Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

10 Ağustos’ta çökertilen Anayasa’dır

Haberin Devamı

ANAYASA’nın 101. maddesi, “Nitelikleri ve Tarafsızlığı” başlığını taşır, son fıkrası “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir...” der.
104. maddede “Türk milletinin birliğini temsil eder” hükmü yer alır.
Ant içme maddesi 103’tür ve yemin metninde şu ifadeler de var:
“... Aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için... Büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Evet, bu köşede ve pek çok zeminde defalarca dile getirildi bunlar.
Ancak, seçime giderken ‘anayasa’, ‘hukuk devleti’ diyen herkesin bunları yeniden anımsaması zorunlu hal aldı.
Çünkü ortaya çıktı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘10 Ağustos’ta çöktü’ dediği şey, Anayasa’nın bu maddeleri, yani Anayasa ve hukuk devletiymiş.



ERDOĞAN SEÇİMDE 3. TARAFTIR

Haberin Devamı



Şöyle ki, “Milletin tarafıyım” dese de Erdoğan, “Her partiye eşit mesafedeyim” sözüyle bizatihi tarafsız olması şartına atıf yapıyor.
Ancak tarafsızlığı, kendisini seçimin ‘3. tarafı’ konumuna getirdiği halde, meydanlarda söyledikleriyle tam aksi tutum alıyor; yetmiyor, ‘milletin’ muhalefet partilerine destek veren ‘parçasını’ dışlayan bir söyleme imza atıyor.
Çünkü, ‘eşit mesafedeyim’ diyen Erdoğan, meydanlarda sadece muhalefet liderlerini topa tutarken AKP’ye, lideri kendisiymiş gibi arka çıkıyor.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu için “Anamuhalefetin başındaki zat”, CHP genel müdürü” diyor, olumsuz bir algı bırakma niyetiyle mezhebini anımsatıyor.
MHP Lideri Bahçeli, pazar günü Erdoğan için çok ağır ifadeler kullandı.
Buna rağmen ilginçtir Erdoğan, üç gündür Bahçeli’yi hiç hedef almadı; ancak önceki konuşmalarında onun da sıfatı, ‘yavru muhalefetin başı’ idi.
Erdoğan’a göre, Selahattin Demirtaş ise ‘terör destekli olan malum partinin’ başkanı, ‘cami duvarına pislemeye başlayan’, ‘faşist kafalı’ kişilik.
“Örtülü ödenek yasasını değiştireceğiz” diyen muhalefet liderine, “O yetkiyi sen nereden alıyorsun” sorusu yönelterek bir garabete dahi imza atıyor.



DEVLETİN VE KURUMLARININ NAMUSU



Erdoğan meydanlarda sadece eleştiriyle kalmıyor, konuşlarını da AKP Genel Başkanı’yken kalabalığa tekrarlattığı aynı ‘söz verme’ ritüeliyle bitiriyor.
Sadece bu örnekler dahi, “Her partiye eşitim. Kime verecekseniz verin, ama 400’ü verin” sözünü boşa çıkarmaya, Anayasa’yı yok saymaya yetmiyor mu?
Tablo çok net aslında; tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, 3. taraf sıfatına rağmen doğrudan müdahale ederek seçimin güvenliğini tehdit ediyor.
İçeride ve dışarıda seçimin meşruiyetini de etkileyecek bu tabloya sessiz kalan anayasal kurumlar ise kendi varlıklarını inkâr etmiş olmuyor mu?
Öncelikle de Anayasa Mahkemesi (AYM) ile YSK...
TBMM Başkanlığı da bu kurumların dışında görülemez; hatta seçimin güvenliği öncelikle orayı ilgilendirir.
Türkiye hâlâ bir anayasa devletiyse, bu kurumlar çıkıp anlatsın bize; Cumhurbaşkanı’nın seçim eşiğindeki hangi konuşması tarafsızlığına uygun?
Yok eğer Erdoğan’ın ifadesiyle 10 Ağustos sonrası AYM, YSK ve de TBMM de çöktüyse, anımsatalım ki şu sözler de Erdoğan’ın:
“Burası Patagonya değil, hukuk devleti.”
Seçim güvenliği olmayan bir ülkede demokrasinin zerresi kalmaz.
O nedenle muhalefet elinden geleni yapmalı; ama asıl gerçek şudur: “Seçimin ve oyun güvenliği devletin namusudur, yani ilgili kurumların.”
‘Demokrasi’ diyenler bıkmadan, usanmadan bunu savunmalı.

Yazarın Tüm Yazıları