Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

‘Çift başlı yönetimle bir yere varılmaz’

CHP, 2012’de Cumhuriyet Bayramı’nı eski TBMM önünde kutlamak isteyince polis barikatı ile karşılaşmış, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de kan akmasın diye Ankara Valisi’ni arayarak bariyerleri kaldırtmıştı.

Haberin Devamı

Bu girişimi hiç beğenmeyen Başbakan Erdoğan, ertesi günü şöyle konuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle bir talimat vereceğine inanmıyorum. Çünkü bu ülkeyi çift başlı bir yönetimle bugüne kadar getirmedik. Bundan sonra çift başlı bir yönetimle bu ülke, bir yere varmaz. Eğer bir başkanlık sistemi arzu ediliyorsa ben bundan yanayım. O zaman böyle bir sıkıntı olmaz, ama bunun dışında kimin ne yapacağı bellidir. Kimse de böyle bir gayretin içerisine girerek durumdan vazife çıkarmasın.”
Peki o gün arkadaşı Gül’e bu açık mesajı veren Erdoğan, bugün ne yapıyor?


HÜKÜMET AYRI YERDE DURSA DA

Başbakan Davutoğlu, “Suruç’u Kobani’den ayırmayız” derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kobani ile Türkiye’nin ne ilgisi var?” diye sordu.
Bakanlar, Öcalan’ın cezaevi şartlarının değişebileceğini söylerken Erdoğan, “Devlet gerekeni yaptı, villa tahsis edecek halimiz yok” açıklamasını yaptı.
Polis yetkilerini arttıran düzenlemeyi ve o düzenlemenin TBMM’ye ne zaman sevk edileceğini ilk Erdoğan ilan etti.
Daha çok örnek var ama bunlar sadece son günlerin en bilenenleri.
Erdoğan’ın sözlerinin çift başlı yönetim anlamına gelip gelmediğini sorgulamaya gerek var mı bilmem ama kendisinin ifadesiyle, Türkiye başkanlık sistemine geçti de kimsenin haberi mi yok diye sormak mümkün.
Ancak, 12 Ekim’de Gümüşhane meydanındaki şu sözlerle bu soruyu boşa çıkaran da yine Erdoğan’dı:
“Bizimle Anayasa ve yasalar çerçevesinde yol yürümek isteyenlerle biz bu yolu yürürüz. İstemeyenlere de uğurlar olsun deriz.”
Bildiğimiz, Erdoğan’ın atıf yaptığı Anayasa da yasalar da aynı, değişmedi.


YETER Kİ GÜÇ MAKAMINDA OTUR

Erdoğan’ın mevcut Anayasa’ya bağlılık yemini ettiği, o yeminin, 101. maddedeki “Tarafsızlık” ilkesine bağlılığı da içerdiği ortada.
Bu durumda Erdoğan’ın, hükümet işleri ile ilgili yaptığı açıklamalarla muhalefet liderlerine yönelttiği eleştirileri hangi anayasa sınırlarında görmeli?
Çünkü, geriye dönük olarak Gül’le Erdoğan’ın konuşmalarını karşılaştırdım.
Arada dünya kadar fark var; çünkü şu 1-2 örnek dahi gösteriyor ki Erdoğan’ın muhalefet liderleri için söylediklerinin tek sözcüğü dahi Gül’den çıkmamış:
“Ana muhalefet partisinin başındaki zat... Şimdi çıkmış akıl veriyor, sen o aklı kendine sakla.” (10 Ekim, Trabzon)
“Sen, 200 bin insanı öldüren Esed’i korumak için mi bunu yapıyorsun? Bunu görmediğin sürece siyasette yeni bir gözlüğe ihtiyacın var.” (10 Ekim, KTÜ)
“Ana muhalefet partisi, Türkiye IŞİD’e yardım ediyor diye iftira atıyorlar. Bunları ispat etmezseniz alçaksınız.” (12 Ekim, Gümüşhane)
“40’a yakın vatandaşım hayatını kaybetti. Bunların katili, sokağa çağrı yapan malum muhalefet partisidir.” (12 Ekim, Gümüşhane)
Aslında Erdoğan da devlet başkanlığı sistemine geçilmediğini biliyor.
Yoksa aynı konuşmalarında, “Ben de bir Cumhurbaşkanı sıfatıyla böyle konuşmak istemezdim” der miydi?
Ama herkes görüyor, Türkiye’de artık Anayasa ihlali serbest; yeter ki güç sende olsun.
Yargının ‘durdurma’ kararı verdiği saraylara taşınmak da en basit örneği.

Yazarın Tüm Yazıları