Adli kaos

YARGI, adalet tarihinde görülmedik bir kaos yaşadı. Bir mahkemenin verdiği kararı öbürü “yok hükmünde” saydı!

Haberin Devamı

Cemaatten yana bakınca tahliye kararını, iktidardan yana bakınca “yok hükmünde” kararını peşinen haklı bulmak mümkün. Fakat doğrusu, taraflara karşı “gözlerimizi bağlayarak” sırf hukuk açısından bakmaktır.
Sulh ceza hâkimliklerinin iktidar tarafından özel bir ilgiyle ve tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulduğu bilinmektedir. Bu hâkimliklerin cemaat soruşturmasında kurunun yanında yaşı da yakan kararlar verdiği de bellidir. Fakat hukukta “usul esastan önce gelir.”


YETKİ TARTIŞMASI


Hangi mahkemenin yetkili olduğu konusu bir usul konusudur. Yetkisiz bir mahkemenin verdiği karar esasta adil olsa bile kabul edilemez.
Sulh ceza hâkimlikleri konusundaki haklı şüphe ve güvensizliğe rağmen, kanuna göre, soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye yetkisi sadece bu hâkimliklere aittir. Asliye ceza mahkemelerinin bu konuda hiçbir yetkisi yoktur. Olayımızda, meslektaşımız Hidayet Karaca ve tutuklu emniyet görevlilerinin avukatları, sulh ceza hâkimlerine karşı “reddi hâkim” talebinde bulundular.
Reddi hâkim taleplerini inceleme yetkisi, evet, asliye ceza mahkemelerine aittir. (CMK mad. 27)
Olayımızda reddi hâkim talebine 29. Asliye Ceza Mahkemesi baktı. Buraya kadar tamam.
Fakat reddi hâkim müessesesi, hâkimlerin şahıslarıyla ilgilidir. Bu olayda, İstanbul’daki bütün sulh ceza hâkimleri hakkında ret talebinin toptan kabul edilmiş olması tuhaftır...

Haberin Devamı


YETKİSİZ MAHKEME


Daha önemlisi, reddi hâkim konusunda yetkili olan 29. Asliye Ceza Mahkemesi’nin tahliyeler konusunda başka bir asliye ceza mahkemesini yetkili saymasıdır. Bu şekilde yetkili sayılan asliye ceza mahkemesinin de bütün tutuklular hakkında tahliye kararı vermesidir. Halbuki tutukluluk konusunda yetki, sadece sulh ceza hâkimlerine aittir.
Ben bir hukukçu olarak yetkiyle verilecek tahliye kararlarından memnun olurum ama yetkisiz bir mahkemenin karar vermesini hoş görmek mümkün değildir.
Şu sorulabilir: Sulh ceza hâkimlerinin hepsi hakkında ret kararı bulunduğuna göre, İstanbul’da dosyaya bakacak sulh hâkimi kalmamıştı... Böyle bir durumda tutukluk konusuna asliye ceza mahkemelerinden biri bakamaz mıydı?
Hayır bakamazdı. En yakın ildeki sulh ceza hâkiminin bakması gerekirdi.
Olayımızda “usul esastan önce gelir” ilkesi ihlal edilmiş, belli ki özel gayretle yetkisiz asliye ceza mahkemesinden tahliye kararı alınmıştır.

Haberin Devamı


SULH CEZA HÂKİMLİKLERİ


Sulh ceza hâkimliklerinin iktidar tarafından soruşturma işlemlerini kontrol altına almak için oluşturulduğunu ben öteden beri yazıyorum. İktidarın HSYK’ya atadığı bürokratlar tarafından hazırlanan listeye göre sulh ceza hâkimleri atandı.
Sulh ceza hâkimlerinin çoğu elbette faziletli, tarafsız yargıçlardır. Ama hem iktidarın “yapboz kanunlarıyla” bu hâkimlikleri oluşturması, hem hâkimlerden bazılarının verdiği açıkça iktidar yanlısı kararlar, hukuk camiasında ve kamuoyunda bu hâkimlikler hakkında haklı güvensizlik yaratmıştır.
Meslektaşımız Hidayet Karaca’ya sorgusunda, Gülen’le yaptığı bir telefon görüşmesi sorulmuş, Karaca bunun yasadışı delil olduğunu, ayrıca tekzip edildiğini söylediğinde savcı, doğru bir hareketle, bu soruyu dosyadan çıkarmıştı...
Ama sonra ne oldu? Karaca bu telefon görüşmesi gerekçe gösterilerek tutuklandı!
Savcının delil saymadığı, dosyadan çıkardığı, dolayısıyla savunmanın cevabının alınmadığı bir konu tutuklama sebebi sayılabilmiştir!
Herkes, er veya geç, tarafsız ve bağımsız adalete; erdemli savcı ve hâkimlere muhtaç olur. Bunu kimse unutmasın.

Yazarın Tüm Yazıları