Metropol nöbeti

Haberin Devamı

BU yaz, sanki insanlar tatili erteliyor, metropolleri sahipsiz bırakmak istemiyor.
Tamam havalar tam ısınmadı, Ramazan etkisi de var, ama bunlar yaza mesafeli kalınıyor olmasının izahını yeterince vermiyor.
İnsanlar, anlaşılan dış görünüşlerinde verdikleri izleniminin çok ötesinde, derinlerinde, tedirgin olmuşlar.
Sanki, sayılarının, oylarının toplamının iktidar kompozisyonunda yetersiz kalacağına dair öylesine bir moralsiz kanaat pekişmiş ki, bir anda “masada” yerlerinin olduğunu görmelerinin şokunu henüz atlatamadılar.
Bu sebepten emaneti verdikleriyle sıcak temastan uzaklaşmak istemiyorlar, takip ediyorlar, teyakkuz hallerinden gevşemeye geçişi, şu an itibariyle zamansız addediyorlar. Şehirlerde kalarak, nöbetçi hissiyatıyla vecibelerini bir nebze olsa da yerine getirdiklerini düşünüyorlar.

-------

Haberin Devamı

Sakinlik talebi

2015 yılının temmuz ayından Türkiye’ye bakınca bir tespiti net bir şekilde yapabiliyorsunuz.
Toplum yorulmuştur, artık gerilimden uzaklaşmak istiyor.
Makul çoğunluk siyaseti adeta yer çekimi kuvveti gibi merkeze doğru çağırıyor, aşırılıklara, köşeli tutumlara “hele bir soluklan” mesajı iletiyor.
“Uzlaşmak” bu dönemin sihirli kelimesi, ihtiyaç duyulan mottosu.
Bu sebeple bahse konu insanlar MHP’nin katı tavırlarını anlamakta güçlük çekiyor, yine bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanı’nın siyasetin doğal akışına müdahale ihtimaline sıcak bakamıyor.
Dediğimiz gibi, Türkiye iktidarın siyaset tarzından yoruldu. Kimse, ne erken seçim istiyor, ne de örneğin Suriye’deki savaş batağına sürüklenmek.
Esasında “Dolu bardaklarımız” sirayetini yaygınlaştırarak, Emre, Volkan, Melo’ları bile istemiyor, futbol heyecanını huzurdan, centilmenlikten, sportmen mücadeleden yakalamak istiyor.
Özetle, “kaşı kalkıkların” tümüne “fabrika ayarlarımıza dönmemize müsaade edin” mesajını veriyor.

-------

Hepimiz LGBTİ’yiz

TEK parti ideolojimiz kaynaşmış, sınıfsız bir kitle olduğumuza dair toplumu ikna etmeye çalışmıştı.
Ancak demokrasi, birbirinin içinde farklılıklarını ergitmiş, adeta “Çorba” kıvamına gelmiş bir toplum hayal etmez, zaten hayat da buna imkan vermez.
Demokrasi, aynı analojik yaklaşımdan hareketle “salata” toplum hedefler.
Marulun, domatesin, dereotunun, zeytinin... Ayrı ayrı haysiyetini! koruduğu ve fakat birlikte, bir arada senfonik bir uyumun gerçekleştiği bir haldir bu.
İşte karşılıklı saygı ve empatiyle örülmüş böylesi bir düzende insanlar, varlıklarının ağırlıklarını özgürce hisseder ve yaşarlar.
Sözü, LGBTİ onur yürüyüşüne getirmek istiyoruz.
İstanbul’da geçen pazar tüm dünyayla birlikte senede bir gün yapılan bu etkinliğe tahammül edilemedi.
“Ama, ancak” diye başlayan cümlelere yer vererek bu köşeye kirletmek istemiyorum.
Maalesef, bizleri yöneten işgüzar kafaların düzeyi üzüntü verici.
Demokrat zihinlere “Hepimiz Hrant’ız” sloganı ne kadar yakışmıştı.
Daha sonraları aynı içtenlikle, “Berkin, Yasin, Ferhat, Kobani, Mursi...” olduk.
Şimdi de LGBTİ zamanı.
Hiç tereddütsüz, hepimiz LGBTİ’yiz.

-------

Haberin Devamı

Şimdi de MHP’ye şaşırıyoruz

BİZ, yani ülkenin batısında, kıyılarda yaşayan ve cumhuriyet değerleriyle biçimlenmiş insanlar bir türlü bu ülkenin bizim gibi olmayan insanlarını anlayamıyoruz.
İslamcıları anlayamadık örneğin. Çoğumuz farkında değildi onların bambaşka değerlerle yetiştiğinin. Alnı secdeye değmeyenlerin muteber olmadığı, kendilerini baskılayan rejimin “zulüm” hikayeleri ile büyütülmüş bu insanlar, bizlere “doğrunun” sadece bizim bildiğimizden ibaret olmadığını gösterdi.
Sayılarının tek başına iktidar sağlayabildiğini, az biraz demokrasi gelince biraz hayret, biraz dehşet içinde yaşadık.
Bizim gibi olmayan insanlar muhafazakarlarla sınırlı değildi.
Yine örneğin “milliyetçiler” vardı. Ama bu “ulusalcı” diye bildiğimiz küflenmiş tek parti dönemi artıklarından farklıydı.
7 Haziran seçimlerinde muhafazakarlar yüzde 40’ta kalınca, zannettik ki MHP de “bizim” yüzde 60’lık blokta.
İlk şok Meclis Başkanı seçiminde yaşandı.
Bu insanlar neden böyle davranıyordu?
ASLINDA SÜRPRİZ DEĞİL
Çinliler, Uygur Türkleri’ne baskı uyguluyor diye kendini kahredecek ölçüde teessür duyanlar sosyal medyanın altına üstüne getiren milliyetçilerdi.
Anlayamadık. Bizim için folklorik bir değerin üstünde değildi Orta Asya Türkleri. Türk kimliğini “kültür milliyetçiliği” ile örtüştürmüştük zihinlerimizde. 36 ayrı etnisik yapı Türkçe konuşuyordu nihayetinde. Bu sebeple devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti idi, ötesi yapıştırıcı ve romantik bir atıftı.
Ama böyle düşünmeyenlerin, milliyetçiliği çok daha katı algılayanların bu ülkede yüzde 16’larda olduğunu da görmeye, yaşamaya başladık.
Onlara göre, AK Parti’nin kötü yönetimi rehabilite edilebilir bir şey, oysa HDP “bölücü” ve Türk değildi.
Öncelik sıralamasında MHP’nin bu tutumu aslında sürpriz değildir.
Beyaz Türkler, muhafazakarlardan sonra milliyetçileri de yeni yeni tanımaya başlıyor.
Acı olan nedir biliyor musunuz?
Bu ülkede kendini güçsüz hisseden her kesim o esnada “demokrat”...Ne zama eli kuvvetleniyor, aslına kök referanslarına, kültürel kodlarına geri dönüyor.
Bu, muhafazakarlar, milliyetçiler, Beyaz Türkler ve muhtemelen Kürtler için de geçerli, maalesef.

Yazarın Tüm Yazıları