‘Anayasa Teorisi’

ANAYASA Mahkemesi’nin yeni başkanı Sayın Zühtü Arslan’ın görüşleri nedir? Hukuk devleti, iktidar, tarafsızlık gibi konularda ne düşünüyor?

Haberin Devamı

Bu konuda çok soru aldım. Anayasa Mahkemesi gibi fevkalade önemli bir kurumun başına yeni bir insan geldiğinde görüşlerinin merak edilmesi tabiidir. Hele de Türkiye gibi aşırı derecede kutuplaşmış ve yargının tarafsızlığı konusunda yeni endişeler oluşmuş bir toplumda bu merak bir bakıma hayırlıdır da... Zira bir tür toplumsal denetimdir.
Prof. Zühtü Arslan’ın 2005 yılında yayınlanan “Anayasa Teorisi” adlı kitabından size bazı paragraflar sunacağım. (Seçkin Yayınları, 2005)

İKTİDARIN SINIRLANMASI

Milli iradeyle seçilmiş bir iktidarın “kayıtsız şartsız değil, aksine hukukla sınırlı olması, demokrasi teorisinin temel bir ilkesidir. Zühtü Arslan kitabında şöyle yazıyor:
“‘Kutsallık’ ve ‘hikmet-i hükümet’ zırhını kuşanan devlet kolayca keyfiliğe ve ceberutluğa yönelebilir. Ceberut devlet de Konfüçyüs’ün ifadesiyle, yırtıcı kaplandan daha tehlikeli olabilir. Tarih Konfüçyüs’ü haklı çıkarmak için uğraşan devlet adamlarıyla doludur. Lord Acton’un ‘Güç yozlaştırmaya eğilimlidir, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır’ sözünü de doğrulayan tarihsel tecrübe, iktidarın etkili araçlarla sınırlandırılması gerektiğine işaret etmektedir.” (s. 75)
Lord Acton’un bu ünlü sözü liberal demokrasinin birinci felsefi ilkesidir. Güç, kimin elinde olursa olsun sınırlı olmalıdır. Arslan’ın kitabındaki temel felsefe de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı olması, bunların birbirlerini denetleyip dengelemesidir.

TARAFSIZ DEVLET

Arslan sadece yargının değil, devletin de vatandaşları karşısında tarafsız olmasını savunuyor, buna “siyasal tarafsızlık” diyor:
“Siyasal tarafsızlık; devletin ülkede yaşayan kişilerin dünya görüşleri, dinleri, inançları, inançsızlıkları, kısaca kişilerin ‘iyi’ anlayışları karşısında eşit mesafede durmayı gerektirmektedir...
Devletin görevi herhangi bir doktrini ya da herhangi bir ‘iyi’ anlayışını yurttaşlarına çeşitli yollardan dayatmak değil, yurttaşların kendi ‘iyi’ anlayışlarını geliştirip yaşayabileceği çoğulcu bir siyasal ve hukuksal ortamı oluşturmaktır.”
(s. 26)
Arslan bu anlayışa yöneltilen eleştirileri de anlatıyor fakat “en azından anayasal düzeyde demokratik bir siyasi yapı için siyasal tarafsızlığın hayati bir önemi” olduğunu vurguluyor. Bu açıdan, AYM’nin eski dönemdeki ideolojik ve yasakçı kararlarının “tarafsızlığa” aykırı olduğunu belirterek eleştiriyor; elbette haklı olarak.

TEMELDEKİ FELSEFE

Aristo’dan itibaren devlete genelde ideolojik ve kutsal nitelik verildiğini anlatan Arslan, buna karşı liberal demokrasiyi
savunuyor. Rousseau ve Hegel gibi totalitarizmin babası düşünürleri eleştiriyor, John Locke, Mill, Lord Acton, Karl Popper ve Isiah Berlin gibi liberal filozoflara atıflar yaparak özgürlük fikrini savunuyor: Popper’e göre, siyasi ve ekonomik görüşlerde “doğru” ile “yanlış” ancak sınayarak görülebilir, öyleyse değişik fikirlerin serbestçe rekabet etmesine ve sınanmasına imkân verecek özgürlükçü bir düzen gerekir... Hiçbir düşüncenin bastırılmaması gerektiğini savunan Arslan, “Bastırılan düşüncenin yanlış olduğunu hiçbir zaman bilemeyiz” diyor. (s. 169)
Siyasetin hukuktan üstün olduğunu söyleyen iktidar hukukçularının bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
Ben Zühtü Arslan’ın kitabında yazdıklarına katılıyorum. Hukukta geniş bir yorum alanı da olduğu için yarın bir kararını eleştirebilirim. Fakat siyasi saiklerle hareket etmeyeceğinden eminim.

Yazarın Tüm Yazıları