Baraj iner mi?

YÜZDE 10 barajı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir mi, ya da bunun hak ihlali olduğu yolunda bir karar çıkar mı?

Haberin Devamı

Böyle bir sorunun cevabı nasıl araştırılır?
Dünyada emsali bulunmayan yüzde 10 barajı konusundaki siyasi görüşümüz ne olursa olsun, bu sorunun cevabını hukuk açısından düşünmek gerekir.
Önce AYM Başkanı Sayın Haşim Kılıç’a sordum, durum nedir diye... Şu cevabı verdi:
“Bu konuda bireysel başvuruda bulunan partiler, bizden yüzde 10 barajının hak ihlali olduğunu tespit etmemizi ve iptal kararı vermemizi istiyorlar. Tabii şu aşamada esasa dair bir şey söyleyemem. Öncelikle halledilmesi gereken önemli usul sorunları var çünkü.”
Çünkü hukukta “usul esastan önce gelir” diye temel bir kural vardır.


ÖNCE USUL SORUNLARI


Kılıç’ın sözlerindeki “önemli usul sorunları” deyiminin altını çizmek gerekir. Bunları şöyle anlattı:
“Raportörün raporunda bunlar ayrıntılı olarak anlatılmış. Öylesine önemli usuli sorunlar ki, bunlar hakkında bireysel başvurulara bakan bölüm değil, AYM Genel Kurulu’nun karar vermesi gerekecek. Önce bu usul sorunları hakkında bir karar vereceğiz.”
Bu usul sorunları kavramını basitçe şöyle anlatabilirim: Hak ihlali sayılan bir işlemin yapılmasından itibaren ancak 30 gün içinde AYM’ye bireysel başvuru yapılabilir. Bir ceza davasında tutuklama yıllarca sürmüşse bile son tahliye talebini reddeden mahkemenin kararına karşı 30 gün içinde AYM’ye başvuru yapılıyor mesela.
Otuz yıldır uygulanan yüzde 10 barajı konusunda, herhangi bir merciin böyle bir ara kararı var mı? Yoksa otuz günlük süre çoktan geçmiş mi?... Olası bir kararın “muhatabı” hangi mercidir?...
Böyle çeşitli usul sorunları.

Haberin Devamı


DAHA KABUL EDİLMEDİ


Başkan Kılıç şöyle devam etti:
“Bunlar ayrıntılı olarak müzakere etmemiz gereken sorunlardır. Usul konusunda bir ‘kabul edilebilirlik’ müzakeresi yapacağız. AYM’nin bu konuda vereceği karara göre, ya esasa geçeceğiz veya usuli engellerden dolayı reddedeceğiz. Daha bu müzakereyi yapmadık. Usul açısından dava ‘kabul edilebilir’ mi, değil mi? Bu bile belli değilken davanın sonucu hakkında hiçbir şey söylenemez.”
Mahkeme 30 günlük sürenin geçmediğine dair gerekçeler bulur da “kabul edilebilirlik” kararı verirse, işte o zaman yüzde 10 barajı insan hakları ihlali midir, değil midir diye bakacak.
Demek ki, AYM’nin daha esasa girmeden, davayı usul şartları bakımından reddetmesi ihtimali pekâlâ var. Bu aşamayı geçerse ancak ondan sonra esas incelemesine girecek.
Kılıç, bu “usul incelemesi”nin 2-3 hafta sonra başlayabileceğini de söyledi.

Haberin Devamı


HUKUK NE DİYOR?


Şahsi kanaatimce, usul bakımından, bireysel başvuru süresinin 30 gün olması çok önemli bir faktördür.
Esas bakımından ise, yüzde 10 barajı konusunda DEHAP’ın başvurusu üzerine AİHM Büyük Dairesi’nin 2008 yılında verdiği bir karar vardır. AİHM’nin ilgili dairesi yüzde 10 barajı hak ihlali saymamış, itiraz üzerine dosya AİHM’de “Büyük Daire”ye gelmişti. 17 üyeli Büyük Daire’nin 4’e karşı 13 oyla aldığı karara göre, çok özetle:
“Yüzde 10 barajı hiçbir demokratik ülkede görülmeyen ‘aşırı’ bir orandır fakat seçim sistemleri ülkelerin egemenlik haklarındandır, yüzde 10 barajı insan hakları ihlali sayılmaz.” (Başvuru No. 10226/03)
Anayasa Mahkememiz de 1995 yılında yüzde 10 barajını “temsilde adalet, yönetimde istikrar” ilkesine aykırı bulmamış, sadece yüzde 10 barajı devam ederken ilaveten yerel barajlar getirilmesini iptal etmişti. (Karar No. 1995/59)
Netice: Dosyada farklı kanıtlar yoksa, bu verilerle düşündüğümde, ben AYM’den yüzde 10 barajını “ihlal” sayan bir kararın çıkacağını pek sanmıyorum.
Görüşüm, barajın yüzde 5’e inmesidir; fakat bunun sorumluluğu yargıya değil, yasamaya aittir.

Yazarın Tüm Yazıları