‘Şefkat tokadı’

MEDYADA bir süredir haberler çıkıyor, FETÖ’deki “şefkat tokadı” denilen bir mekanizma anlatılıyor.

Haberin Devamı

Ayrılmaya kalkan veya emirlere itaat etmeyenlere Allah’ın ceza vereceği, kendilerinin veya yakınlarının başına bir bela geleceği söyleniyormuş.

 

Uşak savcısı iddianamesinde şahit ifadeleriyle ayrıntılı olarak anlatmış.

 

Totaliter materyalist siyasi hareketlerde, komünizmde ve faşizmde de böyledir. Allah’ın cezalandıracağını söylemezler tabii... Emredilmiş klişe dışında düşünen ve davranan militanlar “ihanet”le suçlanır. Totaliter partiden “ihraç” edilmek korkunç bir itibar ve çevre kaybıdır. “Hain” damgasıyla ortada yapayalnız kalmaktır...

 

İster metafizik bir “tokat”tan, ister damgalanıp yapayalnız kalmaktan olsun, kişiyi örgütün robotu yapan müthiş bir korkudur bu!

 

Haberin Devamı

‘KOMÜNİST MÜRİT’

 

Totaliter hareketlerde bağımsız kişiliğin nasıl yok edildiğini anlatan Richard Crossman “Aldatan Put” adlı eserinde “komünist müritler” kavramını kullanır. Arthur Koestler, Andre Gide, Louis Fisher ve Ignazio Slone gibi komünizmin müridi olmuş fakat sonra özgürlüklerine dönmüş olan büyük yazarların anlattıklarını içerir bu kitap.

 

İtalyalı komünist Ignazio Slone’nin yazdıklarına bakın:

 

“Moskova’ya gittim. Beni en çok şaşırtan şey, Rus komünistlerinin Lenin ve Troçki gibi istisnai kişiler de dahil olmak üzere kendi fikirlerine uymayan kişilere karşı tahammülsüz olmalarıydı... Hain, fırsatçı, satılmış, uşak diye suçluyorlardı.”

 

Bu totaliter havadan bunalan Slone, özetle şunları söyler:

 

“Fakat hürriyet şüphe edebilmektir, hata yapabilmektir, araştırıp deneyebilmektir; herhangi bir edebi, felsefi, sanatsal, dini, sosyal hatta siyasi otoriteye hayır diyebilmektir.”

 

Haberin Devamı

Bunun üzerine Slone “karşı devrimci!” ilan edilecektir.

 

‘SAPIK, ZINDIK’

 

FETÖ’nün karanlık yüzü büsbütün ortaya çıkmışken çok önemsediğim iki husus var: Biri tasfiye ve soruşturmalarda hukuka uyulması, savunma hakkına titizlikle riayet edilmesidir. Çünkü demokratik hukuk devletinin değerini göstermeliyiz.

 

İkincisi, “bunlar zındıktır, sapıktır” gibi beyanlar ancak belirli bir kesimde etkili olabilir. Asıl gösterilmesi gereken vahim gerçek, bireyi robotlaştıran “totaliter psikoloji”dir.

 

Evet, asıl bu gerçek görülmelidir, çünkü sorunun temelinde bu var. Üstelik sağcı, solcu, dinsel ya da seküler olsun, totaliter psikoloji ve totaliter yapılar aynı robotlaştırma sonucunu doğuruyor; geniş sempatizan kitlelerinden ayrı olarak.

 

Haberin Devamı

Bağımsız kişilik ve hür vicdan sahibi toplumlarda ise siyaset daha insani, hukuk daha saygın, dindarlık daha deruni olur.

 

EKMEK-SU GİBİ

 

İslam’ın merhamet ve sevgi ummanını yansıtan tasavvufta tarih boyunca her mezhepten bütün ‘iyi’ tarikatlar insanlara “nefs terbiyesi”ni, hoşgörüyü, edep ve saygıyı, kul hakkını yemenin ağır vebalini öğrettiler.

 

“Anadolu’nun iç aydınlığı” olan Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş...

 

Kanuni Süleyman’ı “para vakıfları” konusunda uyaran Sofyalı Halveti Şeyhi Bali Efendi...

 

Ne zaman ki işin içine “tekfir” yani başkalarını sapık, kendisini “seçilmiş” sayma şeklindeki şeyh ve grup narsisizmi girdi... Güç hırsı tarikatları bozdu, “nefs terbiyesi”nin yerini nefse tapınma aldı: “Şeyh uçmaz müritler uçurur” oldu.

 

Haberin Devamı

Soruları çalarak, kumpas yaparak kul hakkı yemek bile “dava uğruna mubah” sayıldı işte!

 

“Sürüden kopmama” refleksinin güçlü olduğu toplumumuzda bağımsız kişilik ve bireysel özgürlük kültürünü geliştirmeye ekmek-su gibi ihtiyacımız var...
Sadece yeni FETÖ’ler olmasın diye değil; “orta gelir tuzağından” çıkmak için de hür düşünce, bağımsız birey, hukukun üstünlüğü gibi değerlere ekmek-su gibi ihtiyacımız var.

 

NOT: Lösemili çocuklar, bu küçücük yavrularımız sizden Kurban Bayramı’nda yardım bekliyor. Kurbanlarınızı LÖSEV’e bağışlayın. www.losev.org.tr/kurban

Yazarın Tüm Yazıları