Aday adayları

ANKARA otelleri lacivert takım elbiseli aday adaylarıyla dolup taşıyormuş.

Haberin Devamı

Tabii en çok AK Parti’den aday olmak isteyenler. Çünkü hem büyük parti hem “üç dönem” kuralı yüzünden boşalacak yerler çok. Daha önemli sebep, AKP’de adayların Ankara’da merkezden belirlenecek olmasıdır.
Bu durumda uzak illerdeki aday adayları bile Ankara’ya koşuyor.
İlgi çekmek için folklor gösterisi düzenleyenler bile var. Geçen defa aday adaylarından biri parti binasının önünde bir semazen gösterisi düzenlemişti!
Magazin tarafı bir kenara, Ankara’daki aday kalabalığı, siyasi kültürümüzdeki ciddi bir problemin dışavurumudur: Hiyerarşik ve merkeziyetçi bir siyasi kültür.

NEREDEN NEREYE?

Prof. Ergun Özbudun, 1968’de yayınlanan “Parti Disiplini” adlı kitabında partilerde bulunması gereken disiplini ve iç demokrasiyi çeşitli ülkelerden örneklerle anlatır.
Bizde 1946-50 arasında, üstelik öyle seçim ve demokrasi kavramlarına alışık olmadığımız bir dönemde, “Milli Şef”in partisi CHP’de iktidarın Meclis’e sevk ettiği kanunlara, toplam olarak CHP’li vekillerin yüzde 22’si ret oyu vermiş!
Şüphesiz “seçim” kavramına daha çok önem veren Demokrat Parti’nin 1950-1954 arasındaki iktidar döneminde iktidarın sevk ettiği kanunlara ise DP’li vekillerin yüzde 39’u ret oyu vermiş! (s. 186)
Bugün böyle bir şey düşünülebilir mi?! Bırakın ret oyu vermeyi, temel kanunlar parti grubunda tartışılmıyor, parti grup toplantıları milletvekillerini alkışçı durumuna düşüren miting meydanlarına döndü! Son birkaç yıldır kanunlar Bakanlar Kurulu’nda bile görüşülmeden “torba yasa” olarak Meclis’ten geçirtiliveriyor.

Haberin Devamı

KUVVETLER AYRILIĞI

1930’lar parti içi seçimlerin de Meclis işlemlerinin de tamamen göstermelik olduğu bir dönemdir. Fakat 1946’dan sonra hem İsmet Paşa’nın CHP’sinde hem Menderes’in DP’sinde parti içi demokrasi önemli ölçüde işledi. CHP’de İsmet Paşa’ya rağmen genel sekreter seçilebilirdi. DP’de Meclis Grubu Menderes kabinesine güvensizlik oyu verirdi.
İki partide de grup toplantıları müzakere ve tartışma platformlarıydı.
Çünkü delegeler de vekiller de “Merkez” tarafından atanmış değil, tabandan seçilerek gelmişlerdi.
Başka sebeplerden aşırı kutuplaşma maalesef 27 Mayıs cuntasının darbesiyle sonuçlandı. Parti kapatmalar partilerin kurumlaşmasını engelledi, her defasında karizmatik bir liderin etrafında partiler yeni baştan kuruldu. Kurumsal bir mekanizma olan “parti içi demokrasi” işlemedi, hatta neredeyse unutuldu.
Parti içi demokrasi yokluğu aynı zamanda yasama-yürütme arasında kuvvetler ayrılığının da yokluğu demektir.

Haberin Devamı

ÖNSEÇİMSİZ SEÇİM

Bugün CHP dışında adaylarını önseçimle belirleyen partimiz yok. En önemlisi, en büyük kitle partisi ve iktidar partisi olan AKP’nin önseçim yapmamasıdır. Artık yeni kurulmuş bir parti değil ki...
Üstelik, AK Parti Programı’nın 2.2 No’lu bölümünde açıkça “aday tespitinde tüm üyelerin katılımıyla yapılacak önseçim sistemi esas alınacaktır” diye hüküm var. Bu hükme rağmen önseçim yapılmadığı için adaylar Ankara’ya yığılıyor. Oysa önseçim partilerin kurumsal kimliğini güçlendirir, vekillerin temsil değerini artırırdı.
Tabii önseçim yapılmasa da adayların kalitesi önemlidir. Ülkenin parlamenter sistemde hükümet tarafından yönetilebilmesi için AK Parti içinde Ahmet Davutoğlu’nun elini güçlendirecek bir tablo ortaya çıksa bari.
Not: Bu akşam saat 21.00’de CNN Türk’te “Eğrisi Doğrusu” programında Prof. Ergun Özbudun’u konuk ediyorum. Başkanlık sistemi, yargı bağımsızlığı gibi konuları soracağım.

Yazarın Tüm Yazıları