Rumeli

SOSYAL medyayla ilgim yok, Ahmet Hakan’ın köşesinde okudum, bir avukat “Balkan göçmenleri geldikten sonra bu ülkenin kimyası bozuldu” diye hezeyan kusmuş.

Haberin Devamı

Balkan göçmenleri “temel değerlerimizi dejenere” etmiş imiş!

 

Şaşırmadım. Zira “Suyun öbür tarafı” denilerek, “Selanikliler” denilerek ifade edilen hezeyanların olduğunu biliyorum.

 

İkinci Meşrutiyet’i Selanik’in Anadolu’dan intikamı diye yazanlar da oldu!

 

Bilmezler ki, İkinci Meşrutiyet sürecinde ilk isyanlar Selanik ve Manastır’da değil, Anadolu’da “vergi ayaklanmaları” olarak ortaya çıkmıştı... En büyüğü de Erzurum’da gerçekleşmişti.

 

RUMELİ, KIRIM, KAFKASYA

 

Bir Balkan çocuğu olan Yahya Kemal, Albert Sorel’in Fransız milletini Fransız tarihinin bin yılda yarattığını söylemesinden çok etkilenmiş, bizim bugünkü milli varlığımızı da tarihimizin bin yılda yarattığını belirtmişti.

 

Haberin Devamı

Rumeli, Kırım ve Kafkasya’dan son iki asırda göçler gelmeseydi, onlar oralarda eriseydi, hepimiz bugünkü vatanımızda toplanamasaydık!.. Düşünebiliyor musunuz?!

 

Tarihçi Kemal Karpat’ın “Osmanlı Nüfusu” adlı araştırmasına göre, 1820 yılında Osmanlı coğrafyasında Müslüman nüfus oranı yüzde 69’du. Osmanlı Avrupası’nda yüzde 32’den ibaretti.

 

Milliyetçilik akımları, Sırp, Rum, Bulgar isyanları, toprak kayıpları, Rus genişlemesi... Bu süreçte Rumeli, Kırım ve Kafkasya’dan göç ve tehcirlerle bugünkü Türkiye coğrafyasına 9 milyon göçmen geldi. Kabaca üçümüzden biri.

 

İyi ki geldiler, bu burada hep beraber vatan kurduk.

 

İyi ki geldiler, Kemal Karpat Hocamızın anlattığı gibi, Anadolu bozkırına farklı coğrafyalardan sebze tarımını getirdiler, yanlarındaki altınlarla şirketler kurdular. Eğitim ve kültürümüze katkıları da büyüktür.

 

Haberin Devamı

Siyaset ve ideoloji uğruna aynı bin yıllık tarihin aynı vatanda buluşmuş çocuklarını “göçmen” diye ayırmak! Çirkin ve cahilce!

 

ABDÜLHAMİD VE GENÇ TÜRKLER

 

Abdülhamid’le Atatürk’ü tarihteki farklı yer ve işlevleriyle değerlendirmek yerine, birbiriyle vuruşturmak ve birini tutup öbürüne saldırmak şeklindeki ideolojik tarih anlayışları böyle bir çok hezeyan üretiyor.

 

Abdülhamid’in bu ülkeye büyük hizmetleri geçmiştir. Modern eğitimi yaygınlaştırdı, Ortaçağ usulü “patrimonyal” yani padişahın şahsi hizmetkârlığı şeklindeki memuriyet yerine, Tanzimat’la başlayan modern bürokrasiyi ve modern mahkeme teşkilatını geliştirdi.

 

Liste uzatılabilir. Fakat...

 

Haberin Devamı

Devlet öylesine zaaf içindeydi ki, Balkanlar’da asayişi sağlayamadığı için Avrupalı devletlerin denetiminde ve İtalyan General Di Giorgi kumandasında yabancı jandarma teşkilatının Rumeli’de kurulmasını Abdülhamid kabul etmek zorunda kaldı.

 

Meşrutiyet “vatanı kurtarmak” için ilan edildi. İlk aylarda bunu başaracak gibi gözüküyordu. Hatta İngiliz Dışişleri Bakanı Edward Grey, İstanbul’daki büyükelçisi Gerard Lowter’ı uyarmıştı: Osmanlı’da Meşrutiyet başarılı olursa sömürgelerimiz Hindistan ve Mısır’da da halk parlamento istemeye başlar!

 

İngiltere Genç Türkleri desteklemeyecektir.

 

İDEOLOJİK ŞABLONLAR

 

Evet Genç Türkler vatansever fakat çok tecrübesiz gençlerdi. Çok hatalar yaptılar, Osmanlı devleti onların elinde Birinci Dünya Savaşı içinde ömrünü tamamladı.

 

Haberin Devamı

Fakat Abdülhamid tecrübeli bir siyaset sınıfı mı yetiştirmişti? Hayır... Cevdet Paşa’dan bile şüphelendiği için Mecelle Cemiyeti’ni dağıtmıştı.

 

Şu da bir gerçektir ki, Abdülhamid’in okullarından mezun olanlar Milli Mücadele’yi yaptılar, Cumhuriyet’i kurdular.

 

Bütün bunları şu gerçeği vurgulamak için yazıyorum: Günümüz gibi tarih de çok karmaşıktır, ideolojik şablonlarla bakmak mutlak yanlıştır.

Yazarın Tüm Yazıları