Dokunulmazlık

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, bazı HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi.

Haberin Devamı

Üslubu, genel bir tavsiyeden öteye, iktidar partisinin bu yönde hareket etmesi tarzındaydı:

 

Meclis’te 160’ı aşkın dosyaları var. Bunlar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır.”


İktidar partisinde ise bu yönde tespit edilmiş bir politika yoktu.

 

 


PARTİ İHTİYATLI

 


Başbakan, şu ana kadar bu yönde hiçbir açıklama yapmadı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı’ndan bir gün önce, tam tersi yönde şu açıklamayı yapmıştı:


“Kişisel görüşüm olarak, parti kapatmalar, insanların milletvekilliklerinin düşürülmesi, siyasi yasaklar, bu işin çözümü değildir.”

Haberin Devamı


Kurtulmuş, HDP’lileri sorumlu ve ölçülü davranmaya da davet etmişti, haklı olarak.


Kurtulmuş, bu isabetli görüşlerini dün akşam da Hükümet Sözcüsü olarak tekrar ifade etti.


Parti Sözcüsü Ömer Çelik, dün Davutoğlu-Bahçeli görüşmesinden sonra, bu konu sorulduğunda “Teröre destek verenlerin de bir şekilde bedel ödemesi gerektiğini düşünüyoruz” diyerek genel bir ilkeden bahsetti, “dokunulmazlıkları kaldırmak” kavramını kullanmaktan sakındı.


Parti bu konuda daha ihtiyatlı davranıyor.

 

 


‘SİSTEM’ SORUNU

 


Meselenin bir yönü anayasaya göre “partisiz” olan, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre de Meclis’in çalışmaları hakkında bir yetkisi bulunmayan Cumhurbaşkanı’nın bu sözleriyle bir kere daha ortaya çıkan “sistem sorunu”dur.


Benim öteden beri “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin önemini ısrarla vurgulamamın da sebebi erkler arası dengenin bozulmasından duyduğum endişedir. Güçlenen bir erk öbür erkleri aşındırırsa, demokrasinin temelindeki “denetim ve denge” bozulur.


Yeni anayasa çalışmaları için “kuvvetler ayrılığı”nın önemini böylece vurguladıktan sonra, gelelim dokunulmazlık konusuna...

 

 

Haberin Devamı


DENENMİŞİ DENEMEK

 


Numan Kurtulmuş haklıdır. Teröre destek sebebiyle parti kapatmak da, dokunulmazlığı kaldırmak da Türkiye’de çok denendi, olumsuz sonuçlar verdi.


Mart 1994’te Leyla Zana ve merhum Orhan Doğan dahil 6 DEP’li milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmış, kendileri tutuklanmıştı.


Gerekçe, bunun “terörle mücadeleye güç katacağı”ydı. Aksine Kürt hareketi daha da militanlaşmıştı. Hatta, arkadaşımız Abdülkadir Selvi’nin yazdığına göre, Bekaa Vadisi’ndeki PKK kampında Abdullah Öcalan bu gelişmeden çok memnun olmuştu. “Çok sevinçliydi. ‘TC’yi tuşa getirdim, davayı dünyaya mal ettim’ diyordu!” (Yeni Şafak, 4 Aralık)


Gerçekten 6 DEP’linin dokunulmazlığını kaldırıp yargılayarak hapse koymak, “caydırıcı” olmadığı gibi, Batı’da olumsuz yankılar yaratmış, 1995 seçimlerinden itibaren oyları artmıştı.

Haberin Devamı


Dahası, DEP’liler hakkındaki mahkûmiyet kararları AİHM’den dönmüş, AK Parti’nin 2004’te çıkardığı kanunlar sayesinde yeniden yargılama yapılarak hepsi tahliye edilmişti.

 

 


SİLAH DEĞİL PARLAMENTO

 


Bugün aynı hatayı tekrarlamak neye yarayacak? Yine caydırıcı olmayacaktır. Aksine, çözümün “silahta değil parlamentoda aranması” fikrine zarar verecek, Kandil’in ekmeğine yağ sürecektir.


HDP’ye ceza tehdidinin etkisi olmaz. Onun totaliter yönünü ortaya koyarak demokrasi sınavına çekmek daha doğru olur.


Aslında dokunulmazlıklar tümüyle yeniden düzenlenmeli. AK Parti’nin 13 yıl önceki Kuruluş Programı’nda millete taahhüt ettiği gibi “dokunulmazlık milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözleriyle sınırlı” olmalı, bunun dışında hiçbir suç soruşturması için dokunulmazlık olmamalıdır.

Haberin Devamı


Davutoğlu-Bahçeli görüşmesinin de olumlu geçmesi üzerine yeni anayasa çalışmalarının hızlanacağı görülüyor. Bu konuyu yarın yazacağım.

 

Yazarın Tüm Yazıları