8 Haziran

Haberin Devamı

SEÇİMLER nasıl sonuçlanacak, 8 Haziran sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız?
Evvela bir partinin tek başına anayasa yapmaya kalkması gibi bir maceraya yol açacak dengesiz bir sonucun ortaya çıkacağını sanmıyorum. Temenni de etmiyorum.
Koalisyon tablosunun ortaya çıkacağını sanmıyorum; bunu da temenni etmiyorum.
11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün tahmini şöyleydi:
“Muhalefet partilerinin Meclis’te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti hükümetinin devam edeceğini öngörüyorum.” (16 Nisan)
Sandıktan böyle bir sonuç çıkacak, CHP ve MHP’nin oyları artacak... Kritik konu HDP’nin barajı aşıp aşamayacağıdır.



HDP VE BARAJ


İktidar, normal seçim polemiklerinin ötesinde, HDP’nin barajı aşmasının demokrasi için kötü olacağını söylüyor! Çünkü HDP silahlı Kürt hareketinin partisidir...
Dahasını ben söyleyeyim: HDP’de temsil edilen hareket, “komünal demokrasi” dedikleri totaliter bir sistem istemektedir!
Fakat bu, HDP’nin “parlamento dışı”na itilmesini değil, aksine, Kürt hareketini demokratik sistem içine çekmek için “parlamento içinde” olmasını gerektirir.
Hükümetin savunduğu “çözüm süreci”nin özü de bu hareketi “silah”tan “siyaset”e çekmek değil mi?
Hükümetin kendisi “çözüm”ü HDP ile konuşmuyor mu?! İmralı ve Kandil’e HDP’li vekilleri göndermiyor mu?!
HDP ile konuşarak kanun çıkarmıyor mu?! HDP’lilerle “ortak açıklama” yapmadı mı?!
Temel soru şudur: Kürt hareketinin parlamentoda temsili mi, parlamento dışında kalması mı çözüm ve ülke için daha iyi olur?! Tabii parlamentoda temsil daha iyidir.
Yüzde 10 barajını aştığında HDP’nin aşırı özgüvene kapılarak uzlaşmaz davranışlara yönelmesi ihtimali de yok değildir. En doğrusu, barajı yüzde 5’e çekip bu meseleyi ‘sıradanlaştırmak’tı fakat iktidar bu vizyonu gösteremedi.

Haberin Devamı



DEMOKRASİNİN İŞLEVİ



Erbakan’ın partilerinin kapatılmasına karşı çıkarken, “demokrasi silahsız ve legal radikalleri ılımlılaştırır” diye yazmıştım. (19 Ağustos 1998)
Demokratik sistemin içine çekebilmek silahlı radikalleri de ılımlılaştırabilir; çözüm sürecinin de amacı bu değil mi?
2007 seçimlerine giderken BDP’lilerin bağımsız aday olarak parlamentoya girmeleri konusunda da şöyle yazmıştım:
“Siyaset bilimi gösteriyor ki demokrasi usullerine ve kavramlarına alışılması siyasi hareketleri ılımlılaştırır. ‘Seçmen baskısı’ kötü bir şey değildir; siyasi hareketleri itidale, uzlaşmaya zorlar. Seçmenden oy alma gibi bir hesabı olmayan radikal örgütler, militanlığa ve aşırılığa daha yatkın olurlar.” (Milliyet, 29 Mayıs 2007)

Haberin Devamı



TEMSİL VE İSTİKRAR



Kürt hareketinde “demokrasi usullerine ve kavramlarına alışılması” sorunun çözümünü kolaylaştırır. Parlamento içinde bulunarak, seçimlerde farklı kesimlerden oy isteyerek gelişir bu alışkanlık. İşte bugün Selahattin Demirtaş “oy almak için” dar etnik kavramlar dışında ve hele de “silah dili”nin uzağında bir siyasi dil kullanıyor.
Tersini düşünelim: HDP baraja yaklaşmış, ama aşamamış... AKP hükümeti Kandil’e, İmralı’ya kimi gönderecek?!
Dünyada emsali olmayan bir baraj yüzünden “TBMM’nin dışında kalmak” etnik milliyetçiliği büsbütün körüklemez mi?
DYP’nin yüzde 9.5 oyla baraja takılmasını örnek vermek yanıltıcıdır. DYP zaten demokratik sistem içinde bir partiydi. Halbuki bugün söz konusu olan, Kürt hareketini demokratik sistem içine çekebilmektir.
Bu sorun “Parlamento dışı”nı körükleyerek değil, parlamentoyu güçlendirerek çözülebilir.
Türkiye için doğru olan, sandıktan hem “geniş temsil” hem “istikrar” çıkmasıdır; uyarılmış, gücü dengelenmiş iktidar, güçlenmiş muhalefet.

Yazarın Tüm Yazıları