Asıl soru

Haberin Devamı

İTALYA müzmin koalisyonlar hastalığından kurtulmak için seçim sistemini değiştirdi; İngiltere’de ise Muhafazakâr Parti bütün anketleri yanıltarak tek başına iktidara geldi.
İngiltere’de ayrılıkçı İskoç Partisi büyük bir seçim zaferi kazandı, fakat AB’nin dışında kalmamak için ayrılmayı zorlamaktan sakınıyor.
AB’nin ‘birleştirici’ etkisi...
Alınacak çok dersler var.

YÖNETEMEYEN DEMOKRASİ

Demokraside iktidarın sağlıklı el değiştirmesi en önemli faktörlerden biridir. 69 yılda 63 hükümet gelip gitmiş!
İtalya’da yelpaze paramparçadır. Temel sebep faşizmin köklü partileri biçmiş olmasıdır. Bırakın el değiştirmeyi, sandıktan “iktidar” çıkmıyordu!
1990’lı yıllarda Türkiye kaygan koalisyonlar elinde yıllarını kaybederken ben de “yönetemeyen demokrasi” örneği olarak İtalya’yı gösterirdim. Partileri birleşmeye yöneltecek sistemleri savunurdum.
İtalyanlar nihayet geçen hafta kanun çıkardılar. Yüzde 40’ı alan parti tek başına iktidar olacak. Yüzde 40 bulunamazsa ikinci tur seçimlere gidilecek.

Haberin Devamı

ASIL SORU SORULMADI

İktidar yanlısı medya manşetten İtalya’yı alkışladı. Koalisyonun nasıl kötü bir şey olduğunu, bizim sandıktan da koalisyon çıkmaması gerektiğini anlattı.
Fakat asıl soruyu gündeme getirmediler: Gerçekten “yönetemeyen demokrasi” örneği olan İtalya, niye başkanlık sistemine geçmedi de sadece seçim kanununu değiştirerek çözüm getirdi?!
Çünkü, parlamenter geleneklerinin ve kurumlarının kökleştiği bir ülkede “sistem değiştirmek” uzun süre ‘sistemik kargaşa’ yaratır.
Binlerce kanun ve yönetmeliğin, dahası davranışların değişmesi gerekecektir.
Böyle sorunlar çıkarıp ülkeye zaman kaybettirmenin rasyonel bir izahı yoktur.

FRANSA ÖRNEĞİ

Fransa 1958’de sistem değiştirdi. Fakat istikrarsız hükümetler elinde Fransa o dönemde Cezayir meselesi yüzünden içsavaşın eşiğine gelmişti. Köşesine çekilmiş bir milli kahraman olan General De Gaulle’ü göreve çağırdılar. Devlet adamı De Gaulle isteseydi “başkan” olurdu. Fakat ülkesinde “parlamento, güvenoyu, kabine, gensoru” gibi kurumların yerleşmiş olduğunu gözetmiş olmalı ki, parlamenter sistemde kökten değişiklik gerektirmeyen ve adına sonradan “yarı başkanlık” denilen sistemi getirdi. Komünist Partisi dışında bütün partilere sözde değil özde “eşit mesafede” hareket etti. Birlikte hazırladığı anayasa yüzde 76 oyla kabul edildi. Fransa düzlüğe çıktı.

Haberin Devamı

TÜRKİYE’DE SORUN

Türkiye’nin sorunu, ‘orta’yı bulamamak: Ya ‘yönetemeyen’ koalisyonlar veya tek partinin otoriterleşmesi...
Bugün sistem değiştirmek için hiçbir objektif ihtiyaç yoktur. Dahası, AK Parti 2007 seçim bildirisinde doğru bir tavırla, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin azaltılmasını savunuyordu! Objektif bir ihtiyaç olmadığı halde sistem değiştirme isteğine bir de otoriterleşme eğilimi eklenince demokratların endişe duyması tabiidir.
Yargının savruluşları endişeleri artırıyor. Balyoz davasında “Bu davanın savcısı benim” denildiğinde yargının ‘usulsüz’ tavrı ile yürütme “bu dava kumpas” deyince yargının öbür uca savrularak ortaya koyduğu tavır... “Yapboz” kanunları... Hâkimlerin, savcıların tutuklanması, eşlerinin sürülmesi, iktidarın diliyle iddianame yazılması...
Az yetkilerle böyle olabiliyorsa, “Başkan”a aşırı yetkiler verildiğinde nasıl olur?!
Ülke bu endişeden kurtulmalı, gerçek sorunlarını konuşabilmelidir: Eğitim, teknoloji... Parlamenter sistemin daha iyi işlemesi için partiler ve seçim kanunlarında yapılması gereken değişiklikler...

Yazarın Tüm Yazıları