24 Nisan’a kadar ışıklar kapalı

İLAÇ endüstrisinin doktorlarla geliştirdiği parasal ilişkinin devasa bir boyuta gelmesi üzerine aldılar bu kararı.

Haberin Devamı

1.5 milyar dolarlık bir araştırma bütçesi var diyelim. Amerikan ilaç firması bu harcamayı yapıyor. Üstüne de 300 milyon dolar lisans ve tanıtım için ekliyor. Sonra bu paranın büyük bölümünü, ilacının tanıtımını yapmaları için doktorlara ödemeye başlıyor. Mesela araştırmacı gazetecilik örgütü ProPublica, kan pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar için üretici firmaların sadece 2013’ün ikinci yarısında doktorlar ve hastanelere yaklaşık 20 milyon dolar para akıttığını ortaya çıkardı. Yine doktorların ilaç üreticileriyle kurdukları ilişkiyi incelemek için kurulan Open Payments web sitesi de Detroit’te bir doktor tespit etti. Bu acil servis doktorunun ilaç tanıtımından beş ayda 75 bin dolar kazandığını belirledi.

*

PARALARI alıyorlar. Siz kimden para aldığını bilmiyorsunuz. Ve hastalığınız için size verdiği reçetede yazılı ilacın da, o doktorun anlaşma yaptığı firmanın ürünü olduğundan haberiniz olmuyor. İşte Amerika’da ilaç üreticilerine doktorlar ve hastanelerle kurdukları maddi ilişkiyi açıklama zorunluluğu getirilmesi kararının altında da bu neden yatıyor. İnsanların hayatını doğrudan etkileyen bir konuda şeffaflaşma zorunluluğu. Hatta öyle ki, değil doğrudan ödeme, ilaç firmaları doktorları yemeğe götürdüklerinde bile artık Amerikan Hükümeti’ne bunu beyan etmek zorundalar. 10 doları aşan her harcamayı kayda almak durumundalar.

*

AMERİKA’da insanların hayatlarına değen bu tür alanlarda bilgi paylaşımı müspet bir biçimde artarken, yine her birimizin geleceğini etkileyen uluslararası politikanın git gide kapalı hale gelmesinin ne kadar şaşırtıcı ve zamanın ruhuna uymayan bir durum olduğuna değinmek için anlatmak istedim bu hikâyeyi.
Örneğin bu hafta Washington’da yapılan Şiddet İçeren Aşırılıkla Mücadele Zirvesi. Toplantıya Türkiye adına İçişleri Bakanı Efkan Ala gelecekti. Ama geçen cumartesi günü alınan bir kararla, iç güvenlik paketinin yarattığı tartışma nedeniyle buluşmaya Ala yerine son anda Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın katılmasına karar verildi. Ve Yılmaz tıpkı bir hafta önce kentte bulunan AB Bakanı Volkan Bozkır gibi Amerikan Yönetimi’nden kimseyle ikili bir görüşme yapmadı. Sonra da basına görünmeden sessizce ayrıldı.

*

YILMAZ’ın tam Washington’dan ayrılacağı gün ise ofisi, Türkiye’nin füze savunma ihalesiyle ilgili bir soru önergesine yanıt verdi. Ve 19 Şubat tarihli yanıtta “Türkiye’nin Çin ile sözleşme masasına oturduğu uzun menzilli hava savunma sistemi, Türkiye’nin savunması için milli sistemlere entegre edilecek ve NATO’ya entegre edilmeden kullanılacaktır” dedi. Ama Türk tarafı daha sonra bu konuda nihai kararın verilmediğini açıklasa da, Amerikan Yönetimi hiçbir yorum yapmadı. NATO’ya sordum ben de. Yazılı. Cevabı veren şöyle dedi: “Türk müttefiğimizin kararının detaylarına ve bunun nihai karar olup olmadığına bakmak zorundayız. Genelde, müttefiklerin edindikleri kapasitelerin bir arada çalışması NATO için önemlidir.”

*

BİTMEDİ. Aynı gün Ankara’da da Türkiye ve ABD arasında Suriyeli muhaliflerin eğitilip donatılması için bir anlaşma imzalandı. Ama anlaşmanın detaylarına dair tek bir açıklama yapılmadı. Halbuki iki ülkenin konuya yaklaşımındaki en önemli iki ayrıntı halen net değil. Eğitim alacakları kim seçecek? Ve düşman kim olacak? Öyle ki, imza töreninden bir gün önce Pentagon Sözcüsü Tuğamiral John Kirby, sorum üzerine düşmanın “sadece ve sadece IŞİD” olacağını, ayrıca eğitim alacak kişilerin ise CENTCOM bünyesindeki Tümgeneral Michael Nagata’nın ortaklarla yürüteceği işbirliği sonucu belirleneceğini net biçimde söyledi. Ayrıca Pentagon Sözcüsü James Brindle da Türkiye’deki eğitimin “önümüzdeki aylarda” başlayacağını söyleyip işin önceden söylendiği gibi Mart’a yetişmeyeceğini hissettirdi. Dostlar alışverişte görsün imzası bu. İki ülke arasında kötü giden ilişkilere olumlu bir görüntü eklemek için düşünülmüş bir çaba. Ancak o kadar muğlak, halen o kadar ne olduğu belli olmayan bir anlaşma ki... Burada da karanlıktayız.

*

HEPSİNİN üzerine Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’yi de kapsayan Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, hafta içi Ermenistan’a gitti. Ermeni Soykırım Anıtı’nı ziyaret etti. Ancak Amerikan Dışişleri, ziyaretle ilgili bir yorum yapmadı. 1915 Olayları’nın yıldönümü sayılan 24 Nisan’da Erivan’da bulunacak Amerikan Başkanlık Delegasyonu’nun hazırlık çalışmasıydı aslında bu ziyaret. Ama tek bir açıklama yok.
Hayat gittikçe daha çok şeffaflaşıyor Amerika’da. Ama uluslararası politika belli konularda tam tersine gittikçe daha kapalı hale geliyor. Biraz da Türk-Amerikan ilişkilerinin mevcut koşullarına bağlı bir mesele bu. 24 Nisan öncesine has bir durum.
Bekleyeceğiz mecburen. 24 Nisan’a kadar Ankara’da da Washington’da da ışıklar kapalı.

Yazarın Tüm Yazıları