Politikacı cumhurbaşkanı

POLİTİKACI bir kimse de başka mecralardan bir kimse de elbette cumhurbaşkanı olabilir.

Haberin Devamı

Önemli olan, cumhurbaşkanının hangi kariyerden geldiği değil, nasıl hareket edeceğidir. Türkiye’nin anayasal sistemi olan parlamenter demokraside, çok aktif bir politikacı da cumhurbaşkanı olabilir ama oraya çıktıktan sonra “partisiz” davranması gerekir.
İngiliz ve İspanyol demokrasilerinde kral, kraliçe vardır. Almanya demokrasisinde cumhurbaşkanı, partiler politikasıyla ilgisiz ilahiyat kökenli Gauck’tur. İtalyan Cumhurbaşkanı Napolitano, politik kökenlidir fakat politik kimliğiyle değil, üzerinde uzlaşılabilen birleştirici kimliğiyle oraya seçilmiştir.

GÜL’ÜN SÖZLERİ

Başbakan Erdoğan, geçmiş cumhurbaşkanlarını “devletin temsilcisi” diye eleştirmişti, sonra “Gül hariç” diye açıklama gereğini duydu. Teker teker isimler üzerinde durmayacağım, en azından Turgut Özal’a “devletin temsilcisi” denilebilir mi?
Türkiye’de darbe yapıp kendisini seçtirten asker kökenli cumhurbaşkanları olduğu gibi, askeri darbeleri önlesin diye oraya seçilen ve gerçekten darbeleri önleyen asker kökenli cumhurbaşkanı da oldu. Türkiye o dönemleri ebediyen kapatmıştır.
Bugün parlamenter sistemde politikacı kökenden gelen cumhurbaşkanı örneği Abdullah Gül’dür. Dünkü açıklamasında Çankaya için şöyle diyordu:
“Bu adam cumhurbaşkanı olmasın diye konuşanların bugün gelebildiği tek devlet kapısı, hepsine kucağımı açtım.”
Keşke başka devlet kapıları da herkese açık olsaydı, değil mi?!
İşte parlamenter sistemde cumhurbaşkanlarının, politikacı kökenden gelseler bile, parti kavgalarından uzak durmaları bu sebepten gereklidir: Ülkede siyaseten kavga edenlerin de gidip başvuracağı “partisiz” bir yüksek devlet kapısı olmalıdır!

ALİ FUAT BAŞGİL

Anayasa hukukumuzun büyük isimlerinden merhum Prof. Ali Fuat Başgil, liberal muhafazakârdı. 27 Mayıs yaklaşırken Menderes “Hocam ne ne yapalım” diye sorduğunda, derhal uzlaşıcı politikalar izlenmesini tavsiye etmiş, fakat Cumhurbaşkanı Celal Bayar bunu engellemişti maalesef.
İşte bu Prof. Başgil, 27 Mayıs’tan önce yayınladığı “Esas Teşkilat Hukuku” adlı başyapıtında parlamenter sistemde cumhurbaşkanının rolünü sayfalarca anlatır. Çok özetle:
“Parlamenter cumhurbaşkanı müşkül anlarda liderlerle temas ederek yatıştırıcı ve arabulucu hizmetler ifa eder. Siyasi ihtiraslar çarpışmasında taraf tutan bir cumhurbaşkanı ise, parlamenter sistemde faydalı olmak şöyle dursun, kamu oyunu parçalayıcı bir rol oynamış olur. Halbuki aktif politika başbakanın, bakanların işidir.” (Sf. 346)
Evet, aktif bir politikacı da başka bir isim de cumhurbaşkanı olabilir. Önemli olan, seçildikten sonra “kapıyı herkese açık” tutabilecek, siyasi kavgaların üstüne çıkmış bir şahsiyet olarak davranabilmesidir. “77 milyonun cumhurbaşkanı”, 77 milyon içindeki siyasi görüşlerin tamamına açık olmasıyla mümkündür.

SİSTEMİN İŞLERLİĞİ

Bunlar benim bugünkü görüşlerim değil. Merhum Özal seçildiğinde de, Başgil’den alıntılar yaparak aynı görüşleri savunmuş, cumhurbaşkanının iç politikaya karışmaması gerektiğini yazmıştım. (Tercüman gazetesi, 11 Kasım 1989)
Sistemin düzgün işlemesinin şartı budur.
Sonra merhum Özal istifa edip parti kuracağını söylediğinde, bunu destekleyeceğimi de beyan etmiştim. Maalesef ömrü vefa etmedi.
Netice: Kişiler önemlidir fakat demokratik sistemde kurumlar, kurallar, teamüller, denetim ve denge mekanizmaları çok daha önemlidir. Zira milletler ancak sistemin düzgün işlemesiyle iyi yönetilebilirler.

Yazarın Tüm Yazıları