için geçen pazartesi Kırmızı Bülten çıkarılmasını istedi. İş yine karıştı. Tabii sordum ben de. “Yorumunuz ne” diye. Yazılı bir açıklama yolladılar: “Bu İsrail ve Türkiye arasında bir konu.” Kararın ilişkilere etkisine dair ise yine tek bir eleştirel söz yok.

*

İŞTE Gezi’nin birinci yıldönümünde, geçen sene protestolar sürerken yaklaşık 20 ayrı açıklamayla Türk Hükümeti’ne yüklenen ve sonra Gezi’nin iki ülke ilişkilerini nasıl derinden etkilediğini her fırsatta uzun uzun anlatan Amerikalıların bir yıl sonraki durumu. Kimse Ankara için kötü konuşmayacak. Soran olursa da, basın, ifade özgürlüğü gibi evrensel haklar ihlal edildiğinde konu birkaç cümleyle geçiştirilecek. Hepsi o.
Türkiye’de görev yapmış, bugün Yönetim üzerinde halen etkin eski bir Amerikan Dışişleri yetkilisi, bu durumu şu şekilde tarif etti: “Türkiye ile artık salt al-ver (transactional) ilişkisine geçildi.” “Ne değişti” dedim. “Suriye ve Kıbrıs değiştirdi” dedi, “Kıbrıs’ta bir çözüm olacağına inanıyorlar ve oraya doğru koşuyorlar.” “Mümkün mü sizce” dedim. Güldü. Sonra da şöyle dedi: “Dışişleri’ndeyken bir gün analistleri topladım ve onlara bir talimat verdim: Gelen bütün gizli belgeleri, telgrafları okuyun ve bana önemlileri iletin. Ama iki konuyu önüme getirmeyin. Biri Kıbrıs. Ben hiçbir zaman Kıbrıs’tan çözüm çıkacağına inanmadım.”

*

TÜRKİYE’de Mısır politikası yüzünden ABD’ye kızanlar var ya. “Washington, çıkarları yüzünden askerlerin müdahalesine darbe demedi. Bu ikiyüzlülüktür” diye. Haklılar elbette. Ama darbe olmasa bile AB yolundaki Türkiye’de yaşananlara bakın. Polis şiddetine... Ölen gençlere... Soruşturulmayan yolsuzluklara... Hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü sorunlarına... O eleştirileri yapanlardan hükümet yanlısı olanlar sakın seslerini çıkarmasınlar. Çünkü söyleyeyim. Beğenmedikleri o Amerikan ikiyüzlülüğünden Ankara’dakiler de faydalanıyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları