Kâbus..

Haberin Devamı

DAĞLICA saldırısı terör rutininde sıradan bir olay değildir; PKK’nın 1984’ten bugüne yaptığı en kanlı 6 eylemden sonuncusudur.
Bütün şehitlerimize rahmet diliyorum, yanan yüreklerin acısını paylaşıyorum.
Olayın üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Terör örgütü 11 Haziran’dan bu yana bu kanlı eylemleri nasıl yapıyor? Dağlıca katliamı gibi bir olayı nasıl gerçekleştirdi? PKK neden hiç mühimmat ve silah sıkıntısı çekmiyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü TV konuşmasında yaptığı açıklama fevkalade önemlidir:
“Çözüm sürecini bunlar adeta Güneydoğu’da, kısmen Doğu’da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, tabii ‘Herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim’ dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar”
Sabah gazetesi de PKK’nın çözüm sürecinde “80 bin silah” stokladığını yazdı!

Haberin Devamı

İSTİHBARAT ZAAFI!

Sayın Erdoğan başbakanlığı döneminde PKK’nın hareketleri konusunda “hazmedilemeyen bazı durumlara rağmen operasyon yapmıyoruz” demişti. (22 Ağustos 2013)
Bunu sürecin psikolojisi bakımından anlamak mümkün. Fakat PKK’nın bu süreçte silah ve mühimmat stoklaması ve devletin hiç müdahale etmemesini anlamak mümkün değildir.
PKK çözüm sürecinde “çok ciddi bir silah stoklaması” yapacak, ülkeye 80 bin silah ve binlerce kilo patlayıcı sokacak, bundan kimsenin haberi olmayacak! Devleti yönetenler de “sonradan” anlayacaklar!
Böylesine bir “istihbarat zaafı”nı hiçbir devlet ihmal edemez. Kahraman Mehmetçik’in teröre karşı verdiği mücadeleyi güçlendirmek için çok güçlü bir istihbarat şarttır.
Bu konuda ihmali olanlar hakkında idari ve adli soruşturma açılmalı, kamuoyuna bilgi verilmelidir.
Unutmayalım KCK, terör organizasyonuyla ve siyasi totalitarizmiyle Türkiye’yi daha uzun süre meşgul edecektir.

ÖZGÜR BASINA BASKIN

Haberin Devamı

Türkiye böyle bir bela ile karşı karşıyayken, ülkenin siyasi bakımdan aşırı derecede kutuplaştırılmış olması ayrı bir vahamettir. Vahamet, dün gece Hürriyet gazetesine AKP’li holiganların fiili saldırısıyla bir kere daha kendini gösterdi.
Evet, Hürriyet’in internet sayfasında, Cumhurbaşkanı’nın “400 milletvekili” söylemi ile Dağlıca saldırısı arasında ilişki çağrıştıran bir şekilde verilmesi yanlış olmuştur. Başka birçok haber sitesinde ve hatta dünkü bazı gazetelerde aynı şekilde verilmiş olsa da bu yanlıştır. Nitekim Hürriyet hemen bunu kaldırmış,
iç denetimini de başlatmıştır.
Düzgün ve medeni bir açıklama mümkünken, gece yarısı holiganları toplayıp gazeteye saldırarak tahribat yapmak ne demek?

Haberin Devamı


TOTALİTER KAFA

Gece baskın sırasında AKP gençlik kolları başkanının korkunç konuşması; hele de şu sözleri:
“1 Kasım’da ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız...
Sadece Aydın Doğan medyası değil, bütün HDP’siyle, PKK’sıyla ve ilk başta da Fethullahçı terör örgütüyle biz başkan yaptırdıktan sonra defolup gidecekler!”
Özgür basınla PKK gibi bir terör örgütünü aynı kefeye koymak ve “başkan yaptırdıktan sonra” defolup gideceklerini söylemek... Seçimlere rağmen rejim değiştirmek!...
Bu nasıl bir kin, daha fecisi bu nasıl bir totaliter kafa?!
Maalesef beğeniliyor olmalı ki gençlerin başına getirilmiş, üstelik milletvekili de yapılmış!


İKTİDARIN DAVRANIŞI

Haberin Devamı

Hükümetten bir tek İçişleri Bakanı Sayın Selami Altınok, sahip olduğu devlet terbiyesi gereğince, devlet adamı tavrıyla davrandı. Partiden de sadece Sayın Prof. Dr. Beşir Atalay,Ankara temsilcimiz Deniz Zeyrek’le görüşmesinde olayı eleştirerek basın hürriyetine sahip çıkma erdemini gösterdi.
Bu ikisinin dışında hükümetten ve parti üst kademesinden kimse ağzını açmadı, bu holiganlığı eleştirmekten bile çekindiler. Beni ve arkadaşlarımızı arayan bazı eski ve yeni bakanlar, parti yöneticileri oldu, “Geçmiş olsun” dediler, saldırıyı kınadılar. Fakat “İsmimizi yazmayın!” dediler.
Hükümet üyelerini ve parti üst düzey yöneticilerini bile ürküten bir yapı var.
Hâlâ vicdanını, irfanını, aklıselimini kaybetmemiş AK Partililere ve bu vasıfları koruduğunu düşündüğüm Sayın Başbakan’a soruyorum; ülke bu hale gelsin, kendinizin bile konuşmaktan çekineceği kâbus gibi bir ortam oluşsun diye mi yola çıkmıştınız?!
“Kuruluş ilkeleri”nizin neresindesiniz bugün?!

Yazarın Tüm Yazıları