Hukukçular tartışmalı

ANAYASA Mahkememiz fevkalade önemli bir karar verdi.

Haberin Devamı

Biliyorsunuz, iktidar 18 Haziran 2014’te bütün arama, tutuklama, tutukluluğa itiraz gibi sorgu işlemlerinde yetkili olmak üzere “sulh ceza hâkimlikleri” kurdu. Buna göre, bir sulh ceza hâkiminin kararına itiraz, artık “daha güvenceli bir üst merci” olan asliye ceza mahkemesine değil, sıradaki öbür sulh ceza hâkimine yapılacaktı. O günden beri bütün sorgu işlemleri, tutuklamalar ve itirazlar hep bu sulh ceza hâkimlerinin yetkisinde.
Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi anayasaya uygun buldu! (Karar: 2015/12)


ELEŞTİREN HUKUKÇULAR


Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk, bu sulh ceza hâkimliklerini “Yassıada Mahkemesi’ne” benzeterek eleştirdi. Prof. Kemal Gözler, sulh ceza hâkimliklerinin hukuktaki en önemli ilkelerden biri olan “tabii hâkim” prensibine aykırı olduğunu anlatan akademik bir makale yayınladı.
Hocamız Prof. Ergun Özbudun bu düzenlemenin birçok yönden Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtti.
Ceza hukuku uzmanı Prof. İzzet Özgenç sulh ceza hâkimliklerinin evrensel ceza hukukuna aykırı olduğunu ifade etti.
Fakat Anayasa ve ceza hukukunun bu saygın otoritelerinin aksine, AYM uygun buldu.

Haberin Devamı


BİRİKİMLİ BİR YARGIÇ


Konu AYM’nin önüne Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimi tarafından getirildi. Sayın Hâkim, AYM’ye gönderdiği kararında, bu mahkemeler eliyle “çok sınırlı sayıda yargıçlar arasında kapalı devre bir sistem oluşturulduğunu”, bu şekilde artık iktidarı rahatsız edecek “muhtemel soruşturmaların açılmasının ve yürütülmesinin imkânsız hale geldiğini” anlatıyor.
Örnek veriyor: Eskiden Eskişehir’de 7 sulh, 7 asliye ceza mahkemesi vardı. Bir tutuklama kararına bunlardan “tesadüfi” ikisi bakacaktı. Şimdi ise Eskişehir’e HSYK tarafından iki sulh hâkimi atanmıştır, birinin verdiği karara sıradaki öbürü bakacak... Bu tablo “hukuk güvencesi” ve “tabii hâkim” ilkesine aykırıdır...
Eskişehir hâkiminin filozof Friedrich Hayek’e ve AİHM içtihatlarına yaptığı referanslar, onun yüksek bir evrensel hukuk birikimine sahip olduğunu gösterir.


AYM KARARI


AYM’ye göre parlamento çoğunluğu nasıl 5 Temmuz 2012’de “tutuklama” işlemlerine bakmak için “özgürlük hâkimliği” kurmuşsa, şimdi de “sulh ceza hâkimliği” kurabilirdi. Kanuni hâkim, tabii hâkim gibi ilkelere uygundu. Sulh ceza hâkimlerini hükümet değil, yetkili HSYK atamıştı... Yeni atanan hâkimler eski davalara bakabilirdi...
Fakat AYM’nin 5 üyesi “karşı oy” yazmışlar, sulh ceza hâkimliklerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtiyorlar. Özetle:
“Tutuklama gibi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına en ağır müdahaleyi içeren bir koruma tedbirinin farklı bir bakış açısıyla ve daha güvenceli bir üst merciin denetiminden geçirilmesi olanağı ortadan kaldırılmıştır... Kapalı devre bir sistem oluşturulmuştur.”

Haberin Devamı


KAMU YARARI?


Şunu da ben belirtmek isterim. Sulh ceza hâkimliklerini oluşturan 18 Haziran 2014 tarihli yasa bir torba yasadır, yargıyı yürütmenin etkisine açan başka hükümler de vardır. Mesela soruşturmalara Adalet Bakanlığı’nın yaptığı müdahaleleri suç olmaktan çıkarmıştır!
Sulh hâkimliklerini kuran torba yasa, “yapboz kanunları” dizisinden bir düzenlemedir.
Bu bakımdan da, sulh ceza hâkimliklerini getiren yasada hukuki anlamda “kamu yararı” yoktur, bu yönüyle de Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum.
Bir gazete köşesi AYM kararı gibi çok teknik bir konuda ayrıntılı analiz ve eleştiri için yeterli değildir. Amacım bu fevkalade önemli ve bana göre yanlış karara hukuk camiasının dikkatini çekmektir. Karar hukuk ilmi ve AİHM içtihatları açısından etraflıca tartışılmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları