Yeni barbarlık

ATATÜRK Havalimanı’na IŞİD’in yaptığı barbarca saldırı terör tehdidinin boyutları hakkında yeni ve çok vahim bir örnektir.

Haberin Devamı

Atatürk Havalimanı en iyi korunan mekânlardan biridir. Yirmi gün kadar önce de MİT buraya saldırı olabileceği uyarısında bulunmuş, güvenlik tedbirleri daha da artırılmıştı.

Batı basını da Atatürk Havalimanı’ndaki güvenlik güçlerinin “etkili ve profesyonelce” davrandığını yazıyor. Teröristlerden birini fark eden kahraman polis memuru Yasin Durna onu vurdu fakat üstündeki bomba düzeneğini patlatmasını engelleyemedi. Onu vurmasaydı daha kalabalık bir noktada patlayacak olan bomba daha büyük facialara sebep olabilirdi.

Polis memuru Yasin Durna yaralı hastanede yatıyor, ameliyatla dalağı alındı, acil şifalar diliyorum.

Terörle mücadele eden bütün emniyet güçlerimize sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.

Tedbir ve istihbarat çok önemli fakat her zaman kesin önleyici olmuyor.


‘FEDAİ EYLEMİ’
Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı birkaç bakımdan daha bir önemlidir. Evvela üç kişi hem Kalaşnikof silahlarla hem bombalarla ve eşgüdümlü olarak bunu yaptılar. Bir intihar eylemcisinin herhangi bir kalabalığa girip kendini patlatmasından daha ‘sofistike’ bir eylem!

Konunun uzmanı olan EDAM’dan Can Kasapoğlu, CNN Türk’teki açıklamasında, bunun yeni bir terör modeli olduğunu söyledi. “İntihar eylemi” yerine “fedai eylemi” denilmesini öneriyor: Tek kişi değil, birkaç kişi üzerlerindeki bombayı patlatmadan önce otomatik silahlarla insanları tarıyorlar, ondan sonra bombaları patlatıyorlar. Veya içlerinden biri bombayı patlatıyor, öbürleri panik halindeki insanları tarıyor...

Böylece eylemleri daha uzun süreli, daha kanlı, daha sansasyonel oluyor.

Pakistan ve Hindistan’daki büyük terör eylemlerinde kullanılan bu modeli IŞİD ilk defa İstanbul’da bu eylemle uyguladı.


TEHDİDİN BÜYÜKLÜĞÜ
Terör tehdidini artıran diğer bir husus, merkezi emir kumanda olmasa bile “yalnız kurt” veya “uyuyan hücre” denilen terör unsurlarının yaygın bir şekilde varlığıdır.

Alınlarında damga, sırtlarında üniforma yok; teşhis edemiyorsunuz. Doktrin eğitimi bile gerekmeyen, öfke dolu, yarı meczup insanlar... Bomba yapmayı öğrenmeleri hiç de zor değil.

Ekonomik krizler, siyasi gerilimler, komplo teorileri, hatta günlük hayatın terslikleri bile bunların delirmesi için yetiyor.

Terörün barbarlığı tırmandığı gibi, tehdit alanı da çok geniş: Artık birkaç ülke değil, bütün ülkeler terör tehlikesine maruzdur. Coğrafyamız itibariyle Türkiye Avrupa’daki herhangi bir ülkeden daha fazla teröre maruzdur. Bu gerçeği görerek düşünmeliyiz.

Teröristlerin havalimanı ve çevresinde günlerce keşif çalışmaları ve mühimmat hazırlıkları yaptıkları kesin; hele de teröristler yabancı militanlarsa.

Öğleden sonra Kılıçdaroğlu’nu dinleyip akşam bu eylemi yapmış olabilirler mi?!

Partizanlık nasıl körlük yaratıyor görüyor musunuz? Böyle bir zihinle teröre karşı doğru politikalar geliştirilebilir mi?


YURTTA SULH CİHANDA SULH
Terör konusunda herkesin din, ırk ve siyaset ayırımı yapmadan birlik olması çağrıları yerden göğe haklıdır. Ancak bunun şartı, toplumda din, ırk ve siyaset farklarını kaşımaktan sakınarak siyasi kavga konusu yapmamaktır, siyasetin kucaklayıcı olmasıdır.

Bütün ülkelerin teröre karşı işbirliği yapması ve müşterek politikalar geliştirmesi zorunludur. Bunun da zemini dış politikaların çatışmacı değil, ortak evrensel değerler yönünde uzlaşma ilkesini benimsemesidir.

Bu bakımdan Rusya ve İsrail’le ilişkilerimizin düzelmeye başlaması çok sevindiricidir. Dış siyasette doğru dil, diplomasi dilidir.

Yurtta sulh, cihanda sulh prensibi terörle mücadele için de olmazsa olmazdır.

Yazarın Tüm Yazıları