IŞİD’ler

IŞİD adlı terör örgütü, İslam dünyasındaki vahim hastalıkları dışa vuran bir cerahattır.

Haberin Devamı

Taliban, El Kaide, El Nusra, Boko Haram’lar da öyle. Hep köklü, öfkeli çatışmaların ürünü olarak ortaya çıktılar.
Kanlı çatışmalarla beslenen radikalizmin ürettiği “cihadizm”, Avrupa ve Amerika’daki Müslüman topluluklardan da militan toplayabiliyor. Suriye ve Irak, dünyanın dört bir tarafından ve Batı’daki Müslüman topluluklardan teröristlerin üşüştüğü mekânlar oldu.

VAHŞETİN CAZİBESİ!

Amerika’da Colorado’da yaşayan Şannun Conly isimli gencecik bir kız, internette bir IŞİD militanıyla tanışıp âşık oluyor. Etkileniyor, “cihadist” oluyor, amatör silah eğitimi alıyor, ilkyardım ve hemşirelik öğreniyor. Türkiye üzerinden Suriye veya Irak’a gidip IŞİD’e katılmak için pasaport alıyor, fakat FBI yakalıyor.
IŞİD militanlarının içinde çok iyi İngilizce konuşanlar var. Batı kökenli militanların IŞİD içinde yüzde 15 olduğu tahmin ediliyor. Amerika’nın Türkiye’den en önemli taleplerinden biri, Batı’dan IŞİD’e bu “cihadist” akışını önlemesidir. Daha sıkı havaalanı ve sınır kontrolleriyle.
Kafa kesen, Sünni olmayan kadınlara “cariye” (kadın köle) muamelesi yapan, recm uygulayan ve kesinlikle İslam’ın yüz karası bu vahşi hareket neden böylesine bir psikolojik cazibeye sahip olabiliyor?!
Hıristiyan misyonerler Afrika’da hasta tedavi ederken, İslam niye bu kanlı “cihadist” örnekleriyle dünya gündeminde?!
Her Müslüman’ın, özellikle de İslamcıların buna isyan etmesi gerekir.

EŞİT VATANDAŞLIK

IŞİD’lere mesela “Dünya İslam Âlimleri” denilen ulema derneğinin eleştirisi, sadece “fikirde katılık” demekten ve “zulümlerin yarattığı tepki” diye nitelemekten ibaret kaldı. Bir de “İslam düşmanlarının işine yaradığını” söylediler.
Fakat köle statüsünün, recmin, kafa kesmenin bu çağda geçerli olamayacağını, cinayet olduğunu söylemediler. Bu uygulamaların dinin gereği değil, dünya tarihinde benzerleri bulunan eski bir gelenek olduğunu, tarihte kalması gerektiğini de söylemediler.
Nitekim Osmanlı, köleliği 1848’den itibaren kaldırmaya başlamıştı.
IŞİD 21. yüzyılda, Hıristiyanlara “zımmi” işlemi yapıyor; yani din özgürlüğüne sahip fakat siyasi haklarda ikinci sınıf! Halbuki Osmanlı, hem de Şeyhülislam onayıyla 1839 ve 1856’da vatandaşların eşitliğini ilan etmiş, “zımmi” statüsüne son vermişti.
Meşrutiyet İslamcılarının, Mustafa Sabri Efendi de dahil, “din ayırımı olmadan insanların eşitliğini” savunan ciltler dolusu yazılarını, Prof. İsmail Kara’nın eserlerinde okumak mümkündür.
Cumhuriyetimizin de hukuki zemini olan “eşit vatandaşlık”, bugün de çeşitli sorunlarımızın çözüm formülüdür.

ZİHNİYET YENİLENMESİ

21. yüzyılda IŞİD’ler, Boko Haram’lar cariyelikle, zımmilikle, recmle uğraşıyor!
Bu belaya karşı hava operasyonları falan... Tamam da bu cerahatli zihniyete karşı dinî yenilenmenin önderleri olması gereken Müslüman aydınlar ve ilahiyatçılar nerede?
Bir Ortaçağ cerahatı gibi ortaya çıkan bu kanlı problemin temelinde, “tarihî olan”ı, eski fıkıh kitaplarından okuyup “dinî” zannetmek gibi ağır, derin bir zihniyet sorunu var.
Asıl neşter vurulması gereken budur.
Bu konuda Türkiye’de Prof. Mehmet Said Hatiboğlu, Prof. Ali Bardakoğlu, Prof. Süleyman Uludağ gibi üstat hocalarımızın çok değerli eserleri mevcuttur. Fakat maalesef kitapçı vitrinlerinden ve kütüphane raflarından geleneksel dini düşüncemize yeterince intikal etmiyor. Gazete sütunlarına bile...
Hele de dindarlığın bir siyasi çatışma faktörü gibi kullanılması, bu hayati konuların konuşulmasına bile alan bırakmıyor.

Yazarın Tüm Yazıları