Önce adalet

YENİ anayasa konusunda Başbakan Davutoğlu’nun CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin prensip düzeyinde olumlu geçtiği anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Başbakan, ihtilaf konusu olan bakanlık sistemini gündeme getirmiş fakat anlaşılan ısrarcı olmamış. Temel hak ve hürriyetlere aykırı 12 Eylül yasalarının ayıklanması, gazetecileri tutuklamanın yanlışlığı ve AB uyum yasaları gibi konularda iki partinin mutabakatı sevindirici bir gelişmedir.

Bu ilk adım; önümüzde inişli çıkışlı uzun bir yol var. Ben öncelikle adalet sorununa dikkat çekmek istiyorum.

 

‘YÜRÜTMEYLE UYUMLU’

 

Bizde yargı her devirde sorunlu oldu, tarafsız ve bağımsız olamadı, sadece el değiştirdi. “Yürütmeyle uyumlu” sözü yargının bugünkü sorunlarını özetliyor. Bakıyorsunuz, iktidar siyasi bir suçlama yapıyor, ardından yargı ona göre iddianame yazıyor.
İşte, Gezi olayları hakkında iktidar “darbeye teşebbüs” dedi, ardından Çarşı grubu hakkında “darbeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı!
O zaman şöyle yazmıştım:
“Mahkeme neye karar verir, ülkedeki adli sorunlardan dolayı kesin bir şey diyemem ama AYM ve AİHM gibi nihai merciler bunu ‘ölçüsüz’ bulacak, ‘darbeye teşebbüs değildir’ diyeceklerdir. Böyle demezlerse ben bu sütunda ‘hukuk okumamışım’ diye yazarım!” (10 Eylül 2014)
Ve işte, hepsi beraat etti.
Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandığında da şöyle yazmıştım:
“Dündar ve Gül hakkındaki terör örgütüne yardım ve casusluk suçlamaları ‘yokluk’ derecesinde hukuken geçersizdir. Er veya geç bu suçlamalar beraatla sonuçlanacaktır.” (28 Kasım)
Göreceğiz, er veya geç böyle olacak.

 

Haberin Devamı

ÖRGÜT VE DARBE

 

Yine “örgüt” ve “darbe” suçundan gözaltına alınan Prof. Sedat Laçiner, mahkeme tarafından serbest bırakıldı. “İfadeye çağırmak” varken dört gün süreyle buz gibi bir hücrede “gözaltında” tutmak bile hukuka aykırıdır.
Şahsiyetini ve eserlerini bildiğim Prof. Laçiner de eminim takipsizlik veya beraatla bu haksız suçlamadan kurtulacaktır.
Türkiye’de “örgüt, darbe, casusluk” kavramları balmumuna döndürüldü, siyaseten istenilen şekil verilebiliyor. Usulsüz telefon dinleyeni, şantaj yapanı, kasten haksız karar vereni mutlaka soruştur, yargıla... Ama bu kavramları kullanarak gazeteye, TV’ye el koyarsan, terör eylemi olmayan işadamını, gazeteciyi tutuklarsan o ülkede adalete güven kalmaz.
Bu kavramların hukuki tanımları bellidir, bunu genişleterek yargıya uygulattırmak hukuk devletinde söz konusu olamaz.
Bu konuda Prof. İzzet Özgenç’in “Suç Örgütleri”, Prof. Ersan Şen’in “Suç Örgütü” adlı bilimsel ve içtihadi eserlerini herkese tavsiye ederim

 

Haberin Devamı

TEMEL SORUN HSYK

 

Bu noktada sorunumuz büyüktür. Hâkim ve savcıların üstünde, iktidarın organize ettiği seçimlerle oluşan HSYK’nın “yürütmeyle uyumlu” kılıcı dolaşıyor.
Adalet Bakanlığı’nın da soruşturmalara siyasi amaçlı müdahaleleri biliniyor. Hatta müdahalelerini suç olmaktan çıkaran kanun bile yaptılar! (6545 sayılı Torba Yasa)
Sırf adaletin yüceliği bakımından değil... Türkiye’nin gerçek terör örgütleriyle, PKK ile, IŞİD’le mücadele ettiği bu fevkalade kritik dönemde terörle etkin mücadele için de  devletin adaletine herkesin güven duyması için de yargının tarafsız ve bağımsız olması hayati bir milli davadır. Bunun tek yolu, HSYK’nın bağımsız ve tarafsız olacak şekilde çoğulcu bir yapıya sahip kılınmasıdır.
Yeni anayasa da en önemli birkaç konudan biri, HYSK’yı, yürütmeden de farklı odaklardan da etkilenmeyecek çoğulcu, bağımsız bir yapıya kavuşturmaktır. Bakın Fransa, 2008 yılında anayasa değişikliği yaparak cumhurbaşkanını bile HSYK’dan çıkardı.

Yazarın Tüm Yazıları