Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Olağan tırmanış

YİNE bir seçim öncesi Kürt sorununda tansiyon tepe yaptı.

Haberin Devamı

Bu durum artık olağanlaştı; çünkü her şeyi ‘oy odaklı’ gören bir iktidar söz konusu ve geçmişteki örneklere bakınca böyle düşünmek haklılık kazanıyor.
Malum, bir seçim öncesi Öcalan için, “Ben olsaydım asardım” diyen Başbakan, diğerinde BDP milletvekillerini ‘eli kanlı teröristler’ olarak ilan etti.
Başka bir seçim öncesi de o milletvekillerinin eroin baronları ile bağlantısına atıf yaptı; ellerini dahi sıkmayacağını söyledi.
“Bunu örtmek suçtur” diyerek, eroin bağlantısını ifşa edeceğini vurguladı.
Tabii söylenenler gerçekle uyumlu olamadı; tersine, perde gerisinde ilerlemiş görüşmeler yapıldığı sonradan ortaya çıktı.

KANIKSANAMAZ ANLAYIŞ

Demem o ki, şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, manzara aynı.
Belli ki ülkeyi, daha da yükselen bir tansiyon bekliyor; çünkü Başbakan Erdoğan, dün de yürütmenin başındaki biri olarak, ‘bayrak indirme rezaletinde’ kendi sorumluluğunu sıfırladı.
Hiç değilse halktan özür dilemesi gerekirken, çok ağır sözlerle faturayı, polisten askere, muhalefetten medyaya yine başkalarına kesti.
Bu kesimleri suçlamayı, “En iyi Kürt, ölü Kürt; (ne alakaysa) en iyi Alevi, ölü Alevidir anlayışında olma” noktasına dahi vardırdı.
Ardından yine 77 milyonun birliğinden söz etti.
Hep böyle yapıyor olsa da bu söyleme alışmamalı.
Aynen, cumartesi günü de ‘Gezi zekâlılar’ diyerek Gezi protestolarına katılmış 3.5 milyonu aşkın vatandaşına, kendince ‘geri zekâlı’ iması yapması gibi.
Doğrusu, ‘Gezi zekâlı’ olmak sevinilecek bir durum; ama halkını ‘geri zekâlı’ diye niteleyen dünyadaki ilk başbakanı görmek sadece üzüntü verici.
Dahası, bu anlayışı kanıksamak, halkın aklı ile alay etmek olur.
Kanıksadıkça, iktidarın yolsuzluk iddialarına yaklaşımı da onay görür.
Başbakan da bundan güç alıp dün tekrarladığı gibi yolsuzluk iddialarından ‘rejim bunalımı’ çıkararak, dosyaların sümen altı edilmesi yolunu açabilir.
Oysa, “Yolsuzluk, toplumun temel değerlerini yok eden hastalıktır” demiş Başbakan’dan, ısrarla, sözlerinin gereğini yapmasını; toplumu kemiren o iddiaların üzerine hızlı ve etkili şekilde gidilmesinin yolunu açmasını istemeli.

MİRAS SADECE PARA DEĞİL

Bu olmadığında, en başta yolsuzluk yapanlar cesaret bulur.Yolsuzluk iddialarına muhatap olanlar, bırakın hesap vermek, ortada kahraman gibi dolaşır; karşılarına çıkan herkese, gözlerine sokarcasına parmak sallayıp yolsuzluğu yapan onlarmış gibi üste çıkabilirler.
Yetmez; küfür ve hakaretlerle ‘Beni niye savunmazsınız’ gerekçesiyle dostları dahil önüne geleni tehdit etme komikliğine düşebilirler.
Eee haksız da sayılmazlar; yolsuzluğun hesabı sorulmadıkça, onlar da “Dostlarımın başını öne eğdim” diye utanacağına, saldırıya geçerler.
Meclis kürsüsünden gösterdikleri kâğıt parçasının ‘fatura’ olmadığını en iyi dostları bildiği halde, onların akıllarını hiçe sayma noktasına gelirler.
Hadi diyelim ki onlar adına dostları utansın da; peki, hesap vermek yerine güç gösterisini sürdürmenin nedeni ne ola ki?
Belli de; siz bakmayın ‘dostlarından’ yardım istemelerine.
Yaptıkları; o dostlara, ‘iktidarın sağladığı devasa gücün’ havasını atmaktır.
Ama unutmamak gerekir ki dünya Sultan Süleyman’a dahi kalmadı.
Herkes miras olarak sadece para bırakmayacak, itibarını da bırakacak.

Yazarın Tüm Yazıları