PKK değişir mi?

SON bir yılda hepimiz büyük tecrübe yaşadık; çözüm süreci derken vahim bir çatışma ortamında bulunuyoruz.

Haberin Devamı

Şehit sayısının 300’ü, öldürülen terörist sayısının 3 bini geçtiği ifade ediliyor.

Bir yıl önce nasıldık? Çözüm süreci bir umuttu. Başbakan, “Ortadoğu’da çözüm süreci tek başarı hikâyesidir” diyordu. Cumhurbaşkanı, mesela Elazığ konuşmasında hem başkanlık sistemi hem çözüm süreci için destek istiyordu.

Kürt hareketindeki iyimserlik de daha az değildi. Bu iyimserliği yansıtan Selahattin Demirtaş “Türkiye toplumu HDP’ye büyük şans verdi” diyordu, “KCK yöneticileri akıllıdır” diye vurguluyor, teröre başvurarak bu iyi gidişi bozmayacaklarını söylüyordu.

Bugün nasıl bir ortamda bulunduğumuzu anlatmaya gerek yok.

Yaşanan tecrübelerden dersler çıkarmak gerekmiyor mu?


HENDEK VE ÇÖZÜM
Çözüm süreci devam ederken, Öcalan’ın talimatına rağmen PKK’nın sınır ötesine çekilmemesi önemli bir sinyaldi, Kandil’den silah içeren açıklamalar yapılıyordu. KCK yöneticilerinden Murat Karayılan sınır dışına çekmedikleri militanlarına daha o zaman şu sözlerle “hendek ve barikat” talimatını vermişti:
“Şehirleri değil mahalleleri ele geçirin, toplumsal güçler mahallelerde kontrol sağlamalı!...”

Birkaç gün sonra PKK’nın gençlik örgütü yayınladığı bildiride Cizre’nin Nur Mahallesi’ni ve Diyarbakır’ın Sur Mahallesi’ni “özgürce yaşayacağımız, kendi kendini yönetecek mahalleler” olarak ilan ediyordu. (DHA, 26 Ekim 2014)

Aynı Karayılan üç gün önce yeni bir açıklama yaptı. Ordunun hendek ve barikatları kaldırmak için yaptığı operasyonları eleştirerek şöyle diyor:

“Halbuki bu şehirlerde bu düzeyde bir savaş yaşanmasına gerek yoktu. Aksine, eğer onlar sıradan yaklaşsaydılar, bu hendek sorunları bir şekilde çözülebilirdi...”

Karayılan’ın bu açıklaması örgüte yakın FHA’da 28 Mart’ta yayınlandı.


KANDİL’DEKİ KCK
Acaba PKK ya da Kandil’deki KCK şefleri “savaş yaşanmasına gerek yok, sorun bir şekilde çözülebilir” diye bir düşünce geliştirebilir mi?

Karayılan öbürlerine göre daha siyasi konuşan biridir. KCK’da böyle bir düşüncenin en ufak bir işareti bile yok.

Ancak gelişmiş ülkelerde silahlı etnik sorunlar, nihayetinde “savaş yaşanmasına gerek kalmadan” demokratik sürece sokulabilmiştir, tipik örnek İngiltere ve İspanya.

Totaliter bir yapı olan Kandil kendi tercihiyle terörden vazgeçmeyecektir. O noktaya gelebilmesi bir, operasyonların etkinliğine; iki, şiddeti durdurması için PKK üzerinde Kürt kamuoyunun aktif bir siyasi baskı kurmasına ve üç, PKK üzerinde uluslararası baskı için Türkiye’nin diplomaside müttefiklerini artırmasına bağlıdır.


HDP VE DEMOKRASİ
Kürt kamuoyunun PKK üzerinde “savaş yaşanmasına gerek yok, sorun bir şekilde çözülebilir” baskısı kurabilmesi konusunda HDP maalesef kötü sınav verdi. Çözüm sürecinde bunun mümkün olabileceğini gören HDP 7 Haziran seçimlerinde bu umutla oy patlaması yaptığı halde Kandil terörü başlatınca Kandil’in peşine takıldı, 1 Kasım seçimlerinde barajı güçlükle aşabildi.

HDP içinde “savaş yaşanmasına gerek yok, sorun bir şekilde çözülebilir” görüşünün gelişmesi için partide bağımsız düşüncesini kaybetmemiş olanlara ve Kürt işadamlarıyla esnafa büyük sorumluluk düşüyor.

Hükümet de HDP’lileri Kandil çizgisine itmek yerine demokrasi içine çekmek gerektiğini her açıklamasında, her adımında akılda tutmalıdır. PKK üzerinde diplomatik baskı kurabilmek Türkiye’nin dostlarını artırmasına bağlıdır. Bu konuda Türkiye’nin otoriterleşen değil, demokrasisi gelişen bir görüntü vermesi hayati bir gerekliliktir.

Yazarın Tüm Yazıları