Liberalizmin ölümü!

DÜNYANIN hemen bütün toplumlarında otoriter eğilimlerin yükselmesi çeşitli yorumlara yol açıyor: “liberalizmin ölümü, otoriterliğin cazibesi” gibi...

Haberin Devamı

Demokrasi sandığında otoriter eğilimlerin güçlenmesi de “demokrasi-liberalizm çatışması” diye yorumlanıyor.

Avrupa’da aşırı sağın yükselişi belliydi. Amerika’da Donald Trump’ın umulmadık başarılar göstermesi liberal ve refahlı toplumlarda bile “otoriter” eğilimlerin güçlendiğinin alarmını veriyor. The Atlantic’te yazan Shadi Hamid, Trump’ın yükselmesini “otoriterizmin aldatıcı cazibesi” (authoritarian temptation) olarak niteledi...

New York Times’da Roger Cohen’in “Liberalizmin ölümü” başlıklı makalesi büyük ilgi gördü. Cohen’in bu yazısını büyük bir sevinçle köşesine aktaran sol yazarlar da oldu ülkemizde.


‘SAVAŞ NARASI’
Liberalizmin Berlin Duvarı yıkıldıktan sonraki parlak cazibesini kaybettiği açık. Liberal ekonomide krizler yaşanıyor; doğru...

Dünyanın hemen her yerinde terör tehdidinin artması sıkı tedbirlere ihtiyaç yaratıyor; bu da doğru.

Liberalizmdeki gerilemenin temel sebebine Roger Cohen’in koyduğu teşhis çok isabetli: “Liberalizm bir savaş narası olarak zayıftır.”

Gerçekten insanüstü liderlerin peşine takılarak büyük ve muhayyel ideolojiler uğruna kitleleri seferberliğe çağıran otoriter hareketler kriz dönemlerinde güçlü bir duygusal cazibe kazanıyor. Öyle dönemlerde mesela bireysel özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, sınırlı hükümet, çoğulculuk gibi liberal değerler ilgi görmüyor.


‘BASİT ÇÖZÜMLER’
Özgürlükler ve kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerle ‘sınırlandırılmış’ bir hükümet mi? Yoksa vurduğu yerden ses getiren bir hükümet mi?!

Zamanımızda ekonomik krizlerin yarattığı “ekmek” endişesi ile siyasi istikrarsızlık ve “terör” endişeleri özgürlük yerine otoriteyi cazip hale getiriyor.

Fakat Karl Popper’ın bir sözü çok önemlidir; mealen şöyle: “Çok karmaşık sorunlara önerilen basit çözümler daima yanlıştır.”

Rasyonel ve uzun vadeli politikalar gerektiren karmaşık sorunlara “kökünü kazımak, yasaklamak, hainleri ezmek, yabancıları göndermek, duvar örmek” gibi basit çözümler kitlelere çok cazip geliyor. Komplo teorileri bu cazibeyi büsbütün parlatıyor. Amerika gibi bir toplumda da Trump’ı yükselten budur.

Shadi Hamid yazıyor, Amerika’da şu tartışılıyormuş: Trump başkan olur da teröristlerin ailelerini öldürün diye emir verirse, ordu buna itaat eder mi?!

Birçok kimse kurumsal gelenekler ve hukuk güçlü olduğu için itaat etmez diyor.


BAŞKA YOLU YOK
Evet, dünyada ve bizde karmaşık sorunlara basit (ve yanlış) çözümler cazip geliyor, otoriter eğilimler güçleniyor. Ben endişeliyim fakat çok da karamsar değilim. Çünkü 1930’larda yaşamıyoruz.

1930’lardaki gibi dünya harbi sonrasında ekonomik yıkımla katmerlenmiş ölümcül krizler yok bugün... Demokrasiler de o zamanki kadar teçhizatsız değil.
1930’lar Mussolini, Stalin ve Hitler’in totaliter dünyasıydı.

Bizde otoriter Tek Parti rejiminin sözcüsü Recep Peker 3 Aralık 1934 günü Meclis’te “Liberallik yasaktır” dedikten sonra “Liberalizm çok fena ve çok zararlı bir unsurdur” diye konuşmuş, coşkuyla alkışlanmıştı.

Bugün Peker’in sözlerini kendi ideolojileri adına alkışlayacak olanlar az değildir ama toplumda özgürlükler ve kuvvetler ayrılığı fikri de çok güçlenmiştir.

Özellikle ekonomik gelişmenin ancak özgürlüklerle mümkün olacağı konusunda gittikçe daha fazla bilinçleniyoruz.

Ağır sorunlar kısa vadede otoriterliğin cazibesini artırsa da kitleler uzun vadede refah isteyeceklerdir, bunun da evrensel hukuktan ve liberal demokrasiden başka yolu yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları