Hukuk devleti?

ADALET Bakanlığı’nın hazırladığı yeni tasarıda olumlu yönler olmakla birlikte hayli kaygı verici maddeler de var.

Haberin Devamı

Adalet Bakanlığı bu taslakla adeta “OHAL hukuku”nu normal zamanlara aktarmak istiyor, bunun için Ceza ve Yargılama kanunlarında değişiklikler yapıyor.

Arkadaşımız Oya Armutçu’nun dünkü haberinde okumuşsunuzdur.

Birçok düzenleme getiren taslağı bir köşe yazısında bütünüyle ve teknik ayrıntılarıyla ele almak mümkün değil. Ben, Ergenekon davasını hatırlatarak “şahit dinleme” sorunu üzerinde duracağım. Şahitlerin dinlenilmesi sorunu “adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsurlarından biridir.


ERGENEKON DAVASI
Ergenekon davasında savcı ve mahkeme kafalarındaki “Ergenekon terör örgütü” şablonunu uygulamak için “istedikleri” delil ve tanıklara itibar etmişler, farklı delil ve şahitleri dışlamışlardı.

Sanıklar, savcının Genelkurmay’da “örgüt” saydığı somut işlemler hakkında başta Org. Işık Koşaner olmak üzere dönemin kuvvet komutanlarının şahit olarak dinlenilmesini istediler.

Bu çok haklı isteği mahkeme reddetti.

Dikkat; mahkemenin istediği şahitleri dinleyip, istemediğini reddetmesi ne kadar önemli!

Mahkeme reddedince, Işık Koşaner ve diğer şahitler ertesi duruşmada mahkemeye geldiler. Çünkü kanuna göre, mahkemeye kendileri gelmiş olan şahitleri mahkeme dinlemek zorundadır.

Fakat mahkeme yine reddetmişti!

Dinleseydi şablon yıkılacaktı...


ADİL YARGILANMA MADDESİ
Ceza Muhakemesi Kanunu dediğimiz “adil yargılanma hakkı”nı düzenleyen temel yasada şöyle bir madde vardır:

“Madde 178 - Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan, o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.”

Hâkimler bu maddeyi çiğnemişlerdi. Bunu o zaman da eleştirmiştim. (Hürriyet, 18 Şubat ve 19 Mart 2013 günlü yazılarım)

Bugün iktidarın hazırladığı taslakta, işte bu 178. madde değiştiriliyor! Artık hâkimler, “davayı uzatmak amacıyla” geldiklerini düşündükleri şahitleri dinlemeyecekler.

Ergenekon davasında da hâkimler mahkeme salonundaki şahitleri “davayı uzatmak istiyorlar” diye dinlememişti.

Hem şahidi dinlemeden hâkimler onun niyetini nasıl bilebilirler?

2004 yılında “AB uyum yasaları” olarak hukukumuza giren 178. madde, evrensel hukukun olmazsa olmaz kurallarından biridir.


YARGIYA GÜVEN SORUNU
Cevdet Paşa’dan beri bizim yüz elli yıllık yargı geleneğimize göre, bir mahkeme ile yetkili Yargıtay dairesi arasında uyuşmazlık çıkarsa, dosya Yargıtay Genel Kurulu’na gider; son kararı Genel Kurul verir.

Hazırlanan taslakta Yargıtay Genel Kurulu’nun bu yetkisi Yargıtay dairesine veriliyor!

Halbuki teorik olarak bir dairenin az sayıdaki üyelerini etkilemek veya bunların birbirini etkilemesi mümkündür. Çok sayıda üyeden oluşan Genel Kurul’u etkilemek ise mümkün değildir.

Böyle durumlarda dosyanın Genel Kurul’a gitmesi bir “hukuk güvencesi”dir. Bu kaldırılıyor.

Binlerce hâkim FETÖ’cü diye HSYK kararıyla işten atıldığına göre, iktidarın bugünkü yargıya bile güvenmemesinin bir anlamı olabilir mi?

FETÖ soruşturmasının sonunda çıkacak kararlara “adil yargılama yapıldı” diye bakılmasıyla, “usul yasalarıyla oynandı, adil yargılama yapılmadı” diye bakılması arasındaki büyük farkı anlatmaya gerek var mı?

Sadece adalet duyguları açısından değil, Türkiye’nin dünyaya “hukuk devleti” güvenini verip vermemesi bakımından çok önemli bir konu; “yatırım ortamı”nı bile etkiler. Temel kanunlarla bu kadar oynamak yanlıştır.

Yazarın Tüm Yazıları